İşin gerçeği şöyle başlamalıydım yazmaya:
“Biz ne zaman kurtulacağız edilgenlikten ne zaman etken olacağız?”
“Az kaldı! Sandığa gideceksiniz. 6 milyon 300 bin gencin oylarıyla harami saltanatı son bulacak.”
Karabağlar’daki toplu açılış ve temel atma töreninde kurmuş yukarıdaki tümceleri CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu.
Aşağıda, tırnak içine aldığım tümceler de Sayın Kılıçdaroğlu’nun:
“Gençler hiç meraklanmayın!
Türkiye’nin kaderini sizler belirleyeceksiniz.
Az kaldı sandığa gideceksiniz.
6 milyon 300 bin genç dünya siyaset tarihine önemli bir belge bırakacak. Sizin oylarınızla harami saltanatı son bulacak.”
Belediye başkanlarımız hizmet ederlerken, biliyorum ki; engelleniyorlar.
Ama onlara şunu söyledim.
Sakın şikâyet etmeyeceksiniz! Tüm engelleri aşıp Türkiye’ye hizmet edeceksiniz.
Açılışı yapılan her bir yapının altında kaça mal olduğu yazılı.
Harcanan her kuruşun hesabını millete veriyorlar.
Sizin paranızı kamu harcar, ama; aynı kamunun millete hesap vermesi gerekir.
Az kaldı dedim, Türkiye’nin bütün sorunlarını çözeceğiz.
Çözülmeyecek hiçbir sorunumuz yoktur.”
Bu sözler kesinleşmiş bir inancın sonucudur.
Bir şeyi yapmaya karar vereceksiniz önce.
Yapmaya başlayacak, doğru adımlarla başaracak ve sonuçlandıracaksınız.
Bu sonuca ulaşmanız önce sizin yapacaklarınıza inanacak, sonra desteğini sağlamak zorunda olduklarınıza da inandıracaksınız.
Siyasette başarını anahtarı inanmak, inandırmak ve bu kararlılığın sonucu olarak şikâyet kazanacağınız güvendir.
Seçmen size inanacak önce, sonra da güvenecek size.
Başarının anahtar sözcükleridir siyasette inandırıcılık ve güvenilir olmak.
İşte o zaman gelir gelmekte olan.
İşte o zaman onun gelmesine az kalmıştır artık.
Cumhurbaşkanlığı Başkanlık Sistemi’nde 4 yılı geride bıraktık.
Türkiye’de herkes adil olacaksa, karnı doymuş insanlar ve hayvanlar olacaksa eğer, biz bunu hak, hukuk ve adalet anlayışıyla sağlayacağız.
Bu güç bizde. Bu gücümüzü ya kullanacağız ya da kullanacağız. Gelmekte olanın gelmesine ancak bu gücümüz etkendir.
Edilgenlikten kurtulmamıza, etken duruma geçmemize bağlı gelmekte olanın gelmesi.
Bu ucube yönetim biçimi bize bunu 4 yılda öğretmiştir diye düşünüyorum.
Gelmekte olanın gelmesine, öncelikle, bizim inanmamız gerekir.
Ben; ülkemizin kadınlarla el ele vermemiz sonucunda yeniden ayağa kalkacağına kesin gözüyle bakıyorum.
Ulus bunun bilincine vardığında kararlarını da ortak akılla alacaktır. İyileştirilmiş parlamenter sistemin kapısını bu anahtar açar.
Yandaş mandaş kalmaz. Ulusun sırtındaki asalak böceklerden kurtulmanın ilacı da budur.
Kifayetsizliğin ve liyakatsizliğin yerini kifayet ve liyakatin alması da buna bağlıdır.
Çocuklarımız güneşli günleri ancak bu durumda görür ve fethederler güneşi.
Ne aç insan kalır bu durumda ne açıkta insan…
Ulusun tüm bireyleri fırsat eşitliğine ancak bu durumda kavuşurlar…
Devlet; yeniden ve hiçbir ayrıma yer vermeden, devlet ana olur her yurttaşına.
Demir oya gibi işlenir, hep beraber sürülür toprak. Ağlar hep beraber çekilir sulardan. Hep beraber yenilir ballı incirler.
Yârin yanağından gayri her şeyde ve her yerde hep beraber demenin tek ve en doğru yoludur bizin etkenliğimiz.
Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesin, “YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ!” ilkesiyle yaşamasının koşulu ve olanağı da budur ülkede ve ülke insanının yaşamında.
Ekonomik ve sosyal anlamda rahatlamış bir Türkiye olmamızın, olabilmemizin anahtarıdır bu etkenlik.
Doğamızı, tarih kalıtımızı da unutturmaz bize bu etkenlik.
Demek ki neymiş?
Gelmekte olanın geleceğinin az kaldığına inanacağız ve önce kendimize güveneceğiz.
Edilgenlikten kurtulacak, etken olacağız.
İpleri kendi ellerimize alacağız…
ALMANYA
Az önceALMANYA
Az önceALMANYA
Az önceGÜNCEL
Az önceGÜNCEL
Az önceGÜNCEL
6 saat önceALMANYA
7 saat önce