Türkiye-Belçika arasında 1964’te imzalanan İç Gücü Anlaşması’yla Belçika’ya göç eden İsmail Erdoğdu, aynı yıl maden ocağında başlayan gurbet hayatına 25 yıldır saz öğretmeni olarak devam ediyor. Belçika Türk toplumunun yakından tanıdığı Erdoğdu, bir yandan iki ülke arasında köprü kurarken diğer yandan göçün acı tatlı hikâyesini türküleriyle nesilden nesle aktarıyor.
BELÇİKA Türk toplumunun önde gelen isimlerinden saz üstadı İsmail Erdoğdu, acı tatlı hatıralarıyla göç eden ilk nesli temsil ederken, 60 yıldır iki ülke arasında kültür köprüsü kuruyor. “Belçika’ya sazıyla gelen ilk Türk” olarak bilinen Erdoğdu, 16 Temmuz 1964’te imzalanan Türkiye-Belçika İş Gücü Anlaşması’nın üzerinden henüz bir ay geçmişken Genk kentine gelerek, maden ocağında çalışmaya başlamış. “16 Ağustos 1964. Belçika’ya geldiğim günü hiç unutmam” diyen Erdoğdu, ilk olarak amcasının geldiğini ve kendisini de eğitimine devam etmesi için getirdiğini söyledi. Erdoğdu, memleketi Eskişehir’de ortaokul 1. sınıf öğrencisiyken saza duyduğu ilgi nedeniyle sınıfta kaldığını, 17 yaşında çıktığı göç yolculuğunda da kendisine sazının eşlik ettiğini dile getirdi. Belçika’ya geldiği ilk andan itibaren sazıyla tanındığını belirten Erdoğdu, şöyle devam etti:
‘BENİ SAZIMDAN TANIMIŞ’
“Bir elimde saz, bir elimde valizimle geldim. İzin dönüşü beni Ahmet ağabey getirmişti. Trenle, otobüsle vardık. Otobüsten indiğimizde Ahmet ağabey amcamın evini sordu. O sırada biri ‘İsmail!’ diye seslendi. Amcamların aile dostuymuş. Amcamlar saz çaldığımdan bahsetmiş. Meral yenge de beni sazı görünce tanımış. Dil eksikliği nedeniyle okul hayatına devam edemeyince diğer Türkler gibi maden ocağında çalışmaya başladım. Bir yandan yerin yüzlerce metre altına girerken, diğer yandan saz çalıp türkü söylemeye devam ettim. O zamanlar aile birleşimi yoktu. Erkekler lojmanlarda kalıyordu. ‘İsmail! Gel bize bir iki türkü çal’ derlerdi. Belçika Türk toplumu arasında ün yapan Fransızca maden kuyusu anlamına gelen ‘Şarbonaz’ (charbonnage) adlı eser de böyle bir anda çıktı.”
Erdoğdu’nun AA muhabirine seslendirdiği türkü, göç hikâyesini şu sözlerle özetliyor: “Türkiye’den çıktım geldim Belçika’ya. Şarbonaz diyorlar çalıştığım ocağa. Bilmiyom kaç metre kaç metre indim aşağıya. Şarbonaz, Şarbonaz bizim gibi işçileri bulamaz. Türkler gibi işçileri bulamaz.”
‘KIZDIĞI ZAMAN ‘EY TÜRK’ DERDİ’
Çalışma hayatının zorluklarına da değinen Erdoğdu, hem kendisinin hem arkadaşlarının tozlara bağlı olarak ortaya çıkan akciğer hastalıkları, çeşitli uzuv kayıpları gibi sağlık problemleri yaşadığını aktardı. Erdoğdu, “Bir doktor vardı. ‘Senin ciğerlerinde toz var, Brüksel’e müracaat et’ dedi. İş kazası gibi. Ama fazla üstüne gitmedik. Öyle kaldı. Zor işleri biz yapardık” diye konuştu.
