Dünden devam ediyoruz… Kumulların, plajların ve fundalıkların hakim olduğu Sylt adasında tatildeyiz… Almanya’nın en kuzeyinde Danimarka yakınında… Komşu ülke Danimarka’la paylaşılan bir tarihe sahip ve ziyaretçilere çok şey sunabilen popüler bir ada…
Herkes için bir şeyler var sanki… Kültürle sanatla ilgilenenlere de etkinlikler mevcut… ‘Sylt Adayazarlığı‘ adlı bir edebiyat ödülü sekiz haftalık bir konaklamayla birlikte bursu içeriyor. Anlatmıştı… 2003’de değerli dostum yazar Feridun Zaimoğlu bu ödüle layık bulunmuştu…
Ada ile ilgili ne efsaneler, hikayeler ve halk masalları yazılmış… Buralara tarihte Frizyalılar hakimmiş… Onlar kuzey denizi kıyılarında yaşayan Cermen kökenli halk… Konuştukları Frizcenin Sylt lehçesine Sölring deniyor, Danimarkacadan alıntı sözcüklere sahip…
Sölring edebiyatı ve yazarları, Frizce edebiyat geleneğinin öncüleriymiş… Akşam barda sohbette bilen yerli biri anlattı… Pidder Lüng efsanesini… Danimarkalı vergi tahsildarını sıcak lahana dolu bir tencerede boğan Frizyalı balıkçının hikayesi…
Efsane bu ya… Danimarkalı vergi tahsildarı Sylt balıkçısı Pidder Lüng’den vergi tahsil etmek ister. Lüng’ün balıkçı kulübesinde bir tartışma yaşanır. Lüng, balık tutmanın, avlanmanın bedava olduğunu söyleyip vergi ödemeyi reddeder.
Danimarkalı tahsidar, fakir balıkçı ailesinin ocağında kaynamakta olan lahana tenceresine küçümseyici şekilde tükürerek tepki verir. Lüng, tahsildarı ensesinden tutup boğulana kadar yüzünü sıcak lahananın içinde tutar. Ve “Lewwer duad üs Slavav!” (Köle olmaktansa ölmeyi tercih ederim‘ diye bağırır…
Ben tabii özet aktardım… Artık bu gerçek mi yoksa 1800’lerde yaşayan Sylt’in yerlisi yazar, tarihçi Christian Peter Hansen tarafından mı uyduruldu bilinmiyor. Ama ne olursa olsun Frizyalıların özgürlükçü, mücadeleci ruhunu anlatan güzel bir efsane…
Lüksün simgesi bir ada… Zengin Alman soylularının nasıl yaşadığını gözlemek için Kampen köyündeki Hobokenweg caddesinde bir gezinti yetiyor… Burada ağırlıklı olarak çok zenginler yaşıyor. Villalardan çoğu 10-30 milyon Euro arasında bir değerde…
Kampen köyü adada tartışmasız lider… Adanın en güzel plajına, en güzel günbatımına sahip olan yer burada… Kızıl Kayalık o kadar parlak renklerle parlıyor ki Venedikli ressam Titian görse kıskanırdı… Çünkü buna onun rengi deniyor… Tablolarında kadınların kızıl kahverengi saç buklelerini renklendirmek için bu rengi veren arsenik sülfür mineralini kullanırmış…
Şöyle diyebilirim… Gözlemlerim… Burada pantolonun popüler rengi beyaz, gömleğin rengi soluk pembe… Ayakta yeni Tod ayakkabıları ve tabii ki hava serinse seksenlerdeki gibi boyuna sarılmış kaşmir ince kazaklar… Yağmur başlarsa kesinlikle aşınmış görünmesi gereken bir Barbour ceketi… Efsanevi “Zanzibar”ın önünde (Sylt’te her şey efsane) güneş batarken hava serinse Mercedes-Benz ince yün battaniye…
Züppelik, gösteriş yok… Bir yanda gerçekler, efsaneler, klişeler diğer yanda alçakgönüllülüğün, sessiz kalitenin cazibesi… Karar sizin… Gerçeklerin görünmeyen bilinmeyende yattığı söylenir hep…
Hermann Hesse, Marlene Dietrich, Stefan Zweig gibi pek çok ünlü daha 1920’lerde Sylt adasına geliyormuş… Nobel ödüllü yazar Thomas Mann, 1928’de Kampen’deki efsanevi sanatçıların misafirhanesi “Kliffende”nin ziyaretçi defterine ‘Bu parçalayıcı denizin derinliklerinde yaşadım‘ yazmış… Anlamı derin…
AVRUPA
Az önceALMANYA
Az önceGÜNCEL
Az önceALMANYA
54 dakika önceALMANYA
12 saat önceALMANYA
13 saat önceALMANYA
14 saat önce