‘Acımasızca ve korkakça öldürüldüler’

‘Acımasızca ve korkakça öldürüldüler’

ABONE OL
19:36 - 30/05/2023 19:36
‘Acımasızca ve korkakça öldürüldüler’
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Solingen Katliamı’nın 30’ncu yılında saldırıda yaşamını yitiren Gülsün İnce (28), Hatice (19), Hülya (9) ve Saime Genç (5) ile kuzenleri Gülistan Öztürk (12) ile geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz Anneleri Mevlüde Genç ile Almanya’daki sağcı şiddetin tüm kurbanları Frankfurt’ta da anıldılar.

Solingen’de yitirenlerden Hülya Genç’in adını taşıyan meydanda düzenlenen “Hülya Günü“nde gerçekleştirilen anma etkinliklerine Frankfurt Büyükşehir Belediye Başkanı Mike Josef, Hessen Eyalet Milletvekili Turgut Yüksel, Hanau Katliamı’nda evladını yitiren annelerden Serpil Unvar, NSU, Hanau gibi katliamda yakınlarını yitiren ailelerin Avukatı Seda Başay Yıldız ile etkinliği destekleyen çeşitli sivil toplum kuruluşlarının üyeleri ve çok sayıda Frankfurtlu anti-faşist katıldı.

Frankfurt Halkevi Başkanı Zeliha Dikmen, “Hülya Günü İttifakı “adı altında bir araya gelen 20’ye yakın kurum ve girişim tarafından düzenlenen etkinliği Hülya Genç’e hitaben kaleme aldığı mektubu eşliğinde yönetti. Katliamdan beş yıl sonra Frankfurt’ta, göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Bockenheim mahallesinde “Hülya Meydanı“ adı verilen alanda gerçekleştirilen geleneksel anma etkinliğini düzenleyen ve destekleyen kurum ve girişimler şöyle:

F-AKM (Frankfurt Alevi Kültür Merkezi), DGB (Alman Sendikalar Birliği), DİDF (Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu), Hessen Sığınmacılar Konseyi, Bockhenheim’ın Geleceği Girişimi, IG Metall (Metal İşçileri Sendikası) ve Ver.di (Birleşik Hizmetliler Sendikası) sendikalarının Göçmenler Komitesi, Sağa Karşı Büyükanneler derneği, Açık Kültürler Evi, Punggeong Dünya Kültürleri, gençlik derneği Saz-Rock, açık denizlerdeki sığınmacıları kurtarma örgütlerinden Frankfurt Deniz Köprüsü, Frankfurt Büyükşehir Belediyesi‘nin Çok Kültürlülük Dairesi, Ayrımcılıkla Mücadele Birimi ve Gençlik Birliği, Türk Halkevi, VVN (Nazi Rejimi Mağdurları Derneği), Antifaşistler Birliği, Rhein-Main’da Irkçılığa Karşı Direniş girişimi, Cafe Exzess, Response Hessen (Hessen’in Cevabı) girişimi….

İkinci yarısında Almanya’daki sağ şiddetle ilgili güncel durumun tartışıldığı bir panelle devam eden etkinliğe müzisyenler Hea-jung Pyun, Berivan Canbolat, Zeynep Sibel Başaran ve Alireza Saidie (Nawa) minik konserlerle katkıda bulundular.

Etkinlikte selamlama konuşmalarını yapan Başkan Mike Josef, Milletvekili Turgut Yüksel, DGB Frankfurt Başkan Yardımcısı Alexander Wagner, DIDF’ten Çağla Tarı, F-AKM’den Onur Akay, Sağa Karşı Büyükanneler derneğinden Jutta Sheikh, VVN’den Dieter Bahndorf ve Halkevi’nden Zeliha Dikmen, sağ şiddete karşı mücadelede toplumsal direnişin önevi vurgulandı, hoşgörü, paylaşım, katılım, eşitlik ve birlikte mücadele çağrıları yapıldı, devletin bu mücadeledeki ihmallerine dikkat çekildi.

