Savaş mağdurları Dortmund’da

Savaş mağdurları Dortmund’da

ABONE OL
17:37 - 16/06/2019 17:37
Savaş mağdurları Dortmund’da
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 
Savaş mağdurları Dortmund’da

Savaş denince akla ilk gelen ölüm ve katliam, doğadaki bütün canlılar ve doğanın katliamı. Bu katliamın ortasında can havliyle yollarda düşen insanlar. Savaş nedeniyle yerinden ve sevdiklerinden zorunlu olarak ayrılan yüzbinler değil milyonlarca kadın, erkek yaşlı genç ve çocuk.

Adı ürkütücü, yakar, yıkar yok eder. Her yerinden kan damlar. Sınır tanımaz, hukuk tanımaz. Ürkek gözlerle etrafına bakan çocukların yüzünü gördüğümde, yeni doğan bir bebeğe neden savaş adı verildiğini hala anlamış değilim. Hâlbuki bebek yeniliktir, hayattır, yaşamdır…. Yaşamları elinden alınan binlerce çocuktan bazıları şimdilik şanslı. Çünkü yaşıyorlar….

Ortadoğu Coğrafyasındaki savaştan kaçan bu insanlar, önce insan tacirlerinin eline binlerce dolar vererek Akdeniz’den Avrupa’ya geçmek için çabalıyorlar. Hepsi bu kadar şanslı değildi. Yollarda ölen çocuklar, eşlerinden ayrı düşenler, sinir krizi geçiren insanlar…. Etrafına ürkek bakan çocuk bakışları…. Bu yaralar nasıl sarılır, bu travmalar nasıl düzelir….Bunun hesabını kim verebilir.

Akdeniz‘in beyaz köpüklü suları binlercesine kefen oldu. Savaştan kaçan minik Aylan’nın cesedi Akdeniz sahillerine vurunca fotoğrafın karesi insanlığa bir şamar oldu. Kobani’de, Afrin’de Kamışlı’da yüzbinler yola düştü. Afganistan, Pakistan, İran ve Irak’ta gelen savaş mağdurlarının yolları Türkiye’de kesişti. Her yer savaş mağdurlarıyla doldu. En çok mağdur olanlar kadınlar ve çocuklardı. Ortaçağı aratmayacak kadar kadın ve çocuk satışları günlük hayata dönüştü. Bu utanç verici durumdan kurtulmak isteyen on binlerce insan yollara düştü. Sermaye sahiplerinin devletleri aracılığıyla oluşturdukları sınırlar bu insan selinin karşısında dayanamaz oldu. Bütün tedbirlere rağmen sınırları parçalayan bu insan seli Avrupa’nın yolunu buldu.

Binlerce savaş mağduru Dortmund’da

Facebook üzeri yapılan bir çağrıyla 5 Eylül gecesi yüzlerce insan bu savaş mağdurlarını tren garında beklemeye başladılar.
Gece boyunca başta alman gençliği olmak üzere yüzlerce kişi imece usulü ile çalıştı. Evlerde taşınan giyecek ve giyecekler ayrı ayrı tasnif edildi. İstasyonun geniş koridoruna yerleştirildi. Sabaha karşı oluşturulan insan zinciriyle Dietrich-Keuning-Haus’a taşındı.

Dietrich-Keuning-Haus savaş mağdurlarına kapılarını açtı

Dortmund’un Nord bölgesindeki kültürel çalışmalarının yanı sıra farklı uluslardan insanları bir araya getirmeye çalışan bu kurum bu kez insanlığa yüreğini açarak kamuoyunda geniş bir destek buldu. Dietrich-Keuning Haus’un müdürü Levent Aslan, GKB’den bir arkadaşa, Kürtçe, Arapça, Türkçe dil bilen arkadaşlara ihtiyacımız var diyor. Bunu duyan kadınlar oraya akın etmeye başladılar.

1000 lerce gönüllü işbaşında

Sağlık, temizlik, yemek, ulaşım, tercümanlık için başvuran yüzlerce kişiden telefon alındı. Başvuru sayısı bini aşınca doğal olarak durduruldu. Yüzlerce gönüllü bu savaş mağdurlarına yardım etmenin rekabetini yaşadılar. Almanı, Türkü, Kürdü Arabı, Farsı hep birlikte çalıştılar. Kimi bir tas çorba verdi, kimi çöp topladı, kimi bir bebeğin temizliğini yaptı, kimi dokrora götürdü. Masalar temizlendi her gelen kafile için ayrı hazırlıklar yapıldı. Peki, bu kadar yoğun bir çalışma ve ahenkli bir çalışma nasıl oluştu. Bu ahengi sağlayan insan sevgisiydi. Normal hayatta hiçbir zaman bir araya gelemeyecek bu insanlar iki hafta içinde arkadaş oldular, telefon ağları oluşturuldu. Bu işi daha düzenli yapmak için aralarından sorumlu seçtiler. Yemek ihtiyacını halk karşıladı. Kadınlar tencereleriyle yemek taşıdılar. İhtiyaçlar belirlendi. Kim hangi yemeği yapacak. Kendiliğinden bir örgütlülük ağı. Bu ilişki aynı zamanda bürokrat mekanizmalarının işlevsizliğini de ortaya koyuyordu.

