TÜRKİYE’DE YÜKSEK ÖĞRENİM VE İSTİHDAM

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Geçtiğimiz Pazar günü Türkiye’de üniversite sınav sonuçları belli oldu. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanı Prof. Dr Ünal Yarımağan’ı sonuçları açıklarken dikkatle izledim. Düşündürücü, bir o kadar da endişe verici bir tablo, her yıl olduğu gibi bu yıl da karşımızdaydı. Genç nüfusumuz, kalitesi her yıl biraz daha düşen orta öğretimden sonra eski ve yerleşmiş olanların yanında büyük çoğunluğu birbiri ardına açılan ve öğretim elemanından başlayıp düşük nitelikli öğretim sistemine uzayan sorunlarla baş etmeye çalışan üniversitelerimize girmeye çalıştılar. Halen üniversitelerde okumakta olan veya ilk kez gireceklere bir de YÖK’ün yeni bir kararıyla yıllık harç ödemelerine zam yapıldı. Böylece üniversiteye girmeyi başarmış olan dar gelirli ailelerin çocuklarına bu kriz ortamında ek olarak yükseltilmiş üniversite harçları sorunu çıkarıldı.

Dönelim sınav sonuçlarına. Sonuçlara yansıyan bölgesel farklılıklar bir kez daha eğitim sorunumuzun bu korkutucu boyutunu sergiledi. Doğu ve Güney Doğu illerimizin başarı oranı son sıralarda yer aldı. Türkiye genelinde yaklaşık otuz bin öğrencinin aldığı puan hesaplanamadı. Yani bunlar sıfır puan çekti! On yedi öğrenci de çeşitli kategorilerde dereceye girdi. Bunların çoğunun da özel lise mezunu olduğu anlaşıldı. Bu çocuklar kuşkusuz özel çocuklar. Fakat her birinin arkasında özel dersanelerin teşvikleri var. Hatta bu dersaneler reklam niyetine bu başarılı öğrencilere öğrenim boyu burs da vereceklermiş. Eğitim öğretim güzel yurdumuzda tümüyle ticarileştiriliyor.

Yaklaşık altı yüz bin öğrenci çeşitli yüksek öğrenim kurumlarına yerleştirilirken bir o kadarı da şansını bir sonraki yıl deneyecek. ÖSYM ne hikmetse her yıl kırk bin kadar öğrenciyi de öğrenim kurumlarına yerleştirmeyi beceremiyor. Puanları yüksek de olsa, garip bir tercih sistemi nedeniyle açıkta kalıyor bu çocuklar. Üniversiteye giremeyenler yine dersanelere gidecek, dar gelirli aileler kısıtlı bütçelerini zorlayacak, ana babalar ve çocuklar bunalımdan bunalıma düşecekler.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye’de bir türlü çözülemeyen yüksek öğrenim, genel olarak eğitim sorunu tüm çıplaklığıyla karşımıza çıkmış durumda. Şimdi uzmanlar başarı gerilemesini orta öğretimdeki düşüşe bağlıyorlar. Bence bu doğru bir saptama. Ancak sorun, eğitimin ülkemizin ve toplumumuzun gerçeklerinden ve gereksinimlerinden kopması olarak görülmeli. Bugün bu yüksek öğrenim kurumlarının kapısına yığılan gençlerimiz yarın o üniversitelerden mezun olduklarında nerede çalışıp da yaşamlarını kazanacaklar? Ülkemizin kısa, orta ve uzun vadelerde eğitim-istihdam planları var mı? Hangi meslekler bundan yirmi yıl, otuz yıl sonra revaçta olacak? Çalışma koşulları nasıl olacak? Bugün popüler sayılan bir meslek dalının gelecekte geçerli sayılıp sayılmayacağı konusunda tahminler yapılıyor mu? Bu sorulara olumlu yanıt vermeyi çok isterdim. Ülkenin gençliğini “itibarlıdır” diye kalitesiz bir orta öğretimden sonra ille de üniversiteye yönlendir, dersanelere kucak dolusu paralar ödensin, girilen üniversite veya yüksek okullardan şu veya bu şekilde mezun olunduğu zaman da işsizliğe mahkûm edilsin! Öte yandan da en çok gereksinilen meslek dallarında nitelikli eleman bulamayan işletmeler kapılarına kilit vursunlar! Bu mudur eğitim politikası? Bu mudur istihdam politikası?

Üniversite seçme sınavında 165 puanı geçenler hangi bölümlerde okuyacaklarına ilişkin tercih yapacaklar. Gelecekteki yaşamlarını belirleyecek son derece kritik bir tercih bu. Doğrusunu isterseniz kendimi onların yerine koymak istemezdim. Bu belirsizlik içinde bu denli yaşamsal karar almak müthiş zor bir şey. Ülkemizin ve milletimizin geleceği olan çocuklarımıza başarı diliyorum. Aynı zamanda da sistemi bu kadar kötü yapan gelmiş geçmiş sorumluları hayırla yâd etmiyor, halen sorumlu mevkilerde bulunanlara dabu bozuk eğitim düzenini düzeltmeleri için zihin açıklığı temenni ediyorum.

Herkese iyi haftalar.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.