Ziraat odasından çiftçi belgem var.
“Hastalık çıkınca bir tanıdık bulup sisteme kayıt yaptırdım sokağa çıkma yasağını delmek için “ demeyi çok isterdim fakat iş öyle değil.
Sene 2007 de gidip ziraat odasına kaydımı yaptırmışım. Bahçeme ceviz dikmek için. Üç beş değil yüz tane çam ağacı ve yüzden fazla ceviz dikmişim daha sonra. Kolay değil tabi ki bakımı.
Hele bahar ayları çok önemli. Budama desen baharda başlar. Üzümde var biraz dibini açacaksın filan.
Yağmurlardan sonra mantar gibi bazı hastalıklara karşı ilaç vereceksin. Biraz gübre atıp dibini bellesen de fena olmaz.
Neyse aldım gübreyi ilacı, koyulduk yola. Gitmişken biraz domates biraz biber fidesi de aldım yanıma. Biraz çalıştım diktim fideleri başladım dönüşe.
Polis kontrol noktasında “ artık izni e devletten alacaksın bu belgeler geçmez bundan sonra” dediler.
Yada 199`u arayacakmışsın.
199`u aradım , öyle yoğunuz ki başka zaman yine bekleriz dedi telesekreter .
E devlete girdim ziraat oda kaydı olan çiftçiler için diye bir sayfa zaten yok. En az şu kadar tarlan olacak filanda diyorlar.
Neyse hukuk ülkesi memlekette çare tükenmez diyerek Kaymakamlığı aradım. 2 saat sürüyor telefonun açılması. Yoğunluk varmış , bir uğrayın dediler. Gittim kapıda 83 kişi kuyrukta biri çıkmadan birini alamıyorlar.
Valiliğe telefon açtım , telefona bile bakan yok.
İç işleri bakanlığını aramak istedim , yine telefon açılmıyor yoğunluktan.
Turizm neredeyse bitmek üzere , fakat hastalık için yasaklar koyulmasının 14 yıllık çiftçilik belgesi olan beni ve diğer çiftçileri engellemesini anlamıyorum.
Köylü bilgisayardan belgeyi tarattırıp nasıl baş vuru yapacak. Gidip sıraya girse üç günde çözemez olayı. Hadi çözdü diyelim , valilik tarım il müdürlüğü diye gezdirip üç gün dışarda dolaştıracağına bırak tarlasına gitsin.
Sorsan “ suiistimal çok oldu “ diyor devlet yetkilileri . Peki parti kongre toplantılarında AKP başkanı Erdoğan salonları lebalep doldurduk diye anlatırken suiistimal yok muydu ortalıkta.
Diktiğim sebze fideleri susuz kurur bu sene. Mayıs ayı bakımı da yapılamaz bahçenin. Bu nasıl adalet bu nasıl denge. Çiftçiye destek böylemi yapılıyor. Devlete telefonla ulaşmak neredeyse imkansız olmuş. Kayseri -Talas kaymakamlığına açtığım telefonda “ Ben eşime bile izin alamadım , sistem çok yoğun “ dedi telefona çıkan yetkili.
Şimdi gelelim oruç meselesine ;
AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, salgında yapılan ve lebalep dolan AKP kongreleriyle ilgili olarak “O günkü şartta yapılması gerekiyordu, yaptık” dedi.
Şimdi soruyorum Mustafa Elitaş’a ;
Bu günkü şartlarda benim bahçeye gitmem gerekiyor. Yapılması gerekiyor diyerek yapsam olur mu ?
Size gelince lebalep doldurmada sakınca yokta , ben dağın başında tarlada neden çalışamıyorum.
Bu oruç Müslümana farzda , size de farz mı ? Yoksa oruç içinde bir fikriniz olacak mı ?
Yanlış sordum , liderin fikri olur gerisi lideri destekler AKP`de.
ALMANYA
4 saat önceALMANYA
11 saat önceGÜNCEL
11 saat önceGÜNCEL
15 saat önceALMANYA
15 saat önceALMANYA
15 saat önceALMANYA
15 saat önce
Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkesinde Devlet soyulurken. Vatandaşı ise aç karnını doyurmak için sosyal yardım almak derdinde.
https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/sosyal-mesafesiz-sosyal-yardim-kuyrugu-sonu-gozukmuyor-6416626/
Din, İman, İslam, Baş Örtüsü işte bu olsa gerek.
“Yağma Sofrası
“Bu sofracık, efendiler, halkımızın varı yoğu, hayatı,
kan ağlayan, can çekişen halkımızın,
bekler sizi, efendiler, önünüzde titrer, durur,
ama sakın çekinmeyin, yiyin yutun, şapır şupur,
yiyin, efendiler, yiyin, bu iştah veren sofra sizin,
doyuncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin!
“Çok açsınız, efendiler, suratınızdan bellidir,
yiyin hadi, yemezseniz, yarın kalır mı kimbilir,
sizi çağıranlar bu sofraya, bakın nasıl böbürlenir,
hakkınız bu, savaştınız, tamam, bu hak elde bir.
Yiyin efendiler, yiyin, bu eğlenceli sofra sizin,
doyuncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin!
“Hepsi bu nazlı beylerindir, ne varsa ortalıkta:
soy, sop, onur, düğün, oyun, konak, saray, caka,
hepsi sizin, efendiler, konak da, saray da, gelin de,
alay da, hepsi sizin, hepsi sizin, hem hazırlop, kolayca,
yiyin, efendiler, yiyin, bu iştah veren sofra sizin,
doyuncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin!
“Büyüklüğün hazmı azcık zor da olsa, ne çıkar,
gösterişin gururu var, öç almanın sevinci var.
Gülen yüzünüzden, efendiler, bu sofra keyfe gelir,
parıldar, sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar.
Yiyin, efendiler, yiyin, bu cana can katan sofra sizin,
doyuncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin!
“Verir bu fukara memleket, nesi var nesi yok,
hepsini, verir malını, canını umudunu, düşünü,
rahatını, sağlığını, içinin bütün ateşini,
haydi yuvarlayın, düşünmeyin haram mıdır, helâl mi.
Yiyin, efendiler, yiyin, bu iştah veren sofra sizin,
doyuncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin!
“Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak,
yarın sönmüş bakarsınız, bugün çıtırdayan ocak,
hazır mideler sağlam hazır mideler sıcak,
atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak,
yiyin, efendiler, yiyin, bu haykıran sofra sizin,
doyuncaya, kusuncaya, patlayıncaya kadar yiyin!”
Oruç mu?
Hangi oruç, hangi islam, hangi Müslümanlık?