TÜRKİYE’DE SEL

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Geçtiğimiz günlerde İstanbul ve çevresinde yaşanan sel felaketi üzerine çok yazılıp çiziliyor. Otuzdan fazla insanımızı yitirdiğimiz bu doğal afet çok sayıda vatandaşımızın da evinden barkından olmasına neden oldu. Hemen ardından da sorumlu mevkilerdekilerden kendilerini savunma amaçlı demeçler verildi. O mevkilere talip olanlardan da bunlara karşı görüşlerini açıkladılar. Bu demeçler verilirken de televizyonlardaki görüntüleriyle yaşamını yitiren veya canını kurtaran, ancak başını sokacak evi perişan olan insanlarımız yüreğimizi dağladı.

Doğal afetler her yerde oluyor. Almanya’da yaşanan büyük sel felaketleri zihinlerden silinmedi henüz. Özellikle Ren havzasında nehrin yatağında yapılan değişiklikler akan suyun debisini çok yükselttiği için belli mevsimlerde su baskınları önlenemiyor. 2000’lerin başında Frankfurt/Oder çevresinde yaşanan büyük selin galiba nedeni farklıydı, fakat insanın doğaya müdahalesi hep böyle tatsız sonuçlar vermekte. Bizim başbakanın dediği gibi, “dere intikamını alıyor”. Çünkü doğaya aykırı işler yapılmış, derenin tam da yatağına evler inşa edilmiş ve kabaran sular gidecek yer bulamayınca sel olmuş.

Gelelim madalyonun öteki yüzüne. Pekiyi, bu evlerin yapılmasına kimler izin vermiş acaba? O evleri yapanlar suçlanırken onların inşasını önlemeyen, oy gelecek kaygısıyla izin vermekten geri durmayan saygıdeğer kişilere ne demeli sizce? İstanbul’u, Ankara’yı imar ediyoruz gerekçesiyle rant alanı haline getiren, anlamsız yollar, köprüler, altgeçitler ve depreme meydan okurcasına altı balçık olan deniz kenarındaki arsaya çok katlı otel yapılmasına izin verenler, dere yatağındaki evlerde yaşayan vatandaşları geleceği önceden belli olan felaketlere karşı korumayanlar şimdi ya vatandaşları ya da doğayı suçlu ilan ediyorlar. On yıldır, yani Marmara depreminden bu yana bu bölgemizde büyük bir deprem beklendiği söyleniyor. O günden bu güne İstanbul’a kaç gökdelen dikildi, bilen var mı?

Paranın ve maddiyatın bu denli insan ve toplum yaşamını egemenliği altına aldığı bir dönem hatırlamıyorum ben. Altlarında nasıl ve hangi kazançla alındığı belli olmayan son model arabalarıyla birilerine rant sağlamak amacıyla yapılmış ve kısa sürede delik deşik olacak yollarda tüm hız sınırlarının üstünde seyreden sonradan görmeler ülkesi olduk. Bir yanda başını sokabildiği iki göz evi sularla kapılıp giden yoksul vatandaşımız, diğer yanda da nasıl edindiği kesinlikle sorgulanmayacak olan servetini görgüsüzce sergileyen bir dizi haramzade. İşte günümüzün Türkiyesine egemen olan hiç içime sinmeyen görüntü bu. Bu ikinci gruba girenler azıcık kazancıyla çocuklarını okutmaya çalışırken evi sele kapılıp gidenle mi uğraşacak? Onun umurunda mı? Ha tabii, umurunda olacağı zaman var haliyle. Alışılan bu renkli ve güzel yaşamın sürmesi için o yoksulların zamanı geldiğinde oylarına ihtiyaç var.

Nasılsa bu yaşanan felaketler bir süre sonra unutulur. Bugün felakete uğrayan sevgili yurttaşlarımız da o güvendikleri kişileri bir kez daha başa getirerek ödüllendirirler. Böylece rantı insanın çıkarının daima önünde görenler de yeni felaketlerin kara habercileri olarak mevcudiyetlerini ve saltanatlarını sürdürürler.

Felaketlerden uzak bir hafta dileğiyle.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.