ÜLKE NASIL NORMALLEŞİR?

ABONE OL
11:32 - 23/10/2020 11:32
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 

„Demokratik gelişmemizi durduran, gerileten bütün antidemokratik yasalar, yöntemler, zihniyet ve uygulamalar kaldırılacaktır.

 

Anayasamız, çağdaş demokrasi ve toplum anlayışına uygun, halk egemenliği, hukuk devleti, sosyal adalet ve güvenlik ilkelerine dayanan bir devlet düzenine göre değiştirilecektir.

 

Bu Anayasa’da; a) Irk, cins, din, mezhep, politik düşünce, toplumsal kök, doğuş ve varlık farkı olmaksızın bütün Türklerin ortak malı olan ana hak ve özgürlükler yer alacaktır.

 

Düşünce ve söz özgürlüğü, basın özgürlüğü, bilim ve sanat özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, kişi ve konut dokunulmazlığı, toplanma ve dernek kurma özgürlüğü, mal ve mülk güvenliği, çalışma ve ekonomik girişim özgürlüğü, grev hakkı, sendika ve meslek örgütleri kurma hakkı, yasalar önünde eşit işlem görme ve kamu hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkı, devlet yayın araçlarının tarafsızlığı gibi içinde bulunduğumuz uygar dünyanın kabul ettiği bütün insan hak ve özgürlükleri ve hukuk devleti prensipleri Türk vatandaşlarına sağlanacak ve bu haklar açık biçimde tanımlanarak güvence altına alınacaktır.“

 

Yukarıya aldıklarım CHP’nin, 1959 yılında gerçekleştirdiği 14. Kurultayı’nda kamuoyuna açıkladığı „İlk Hedefler Beyannamesi“nde yer almışlar.

 

60 yıl geçmiş aradan. Demokrasimizin kurum ve kurallarını ortadan kaldıran, gelişmemizi durduran, gerileten demokrasi karşıtı yasalar daha da ağırlaştırılmış olarak, yasa olarak da değil, KHK (Kanun Hükmünde Kararname) olarak varlıklarını sürdürüyorlar.

Ne idüğü ve hangi amaca hizmet ettikleri gün gibi ortada olan bu antidemokratik kararnamelerin mucidi bir kurum da değil.

Bunlar tek kişinin kafasından ve kaleminden çıkıyorlar.

İşine nasıl geliyorsa öyle çıkarıyor bu KHK’leri o tek adam.

Tek adamın devleti yönetme anlayışı, yöntemi bu.

Bu yöntem ve anlayış değiştirilemezse demokrasiden de söz edilemez.

Düşünce özgürlüğü de onun keyfine göre bir uygulama ülkede.

İşine geliyor ve hoşuna gidiyorsa açıklanan düşünce, sakıncası yok. Özgürce açıklanabilir.

Hoşuna gitmeyen, işine gelmeyen bir düşünceyse açıklanan düşünce; yıllar önce açıklanmış olsa bile, akıl almaz cezalar var kapıda düşüncesini açıklayana.

Basına özgürlük de onun keyfine göre.

Bir yandaş ve yalaka basın yarattı, tüm özgürlükler o yandaş ve yalaka basına.

Karşıt basın mı? Onların elleri yüreklerinde. Hapse girmek de var, işinden olmak da. Türkiye; gazetecileri hapiste olan ülkeler arasında birinci sırada bu anlayışın sonucu olarak.

İstanbul Boğazı’nın fetihten sonra Osmanlılar tarafından açıldığını söyleyen bilim (!) insanları ders veriyorlar üniversitelerinde ülkenin.

Ne kişinin ne de konutun güvenliği var!

Öyle her önüne gelen örgütlenerek dernek falan da kuramıyor.

O alanda da tek söz sahibi o tek adam.

Sendikacılık tam anlamıyla bir rezalet. Sarı da değiller artık, sapsarı bir hal aldılar.

Sanata da yok o özgürlük. Tek adamın beğenmediği sanat ucubedir. İçine tükürülesidir.

Yargı sistemini istediği şekle soktu. Yargı emir-komuta anlayışıyla işliyor.

En acıklı durumda olansa eğitim sistemi. Yazboz tahtasına çevirdiler sistemi son 17 yılda.

Bu sistemi kindar ve dindar bir kuşak yetiştirmek amacıyla kullandıklarını tek adam kendisi söyledi gözlerimizin içine baka baka.

Sözün özünü geçenlerde meslektaşımız, dilimizin başarılı yazarlarından Öner Yağcı söyledi:

„İnsanın kendisine ve özgürlüğüne karşı olan her şeyle savaşma hakkı, özgürlüğü hiçbir zaman elinden alınamaz. Bu hak için direnmek ve savaşmak en temel hakkıdır. “

Kabullenmeyeceğiz.

Direneceğiz.

Özgürlüklerimizi elimizden almak isteyen herkese karşı ve her şeye karşı duracağız.

Cesur olacağız.

Çünkü; cesaretimiz kaybedersek, her şeyimizi kaybederiz.

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.