Seçim tarihi yaklaştıkça, siyaset şekillenmeye başlıyor galiba. Teklifler ve işbirliği çağrıları yoğunlaşıyor. Pazarlık masaları kuruluyor. Almanya’da alışık olmadığımız  pazarlıklarla gündem kızıştırılmaya çalışılıyor. Ancak Alman siyasi geleneği hâlâ çürümemiş olmalı ki; siyasiler birbirlerine yine de saygılı davranıyorlar, belden aşağı vurmuyorlar. Almanya’nın çıkarını gözetmek için gayret sarfediyorlar. Elon Musk okyanus ötesinden seçime parmak atmaya çalışsa da şimdilik siyasiler Alman çıkarlarını korumakta kararlı gibi duruyorlar. Yapılması gerekeni yapıyorlar. Bakıp göreceğiz. Şunun şurasında ne kaldı seçime.

Ahmet Külahçı, Mocca dergisinde değerlendirilmek üzere bana bir yazı göndermiş, ama Mocca’nın 44. Sayısı seçimlerden sonra okuyucusuyla ancak buluşacak. Ben de ha-ber.com internet sayfasındaki köşemde değerlendirmek istedim bu önemli tespitleri. Dileğim bu seçimlerin Almanya ve Alman halkı için hayırlar getirmesidir.

Konuyu Ahmet Külahçı biraz daha detaylı yazmış, aynen aktarıyorum:

“Almanya’da başbakanlık koltuğuna oturmaya hazırlanan Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz, genel seçimlerden sonra sağ popülist Almanya için Alternatif’le (AfD) kesinlikle ortaklık etmeyeceklerini ve iş birliği yapmayacaklarını yineleyip duruyor.

Ama aynı Friedrich Merz, hafta içinde düzensiz göçün ve sığınmacı akınının engellenmesi için Federal Meclis’e sunacakları önergenin AfD’nin de desteğiyle kabul edilmesinde bir sakınca görmediğini ve görmeyeceğini de gizlemiyor.

Her ne kadar Almanya’nın sınırlarında kontrollerin artırılmasını, kaçak olarak Almanya’ya gelenlerin ve sığınma başvuruları reddedilenlerin sınır dışı edilmelerini, haklarında sınır dışı kararı verilenlerin sınır dışı edilinceye kadar gözaltında tutulmasını, ağır suç işleyen göçmen kökenlilerin ve sığınmacıların sınır dışı edilmelerinin kolaylaştırılmasını ve eyaletlerin yükünün önemli bir bölümünü federal hükümetin üstlenmesini içeren yeni göç politikasıyla ilgili önerge taslağının Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’ye (FDP) önceden gönderileceğini söylese de, AfD’nin “gizli destek” vermesini umduğunu da gizlemiyor.

Fiedrich Merz, “Bu önergeyi, kimin destek vereceğini göz önünde bulundurmadan sunacağız. Reddetmek isteyen reddetsin. Ben sağa sola bakmam. Bu konuda sadece önüme bakarım” diyor.

Yani “AfD’yle kesinlikle işbirliği yapmayacağız” dediği halde, “dolaylı ve gizli iş birliğinde” sakınca görmediğini ima ediyor.

Friedrich Merz bu yöndeki yaklaşımıyla ilgili ilk sinyalleri 2023 yılı yaz aylarında verdi.

Alman kamu televizyonu ARD’ye verdiği bir demeçte, “AfD ile Avrupa Parlamentosu, federal ve eyaletler düzeyinde kesinlikle işbirliği yapmayacağız. Ama yerel düzeyde durum farklı olabilir. Oralarda duruma göre partiler kendi aralarında farklı bir karar alabilirler” dedi.

Tabii farklı çevrelerden olduğu gibi “kardeş parti” Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) ve diğer demokratik partilerden eleştirilerin yoğunlaşması üzerine tutum değiştirmek zorunda kaldı.

Ve o sözleriyle SPD’yi de Yeşiller’i de FDP’yi de kast ettiğini belirterek, “CDU olarak bizim tutumumuz belli. AfD ile işbirliği yapmayız. Parlamentoda da yapmayız, yerel düzeyde de yapmayız” diye kıvırdı.

ARD Berlin Büro Şefi Tina Hassel’in “Yerel düzeyde de mi?” sorusu üzerine “Hayır, hayırdır. Yerel düzeyde de kesinlikle AfD’yle iş birliği yok” dedi.

Evet…

2020’DE TANIKLIK ETTİK

CDU lideri Friedrich Merz, AfD’yle kesinlikle iş birliği yapmayacaklarını söylüyor, ama belli ki “dolaylı iş birliğinde” hiçbir sakınca görmüyor.

AfD Eş Başkanı ve başbakan adayı Alice Weidel ise Merz’e dönük yayımladığı açık mektupta, sığınmacılara Almanya’nın kapılarının kapatılmasını içeren önergeyi ortak sunma önerisinde bulunuyor.

Tabii böyle bir önergeye partisinin tam destek vereceğini de gizlemiyor.

Almanya CDU ile AfD’nin “dolaylı iş birliği” yaptığına 2020 yılında da tanıklık etti.

27 Ekim 2019 tarihinde Thüringen’de yapılan eyalet seçimlerinde, Sol Parti yüzde 31, AfD yüzde 23.4, CDU yüzde 21.7, SPD 8.2, Yeşiller yüzde 5.2 ve FDP yüzde 5 oy aldı.

CDU ve FDP hem Sol Parti hem de AfD’yle, diğer partiler de AfD ile iş birliği yapmayacaklarını seçim öncesi ilan ettikleri için yeni bir hükümet kurmak kolay olmadı.

Thüringen Başbakanı Bodo Ramelow (Sol Parti), SPD ve Yeşiller’le ortaklığı sürdürmek için yeniden başbakan adaylığını ilan etti.

AfD de Christoph Kindervater’i başbakan adayı gösterdi.

90 sandalyeli Eyalet Parlamentosu’nda ilk turda Ramelow 43, Kindervater 25 oy aldı.

İki aday da, ikinci turda da mutlak çoğunluğu sağlayamadı.

Ramelow 44, Kindervater 22 oy aldı.

Gözler üçüncü tura çevrildi.

Hiç beklenmedik bir şekilde üçüncü turda parlamentoda sadece 5 milletvekili bulunan FDP, partinin Thüringen Teşkilatı Başkanı Thomas Kemmerich’i başbakan adayı gösterdi.

Kemmerich, Ramelow ve Kindervater’e karşı yarıştı.

Ve 5 Şubat 2020’de yapılan üçüncü turda Kemmerich 45, Ramelow 44, Kindervater ‘0’ oy aldı.

Yani AfD beklenmedik bir ‘oyun oynadı’ ve kendi adayı yerine FDP’nin adayına oy verdi.

Ve CDU, AfD’nin oyununa gelerek FDP’li Kemmerich’i Eyalet Başbakanı seçti.

Tabii bu “dolaylı iş birliğine” tepkiler ve eleştiriler yağdı.

CDU Thüringen Teşkilat Başkanı Mike Möhring, oylamadan iki gün sonra istifa etti.

10 Şubat’ta da CDU Genel Başkanı Anngret Kramp-Karrenbauer, istifasını verdi.

4 Mart 2020 tarihinde de Thomas Kemmerich görevi bıraktı.

Friedrich Merz ise aynı AfD’nin “dolaylı desteği” ve aynı AfD’yle “dolaylı iş birliği” sayesinde başbakanlık koltuğuna oturmayı planlıyor.”

Rüştü KAM