Yardım ekiplerinden duygu yüklü anılar:
„Elif Demirhan; bu ortamı gece gündüz yaşayan arkadaşlarımızdan Fatma Karacakurtoğlu; ben, insanlığı öğrendim, dayanışmayı öğrendim, günlük iki saatlik uykuyla o insanlara hizmet sunmasının altındaki nedenini bir cümleyle ifade ederken, söze Gonca giriyor. Gonca; gelen insanlara yârdim için geldim. Bu insanların bize ihtiyacı var. Çevreme bakarken bir çocuk arabasında boynunun yana düştüğünü gördüm. Hemen arabadan çıkardım. Çocuk ateş krizi geçiriyordu. Yardım yardım diye bağırdım. Çocuk yanıyordu. İlk yardıma götürdüm. Oradan da hastahaneye kaldırıldı. Çocuğun durumunu merak ediyordum. Bir arkadaş yanlışlıkla bana çocuğun öldüğünü söylediğinde dizlerimin bağı çözüldü. Yüreğimden bir parça koptu sanki. Nasıl anlatayım o anı sanki dünyam yıkıldı. Sonra öğrendim ki benim yardım ettiğim çocuk hayatta. Bu haber beni çok sevindirdi. Birçok çocukla ilgilendim Yolarda en çok çocuklar etkileniyor ve çabuk hastalanıyorlar.

Bir battaniyenin içindeki yeni doğan bir bebeği gördüğümde de bunlar bizim geleceğimiz diyerek çocuğu kucakladım yüreğime bastım. İki ayağı sarılı yararlı bir adamı doktora götürmüştüm. Geçici tedavisi bitip tekrar salona döndüğünde tekrar karşılaştık. Yemek yiyip yemediğini sorduğumda o an adamın ağladığını gördüm. Bunların hepsi duygu seliydi.

Serpil Alan, Dortmund Göçmen Kadınlar Derneği üyesi; Kadın kadının dilinden anlar. Dilini bilmesem de bakışlarında anladım. Neye ihtiyaç duyacaklarını. Kim ister evini terk edip uçsuz bucaksız bir yola düşmeyi. Dilleri yok, bizlere dertlerini anlatamazlar, ama ben tahmin edebiliyorum neye ihtiyaçları olduğunu, Bir poşet kadın bezi doldurdum. Masa masa gezip kadınlara verdiğimde şaşkınlık içerisinde verdiğim paketi aldıklarında yüzlerindeki sevgi benim yüreğime işledi.

Yolculuk esnasında parçalanmış bir aile kadın başka şehre adam da Dortmund’da. Eşini arar durur. Genç adam gözlerime bakarken imdat der gibiydi. Yaklaştım yanına derdini anlattı. Eşimin hangi trene bindirildiğini bilmiyorum. Belki ikinci trende buraya gelebilir. İkinci trende de kadın gelmedi. Ama ben telefonumu verdim. İki gün sonra eşini bulmuş. Beni aradığında gözlerim doldu.

Samiye; Ben kendimi Türkçe ve Kürtçe tercüman olarak kaydettirdim. Dile çok ihtiyaç vardı. Özellikle kadınların durumunu öğrenmek açısında. Bir kadını doktora götürdüm. Günlerce banyo yapamamış, kadınların ilk soruları banyo var mı burada. Banyo yoktu. Çünkü bir saat içinde kafilenin gitmesi gerekiyordu ki yenisi için plan yapılsın. Yakında oturan bir arkadaş bir kadını evine götürüp banyo yaptırıp getirdi. İnsanlar birbirine güvenerek bakıyorlardı. Tanık olduğum diğer bir şey; Macaristan sınırında insanlar dövülünce üç sene önce buraya gelen Suriyeli bir genç kardeşinin dövüldüğünü görür. Hiçbir irtibat yok. Almanya’ya gelecek insanları beklemeye başlar. İnsanların Dortmund’a gelmesiyle birlikte bu genç her gelen trende kardeşini aradı. Umudunu yitirmeden. Trenin birinde kardeşi geldi. Günlerce yollardan yürümüşler saldırıya uğramış, özellikle sınırdaki dövülmede çok hırpalanmış. Ama sonunda sağ olarak birbirlerine kavuştuklarında duygulu anlar yaşandı. Kavuşma anında herkes hem gülüyor hem ağlıyordu.

Derya; Dortmund Üniversitesinde öğrenci; Arap bir kızla karşılaştım. Kızı çok yorgun ve bitkin gördüm. Beş gündür yemek yemediğini ve uyumadığını söyledi. Yollarda çok hırpalanmıştı. Çok sıkıntı yaşadığını söyledi. Ben ilgilenmeye başlayınca anında bayıldı. Hemen ilk yardıma götürdüm. Buradaki gönüllülerin sevgi bakışlı olduğunu söyledi. Başka bir kafile gelince ben bir Kürt aileye yaklaştım. Kürtçe onlarla anlaşmaya çalıştım. Rojova’dan gelmişlerdi. Bir buçuk yaşlarındaki bir çocuk anında bana anne diye sarılı verdi. Çocuğu kucakladım. Sarıldım, öptüm sevgimi çocuğa hissettirmeye çalıştım. Çocuklar çok sefil, bir değil, beş değil onlarca çocukla ilgilendim. Her an ölümle karşı karşıyalar. Yüksek ateş çocukların hayatına mal olacak gibi. Anne ve babalar çok yorgun. Bir travma yaşıyorlar. Kobani, Afrin, Rojova neresi, bu masa derim. Rojova benim için burası. Bu insanların yaşamış oldukları bu an. Benim için Rojova’nın geleceği bana sarılan bebeğin geleceğidir. Onun için geleceğimizi yaratacak olan bu bebeklere sarılmak, gülerek karşılamak çok önemli. Başka ne yapabilirim. Bu masada Rojovayı arıyorum. Çünkü onlar burada çorba içtiler, su içtiler, mamasını yediler. Bebeklerin temizliği yapıldı. Ha şuracıkta bana anne diye boynuma sarılan bir küçük savaş mağduruydu.”

ha-ber.com


Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


    HIZLI YORUM YAP