– ” HALK NEDEN bir türlü anlamamakta ve hep böyle “birilerini tutmakta” ve onlara KUL, KÖLE olmaktadır”, diye soruyoruz…
• Aslında bildiğimiz halde hep dikkatimizden kaçırdığımız ve sanki onlar “öyle değillermiş” gibi var sayımlar üreterek taktik ve strateji geliştirdiğimiz o geniş kesimler..
• “Onları yurttaş, seçmen olarak kazanmak” ve de “bize oy versin” diye uğraşmak… işte en büyük taktik hata bu oldu…
• Bunun yerine “kendine en yakın” olan, olmasını “düşündüğün kesimlere” neden emek harcamadın, neden “önce onları kazanmak” için uğraşmadın?
• Neden kendi “öz ilke” ve “dünya görüşünden” uzaklaşıp, onlara yanaşmaya ve onlar için politikalar üretmeye kalktın?
• İşte asıl bunun üzerinde düşünmek ve yoğunlaşmak gerekir.
– Halkın çoğunluğunun GENEL YAPISINA baktığımızda ne kadar geniş bir kitle “DEVLETTEN, TOPLUMDAN, İNSANDAN VE İÇİNDE BULUNULAN ÇAĞDAN” neler anlamaktadır?
• Elimizde bir örnek “ANAHTAR tümce” olsun ve bunu ortaya koyalım:
– “Uygarlık yolunda ilerleyen, çağdaş, parlamenter bir demokratik hukuk devleti ve tüm kurumları”, dediğimizde kaç kişi bunu anlayabilmekte, kavrayabilmektedir?
. Anlamakta mıdır, anlamak istemekte midir?
. Anlayabilecek donanımı, düzeyi ve bilinci var mıdır?
. Bu tür sözcükler ve düşünce-fikir kalıplarıyla karşılaşmış mıdır?
. Halkın özellikle çok önemsediği ve elinde tutmak istediği, sarıldığı DÜNYA GÖRÜŞÜ nasıldır?
. Bu soruyu irdelediğimizde, açıp, ortaya döktüğümüzde iktidarda bulunanların “çok geniş bir kitlenin” isteği ile kabul edildiğini anlayabiliriz…
• Üzerinde düşünüp, inceleyeceğimiz kitle “ön yargılarla, ezberlerle, ast-üst ilişkileri ile, abartılarla, beden dili ile, her şeye bir “cevabı” olan, şövenist, … bir kişilik ve davranış özellikleri ile yoğunlaşmış, oluşmuş olan” bireylerden ve ortak sürü psikolojisi olarak yönlendirilebilen “kitle” türüdür.
• . Bu geniş tabanlı kitlenin yapısal özelliği kapalı toplum, mahalle kültürü ile yetişmiş olmalarından ve yoğunlukla da kulaktan dolma ve çevreden edindiği bilgi birikimleri ve bunların oluşturduğu “zihniyet”tir.
• “Araştırma, inceleme, eleştirel düşünce ve bilimsel bakış açısı “olmadığı için çevresinin yaygın etkisi altında kalarak ve hep “ezberler geliştirerek” yaşamlarını sürdürmekte ve tepkileri de bu yönde olmaktadır.
• Halkın özellikle çok önemsediği ve elinde tutmak istediği, sarıldığı DÜNYA GÖRÜŞÜ daha çok şöyle değil midir:
• Dinci, tutucu (muhafazakar), milliyetçi, soy ve kökenine önem veren, büyüklere ve büyüme yolunda olanlara saygılı boyun eğen, kaderci, pek de açık konuşmayan…
• Bu düşünce ve algılamanın, tavırların karşısına “bilimsel bakış açısından yana, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, adalete ve hukuka önem veren, ulusalcı ve evrensel değerlere” önem veren… bir yapı ile çıktığınızda onlar “ne söylerseniz söyleyin” her zaman ve her yerde “kendilerinden olanlara önem verirler” ve onlardan yana olurlar.
• Çağımıza ulaşabilen bir halk yapısı yerine gittikçe de çağ dışı kalan, gericileşen, ümmetleşen, yeniliklere hep karşı çıkan kitlelerin artması çok önemli bir sorundur.
