BENİM ÜTOPYAM SİLAHLARI VE SAVAŞLARI OLMAYAN BİR DÜNYA

ABONE OL
20:48 - 14/02/2021 20:48
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ütopyası olmalı insanın.

Düşünmeye başladığımdan bu yana ütopyalarım var benim.

Gerçekleşmesini en çok istediğim ütopyam; tüm silahlarından ve savaşlarından arınmış bir barış dünyasıdır.

Ne denli gizemli bir sözcüktür barış!

“Savaşsızlık, savaşmama durumu, birbirleriyle iyi geçinme durumu, barışmak eylemi. Savaşın bittiğinin bir anlaşmayla belirlenmesinden sonra ortaya çıkan durum” yazıyor sözlükte sözcüğün karşısında.

Mustafa Kemal; “Cumhuriyet Halk Fırkası’nın müstakâr umumî siyasetini şu kısa cümle açıkça ifadeye kâfidir zannederim. Memlekette sulh, cihanda sulh için çalışıyoruz. Bundan sonra arz etmek isterim ki, millî vaziyetimizi refaha ve inkişafa doğru hareketli bir gidiş haline koymak hususundaki düşüncelerimize kuvvetle bağlıyız. Memlekette sulh, cihanda sulh için çalışıyoruz.” derken de bu gizemli sözcüğe ne denli önem verdiğini göstermiyor mu?

Onun bu sözü başlangıçta, “Memlekette sulh, cihanda sulh” biçiminde bir özdeyişe dönüşür.

Zaman içinde “Yurtta sulh, cihanda sulh” biçiminde söylenen bu özdeyiş; “Yurtta barış, dünyada barış” olarak tüm dünyanın tanıdığı bir özdeyiştir artık.

Salt bu mu?

Çanakkale Savaşı‘nda Türkiye topraklarına gömülen Anzak (Avustralya ve Yeni Zellanda) askerlerinin annelerine, 1934 yılında yazdığı şu mektupta da ne denli bir barış adamı olduğunu kanıtlamıştır tüm dünyaya.

O mektubu bir kez daha anımsayalım:

“Bu topraklarda kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz!

Siz; Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.

Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar;

Gözyaşlarınızı dindiriniz!

Evlatlarınız bizim bağrımızda, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır.

Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.“

Mustafa Kemal Atatürk

Yerkürede bir benzeri var mıdır bu mektubun?

Savaş; her zerde ve her durumda, siperden sipere ateş; barışsa aynı masada kadeh tokuşturmaktır.

Benim ütopyam; birlikte yemekler yenilen ve kadehlerin şerefe tokuşturuldukları bir barış dünyasıdır.

Bir barış dünyası ve bu barış dünyasında bir ağaç gibi tek ve özgür ve bir orman gibi kardeşçe yaşayan insanlar…

Irk, renk, dil, din, mezhep, cinsiyet farkı gözetmeksizin tüm insanların kardeşçe yaşayabilecekleri bir barış dünyası…

Gerçekleştirilebilir mi?

Nerede okudum bilemiyorum şimdi şu sözü.

“Başlamak başarmanın yarısıdır.”

Bir de şu:

“İrade her güçlüğü yener!”

İstenciniz sağlam, inancınız da varsa istediğinizi gerçekleştirmeye, neden olmasın?

Bu barış dünayasını yaratmadan ya da onu yaratmak için savaşımı göze almadan gitmek yaraşmaz dünyanın barışsever insanlarına.

Ancak bu savaşım sonucu varılır, yârin yanadığından gayri her şeyde hep beraber diyebileceğimiz, ballı incirleri hep beraber yiyebileceğimiz barış dünyasına.

Ancak bu barış dünyasında toprak hep beraber işlenir, hep beraber çekilir denizlerden ağ, demir bir oya gibi işlenir…

Toprağın işleyene, suyun kullanana ait olduğu bir barış dünyasında ne aç ne de açıkta insan kalır…

“Ben” değildir barış dünyasında egemen olan, “biz”dir.

“Biz”i egemen kılabilirsek eğer ne silah kalır ne de savaş yerkürede…

“Biz”in egemen olduğu bir dünyadır benim ütopyam.

Ütopya”nın gerçekleştirilmesi olanaksız tasarı ya da düşünce, hayâl olduğunu bilmiyor muyum ben?

Elbette biliyorum!

Ama; şunu da biliyorum:

Ulaşamasam da yolunda ölürüm ya!

Böyle bir dünyayı yaratma yolunda ölmeye değmez mi?

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.