Katliamda yaşamını yitiren Hülya Genç’in öldürülmesiydi şimdi kendisiyle aynı yaşta olacağını belirten Belediye Başkanı Josef, sağcı teröristlerce işlenen cinayetlerde polisin ilk olarak öldürülen kişilerin aile üyelerini ve yakınlarını şüpheli olarak gördüğünü hatırlatarak, “Bu olaylarda devletin ihmallerinin ortaya çıkarılması gerekir“ dedi. Yahudilerin “Bir insanı öldürme, bütün insanlığı öldürmektir“ atasözünü atıfta bulunan Josef şöyle devam etti: “Ben bunun karşıtını da düşünüyorum. ‘Bir insanı katletmek, bütün insanlığı katletmektir.’ Çoğunlukta olan biziz. Her gün ırkçılara ve ırkçılığa karşı durmalıyız.”

Hessen Eyalet Meclisi milletvekillerinden Turgut Yüksel de konuşmasında Solingen katliamında yaşamını yitirenlerin hemen hepsinin Almanya’da dünyaya geldiğine işaret ederek, “Hepsi burada okula gittiler. Yaşıtları gibi onlar da gelecek hayallerini bu ülkede gerçekleştirmek istiyorlardı. Acımazısca ve korkakça öldürüldüler. Onları unutmayacağız“ dedi. Nazi cinayetleri ve saldırılarının o zaman olduğu gibi bugün de bunlara olanak sağlayan bir ırkçılık ortamında beslendiğini belirten Yüksel, şözlerini şöyle sürdürdü:

“Ekim ayında Hessen’de eyalet meclisi seçimleri olacak. CDU bu eyalette eski Hessen Eyalet Başbakanı Roland Koch’un iktidara gelebilmek için çifte vatandaşlığa karşı gerçekleştirdiği çirkin imza kampanyası sayesinde çoğunluğu almıştı. Şimdiye kadar Hessen’deki çoğu siyasetçinin bu tür ırkçı yapılmaması gerektiğini anladığını sanıyordum. Ancak bir süre önce CDU Genel Başkanı Friedrich Merz’in bu ırkçı kampanyayı övdüğüne tanık oldum. Irkçı kampanyadan 25 yıl sonra, sorumluluk mevkiinde bulunan önemli bir siyasetçi bir kez daha çifte vatandaşlığa karşı böylesine bir tavır alıyor. Umarım bu kişi, hiçbir zaman başa gelemez.”

Toplumsal iklimin yabancılara ve sığınmacılara karşı daha fazla zehirlenmemesi gerektiğini kaydeden Yüksel, NSU’nun Hessen’li kurbanları Enver Şimşek ve Halit Yozgat, sağcı teröristler tarafından öldürülen Kassel Valisi Walter Lübecke ile Hanau katliamında yaşamını yitiren dokuz genci de hatırlatarak, “Gelecek kuşakları uyarmalı ve onlara bu insanlık düşmanlığının hangi boyutlar alabileceğini göstermeliyiz. “

İki yıldır Hessen Eyalet Meclisi’ndeki Hanau Katliamı’nı Araştırma Komisyonu’nun üyesi olduğunu hatırlatan Yüksel, 8 Ekim’deki seçimlerden önce açıklanması gereken komisyon raporunun parti çıkarları nedeniyle engellemeye çalışan milletvekillerini kınadı.

Sendikacı Alexander Wagner de konuşmasında 90’lı yıllarda ırkçılığın Spiegel dergisinin “Tekne artık doldu” gibi manşetleriyle daha da kışkırtıldığına işaret etti ve günümüz toplumunda sıradan bir olgu haline geldiği uyarısında bulundu.

Genç Gazeteci Yağmur Ekim Çay’ın yönetiminde gerçekleştirilen panele de Serpil Unvar ve Seda Başay-Yıldız’la, ırkçılıkla mücadele örgütlerinden Amadeu Antonio Vakfı’ndan Tahera Ameer katıldılar.