• Türkiye Cumhuriyeti’nin öz değerini, özelliklerini, kuruluş ilkelerini ve Atatürkçü düşünceyi, hedeflerini, toplumsal ve ekonomik devrimleri, emperyalizme karşı verdiği savaşın önemini “ne kavramaya ne de anlamaya” çalışan bir halk, bir toplum oluşturmak yerine “içten içe tüm bunlara karşı çıkmaya” ve “değersizleştirmeye” çalışan kitleler yaratılmıştır.
• Bu çok uzun yıllardır yayılmış ve gittikçe de her yere yayılmış bir temel sorundur.
• Türkiye “çağ dışı” bırakılırsa, “geri kalırsa” bundan kimlerin çıkarı olur?
• Halkın yapısını bu denli olumsuz ve yararsız bir duruma gelmesinde, sorunun gittikçe artmasında “kimler etki yapmıştır”, hangi güçler TÜRK halkını bu denli olumsuz bir yapıya doğru sürüklemiştir?
• Bu nedenlerden dolayı “kurtuluşumuz”, “birliğimizin” ve de “güçlenmemizin” en önemli çıkar yolu GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ü çok iyi anlamaktan ve onun gösterdiği hedeflere yönelmekten, düşüncelerini ve fikirlerini kavramaktan geçer…
• Buna karşı çıkanlar ve “karşı devrimci” çalışmalar içerisinde olanlar Türkiye’nin kalkınmasından ve huzurlu bir refah toplumu olmasından yana değildir.
• Geri kalmış, kalkınamamış, yoksullaşan, “dışa bağımlı”, birbirini anlamayan ve benimsemeyen kitlelerin oluşturduğu, “sömürülen”, bağnaz bir toplum olsun, demokratik haklar ve kurumlar ortadan kaldırılsın, bir hukuk devleti olmasın… diye çabalayan ve uğraşan kişi ve kurumlar, kitleler asla ne Türkiye’nin ne de Türk milletinin ve geleceğinin dostudur.
• Ama, ne yazık ki bu insanlar kendilerine “kurulan tuzakların” içine düşmüş ve “özgür iradelerini” yitirmiş durumda olabilirler, “iş birlikçi” ve “hain” durumunda olabilirler
• Tüm ülkede her yerde ve herkes için “çağdaş, ulusal ve demokratik” bir yapılanmaya gidilmelidir.
• Cumhuriyetle birlikte kurulmuş, kazanılmış her türlü “çağdaş ve ulusal kurumlara”, insan kaynaklarına, yer altı ve yer üstü tüm zenginlik kaynaklarımıza, değerlerimize, üniter devlete, bağımsızlığımıza, barış ve özgürlüklerimize… sahip çıkılmalı ve bunlar daha da güçlendirilmelidir.
• Bugün ülkede yaşanılan ekonomik, finansal, siyasi sorunlar, enflasyon, kayıt dışı ekonomi, çeteleşme, kara para, adaletsizlik, vergide dengesizlik, hesap vermemezlik, üretimde yetersizlik, dış borç, ithalat, işsizlik, dış göç, denetimsiz sığınmacılar… gibi tüm sorunların ana nedeni “devlet yönetim modeli”nden kaynaklanmaktadır.
• Üzerimize düşen sorumluluklar çoktur; kendimize değer verip, özen gösterip, uyanık, bilinçli bireyler olmalıyız
• Kalkınan, gelişen bir ülke, bir demokratik hukuk devleti olmanın, bilinçli yurttaşlar olabilmenin, yollarını bulmalıyız.
• İçinde bulunulan durumun ciddiyetini kavrayıp, boş ve yapay gündemlerden tamamen uzaklaşmalı, kendimizi doğru geliştirmeliyiz.
• Öğretmen Gönen Çıbıkcı
ALMANYA
9 saat önceALMANYA
11 saat önceALMANYA
11 saat önceALMANYA
11 saat önceALMANYA
15 saat önceGÜNCEL
16 saat önceGÜNCEL
16 saat önce