Belçikalı çalışma arkadaşlarını ‘genellikle iyi insanlar’ diye hatırlayan Erdoğdu, “Bir Belçikalı iş arkadaşım vardı. Kızdığı zaman ‘İsmail’ değil, ‘Ey Türk!’ derdi. Ben de anlardım kızdığını. Sesimi çıkarmazdım. Uyum sağlamaya çalışırdım” dedi.
‘BABAMIN VEFATINI 40 GÜN SONRA ÖĞRENDİM’
O dönem memleketteki yakınlarıyla mektupla haberleştiklerini anımsatan Erdoğdu, şunları anlattı: “Mektuplar bazen adresi buluyor, bazen bulamıyorlardı. Amcam evde oturmuş ağlayıp duruyordu. Ne olduğunu sordum, babaannemin öldüğünü söyledi. İşe gitmeden önce bir Türk kahvesi vardı, oraya uğradım. Herkes bana ‘Başın sağ olsun’ diyordu. Kahvenin sahibi ne olduğunu sorunca babaannemin vefat ettiğini söyledim. Oradan başka bir arkadaş, ‘İsmail ben babanın vefat ettiğini biliyordum’ dedi. Ben şoke oldum. Amcama tekrar gittiğimde mektubu çıkarıp verdi bana. Öldükten birkaç gün sonra yazmışlar. Elimize de geç ulaştı. Babamın vefatından 40 gün sonra haberim oldu.”
Eşi Hatice ile 52 yıldır evli olduğunu belirten Erdoğdu, eşine bağlılığını, “Bir sazımı bir de hanımın elini bırakamadım” sözleriyle ifade etti. Erdoğdu’nun “Evde yemek yoksa bizim evlilik yıl dönümümüzdür” demesi üzerine eşi Hatice Erdoğdu gülerek “Hep unutuyor” şeklinde karşılık verdi.
‘SAZINI ALAN KULÜBE GELDİ’
İsmail Erdoğdu, 6 sene maden ocağı, 25 sene otomobil fabrikasındaki çalışma hayatının ardından emekli olduğunu ve bir müzik kulübü kurduğunu söyledi. “Sazını alan geldi. Hevesi olan geldi. ‘Hoca, hoca’ dediler. Hoca olduk” diyen Erdoğdu, şöyle devam etti: “2017’de beni ‘Örnek Kıdemli Vatandaş’ seçtiler. Brüksel Büyükelçisi Mehmet Hakan Olcay’a ‘Benden başka insan mı yok?’ dedim. Ben alt tarafı bir saz çalıyorum. O da ‘Ben elçiysem sen de kültür elçisisin’ dedi. Ben o zaman anladım iyi bir iş yaptığımı. Ondan sonra daha çok sevdim. Hatta bazı yerlerde söylerler ‘Kültür elçimiz’ diye.”
Erdoğdu, 25 yıldır müzik kulübünde 7’den 77’ye saz dersleri verdiğini ifade ederek, şöyle bir anısını paylaştı: “Bir dede vardı. Torununu getiriyordu ama çocuk çalmak istemiyor. ‘Dur bakalım, bekleyelim’ dedim. En sonunda çocuk gelmek istememiş. ‘Ben gitar çalmak istiyorum’ demiş. Onun yerine dedesi gelmeye başladı. 70 küsur yaşındaydı.” Saz çalmayı öğretmekle kalmayıp, eğitimini Flamanca alan çocuklara türkülerin anlamları üzerinden bir nevi Türkçe dersleri de verdiğini belirten Erdoğdu, halen Beringen’deki müzik kulübünde çocuklara, yetişkinlere ve kadınlara saz ders dersleri veriyor.
GÜNCEL
4 saat önceALMANYA
5 saat önceALMANYA
6 saat önceABD
6 saat önceGÜNCEL
6 saat önceAVRUPA
8 saat önceDÜNYA
10 saat önce