Sağ terör örgütü NSU ‘nun (Nasyonal Sosyalist Yeraltı) öldürdüğü Enver Şimşek ile Hanau’da katledilen gençlerden Hamza Kurtoviç, Sedat Gürbüz, Fatih Saraçoğlu ve Gökhan Gültekin’in ailelerinin avukatlığını üstlenen, kendisi de halen aydınlatılamayan “NSU 2.0“örgütünün ölüm tehditlerine hedef olan Başay-Yıldız, “Her şeyi koşulsuz şekilde aydınlatacağız dediler. Ama soruşturma dosyalarını devlet güvenliği gerekçesiyle gizli tuttular. Bu ülkedeki sağ şiddet kurbanları arasında da ayrımcılık yapılıyor. Birinci ve ikinci sınıf kurbanlar var. NSU dosyaları için 120 yıl gizlilik kararı alınmıştı. Kassel Valisi Walter Lübke öldürülmesinden sonra bu süre 30 yıla indirildi. Polise NSU cinayetlerinde “Ailelerden şüphelendiniz. Ama bir keze bile uyuşturucu aşırı sağdan şüphelenmediniz. Neden?‘ diye sorduğumuzda bunun için herhangi bir ipucu olmadığını söyleyebildiler. Sorunun ne olduğunu bilmiyorlar, Ben ırkçılıkla mücadelede sivil topluma güveniyorum. Hanau’la ilgili soruşturma komisyonunun çalışmaları da devletin olayları aydınlatma konusundaki isteksiz olduğunu gösteriyor. Polis teşkilatı içindeki ırkçılığa karşı gerekli önlemler alınmıyor. Bizi koruması gereken kurumların içinde bu tip insanları olması büyük bir sorun. Olayların aydınlatılması için en önemli faktör toplumsal baskı. Şimdiye kadar bu alandaki tüm olumlu gelişmeler sivil toplum örgütlerinin ve öldürülenlerin ailelerinin çabalarıyla, araştırmacı gazetecilerin katkılarıyla sağlandı” diye konuştu.

Hanau’da üç yıl önce yaşanan katliamında evladı Ferhat’ı kaybeden Serpil Unvar, Solingen’de evlatlarını yitiren Mevlude Ana gibi matemini geceleri yaşadığını, gözyaşlarını geceleri döktüğünü, gündüzleri ise geride kalan üç çocuğu ve ırkçılıkla mücadele için güçlü olduğunu, içinde asla “kin“ olmadığını, ancak “kızgın“ olduğunu söyledi. Oğlu adına gençlere yönelik bir eğitim vakfı kuran ve bu çalışmalarıyla çok sayıda saygın ödüle layık görülen Unvar, soruşturma komisyondan olayların aydınlatılmasına, devletin hata ve ihmallerine yönelik bir özür çıkmasını beklemediğini, çünkü bunun için “istek“ olmadığını kaydettikten sonra, “O nedenle komisyondaki konuşmamı, halka yönelik bir açıklama olarak yaptım. Almanya’da devletin hata kültürü yok. Bu hataların kabul edilmesi ve köklü değişim ancak bizim baskımızla mümkün olur. Çocuklara da cesur olmalarını, nefretten uzak durmalarını öğretiyorum. Gelecek için mücadele edenlerin nefreti olamaz. Hiç kimse başka bir ülkeye gitmeyecek. Burası bizim ülkemiz, burada yaşayıp, burada çalışıp, burada öleceğiz” dedi.

Almanya’nın doğusunda Neonaziler tarafından dövülerek öldürülen Amadou Antonio adına kurulan vakıftan Tahera Ameer de doğudaki ırkçılığın giderek yaygınlaştığı, aşırı sağcı parti AfD’nin önümüzdeki dönemde eyalet hükümetlerinde bile yer alabileceği uyarısında bulunduktan sonra sağ şiddetle mücadelede sivil toplum örgütlerinin ve halkın tepkilerinin çok önemli olduğunu hatırlattı. Sağ şiddetle mücadelede öldürülen insanlarımızın unutturulmaması için verilen çabaların çok önemli olduğunu kaydeden Ameer, “Eğer onları unutursak, mücadeleyi kaybederiz“ diye konuştu.

Etkinliği izleyenler arasında Frankfurt Şehir Parlamentosu (İl Genel Meclisi) üyelerinden Hüseyin Sıtkı (SPD) ve Eyüp Yılmaz (Sol Parti) da yer aldı. Hessen Türk Toplumu, cami dernekleri ve sağcı dernekler ise katılmadı. Etkinliği izleyenler arasında Almanlar çoğunluktaydı.

Frankfurt’un Bockhenheim mahallesindeki alana önce “Hülya Meydanı“ adının verilmesi ve daha sonra da buraya gamalı haçı kıran bir “Çekiçli Adam“ anıtının dikilmesi Halkevi ile Milletvekili Turgut Yüksel’in girişimleri sonucu gerçekleşmişti.

ha-ber.com/Gürsel Köksal/Frankfurt

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.