'Bizim Yunus'

'Bizim Yunus'

ABONE OL
23:57 - 08/08/2019 23:57
'Bizim Yunus'
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Büyük Türk düşünürü, tasavvuf ve halk şairi Yunus Emre, İslam’ın sabır, kanaat, hoşgörü, cömertlik, iyilik, fazilet değerlerini benimsemeye yönelik telkinleriyle yüzyıllardır insanlığa ışık saçıyor, öğütleriyle yol gösteriyor.

Aşk ve irfan adamı Yunus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti’nin son seneleri ile Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarına denk düşen önemli bir dönemde yaşadı.

Tapduk Emre’nin dergahında onun dervişi olarak yetişen Türk-İslam halk düşüncesinin en önemli yapı taşlarından Yunus Emre’nin 1307-1308’de yazdığı “Risaletü’n-Nushiyye” ve ölümünün ardından sevenlerinin derlediği şiirlerinden oluşan “Divan” isimli iki önemli eseri bulunuyor.

Türk şiirinin kurucusu ve milli birliğin önemli tutkallarından birisi olarak gösterilen büyük Türk düşünürü, tasavvuf ve halk şairi Yunus Emre, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’nda çeşitli etkinliklerle anılıyor.

Bütün insanlığa hitap eden büyük şairlerden olan, şiirleriyle Türkçeyi bir aşk ve mana dili haline getiren Yunus Emre, Türkçeyi sanatçı duyarlılığıyla kullanmasındaki dehasının yanı sıra Türkçe tasavvuf ve mana dilinin kurucusu olarak biliniyor.

Şiirleriyle sadece Türkçenin gelişimine önemli katkıda bulunmakla kalmayıp evrensel insani değerler üzerine inşa edilmiş felsefesiyle din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin insanoğlunun barış ve ortak değerler etrafında, birlikte yaşamasını amaçlayan mesajlar da veren, birçok özelliğiyle Mevlana’ya benzeyen büyük Türk düşünürü, İslam’ın sabır, kanaat, hoşgörü, cömertlik, iyilik, fazilet değerlerini benimsemeye yönelik telkinleriyle yüzyıllardır insanlığa ışık saçıyor.

Yunus Emre’ye göre aşk ve ahlak

Kaynaklara göre, dili, düşünce sistemi, geleneğe bağlılığı, çevresi ve hayat tarzıyla Türk ve milli olan Yunus Emre’nin dünyasını “Allah aşkı, tevhit düşüncesi, ahlak ve gelenek” gibi dört önemli kavram oluşturur. O, düşüncelerini şiirle ifade ederken sade fakat derindir.

Yunus’a göre ahlak, insani olmayan davranışları terk edip ilahi yaradılışa yönelmektir. Ahlaki olmayan davranışlar, Yunus’un sözlüğüne “yaramaz” kelimesiyle girer. “Yaramaz” davranışların “yarar” davranışlara dönüştürülmesi, insan-ı kamil olmanın esasıdır. İnsanı insan yapan öz yaratılışındaki aşk cevheridir. Ona göre aşk, var olmanın yegane sebebidir.

“Türk milleti Yunus’u her şeyiyle kucaklamıştır”

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Yunusemre Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Selahattin Önder, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yunus Emre’nin gönül mektebi kurucusu ve Türkçenin en büyük üstatlarından birisi olduğunu vurguladı.

Yunus Emre’nin 1240 yılında Eskişehir’in Mihalıççık ilçesinde Sarıköy’de (Yunus Emre Mahallesi) doğduğunu ifade eden Önder, “1240-1320 yıllarında Eskişehir civarında yaşadığı bilinen Yunus’un çok sade bir söyleyişi var. Türkçenin özelliklerini ve inceliklerini çok iyi kullanmış. Kulak hecesine önem vererek halkın kolayca anlayabileceği seviyede ifadelerde bulunmuş. Bunları yapmak da Allah vergisi bir sanat ve beceridir.” dedi.

Önder, şöyle konuştu:

“İlk defa Yunus Emre adını Vilayetname-i Hacı Bektaş-ı Veli’de görüyoruz. Daha sonra Aziz Mahmud Hüdayi’nin ‘Vakıat’ında, Aşık Çelebi’nin ‘Meşairü’ş Şuara’ denilen kitaplarında Yunus Emre ile ilgili kayıtlara ulaşabiliyoruz. Menkıbelerle tarihi şahsiyeti iç içe geçmiş biçimde anlatılıyor. Bu da gösteriyor ki Türk milleti Yunus’u her şeyiyle kucaklayıp benimseyerek her dönem ve anlayışta kendi içinde yeniden yorumlayıp bütünleştirmiştir. Yunus’u anlayıp, günümüze kadar intikal ettirmiştir.”

Yunus Emre’nin yaşadığı döneme değinen Önder, “Bu dönem çok netameli zamandı. Yunus’un şiirlerinde geçtiği biçimde ‘davi’ olarak ifade edilecek üç problemden söz edilebilir. Moğol problemi ve onların açtığı yara, Anadolu üzerinde oluşturdukları hercümerç, büyük zulümlere neden olan Haçlı Seferleri’nin tahribatları ve yanlış anlayışlar sonucu ortaya çıkan Babailer ve Cimri isyanları gibi olaylar insanları çok yormuştu.” diye konuştu.

“Bizim Yunus adını Tapduk Emre vermiştir”

Hoca Ahmet Yesevi’nin öğrencileri olarak kendi emekleriyle hayatlarını sürdüren kolonizatör dervişlerin, Anadolu’nun manevi mimarisini oluşturduğunu dile getiren Önder, şunları kaydetti:

“Yunus Emre, Anadolu’nun manevi mimarlarındandır. Her dönemin şairi olarak yaşayıp, yaşatılmaktadır. Yunus, ‘Bizim Yunus’tur. Onu ne derece anlayabiliyorsak ne derece özümseyebiliyorsak ve anlatabiliyorsak memleketimize o derece hizmet etmiş olacağız. Yunus’un Hacı Bektaş-ı Veli’den alamadığı ya da almadığı maneviyat anahtarını, yolunu Tapduk Emre’den temin ettiğini biliyoruz. Yunus Emre’ye ‘Bizim Yunus’ adını Tapduk Emre vermiştir. Yunus Emre’nin, şimdilerde adı Yunus Emre Mahallesi olarak değiştirilen Sarıköy’de kabri bulunuyor.”

ESOGÜ Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezinde öğrenim gören yabancı ve Türk öğrencilerle Yunus Emre’yi anmaya özen gösterdiklerine işaret eden Önder, Eskişehir Valiliği iş birliğiyle mayısın ilk haftasında programlar düzenleyip, gençlere Yunus Emre’yi anlatmaya çalıştıklarını sözlerine ekledi.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.