TEK MİLLET

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkler tarih boyunca çok geniş ve farklı coğrafyalara yayılmışlar, çok sayıda devlet kurmuşlardır. Asya bozkırlarını terk eden Türk boylarının bir bölümü Hazar’ın güneyinden bir başka bölümü de Hazar’ın kuzeyinden batıya doğru ilerlemişlerdir. Bu ilerleme yüzyıllar boyunca sürmüş, devletler kurulmuş devletler yıkılmıştır. Yıkılmayan tek şey Türklerin farklı düzeylerde olsa da uluslaşma bilinci, çeşitli lehçelere ayrılmış olsa da Türk dili ve gittikleri coğrafyalara göre biçimlenmiş olsa da ortak kültür ve gelenekleridir. Müslümanlığı seçmemiş Türk boyları bile bu ortak kültür değerlerini korumayı bilmişlerdir. Türkler, her ulusun kendisi için değerli olan özgün ulusal kültür kimliklerini tarih boyunca yaşatmayı ve geliştirmeyi bilmişlerdir.

Günümüzde Türkçe konuşan bağımsız ulusların sayısı arttı. Sovyetler Birliği’nin çözülmesiyle Asya’daki Türk Cumhuriyetleri Anadolu Türkçesinden farklı lehçeleriyle, kendilerine özgü bozkır kültürüyle, yenileşmeye çalışan ekonomik ve toplum düzenleriyle ve en önemlisi Türkiye’nin kardeşlik bağlarıyla dünyanın onurlu milletleri arasında yerlerini aldılar. 1990’ların başından itibaren Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan ve bünyesindeki büyük Özbek toplumu ile Farsça’nın bir lehçesini konuşan Tacikistan arasında çok yönlü ve boyutlu bir işbirliği ağı gelişti. Bu ülke halkları ile Türkiye arasında on yıllarca süren kopukluğun ardından gelen birbirine susamışlık karşılıklı çıkar ilişkileri ile herkes için yararlı bir düzlemde giderilmeye başlandı. Hiç kuşkusuz, Avrasya’nın bu yeni ve zinde güçleri Türkiye’nin dış politikasına da yeni boyutlar getirdi, en azından öyle olması umuldu.

Ne yazık ki, son birkaç gündür Asya’daki Türk dünyasının bize tek komşu ve her bakımdan en yakın olan Azerbaycan’la yakışıksız bir kriz yaşıyoruz. Bu yazı kapsamında yorumlamayacağım Türkiye’nin Ermenistan’la olan “yakınlaşması” ve toprakları Ermeni işgali altında olan “tek millet, iki devlet” diye kardeşliğinden gurur duyduğumuz Azerbaycan’ın buna gösterdiği tepkiler ile alınganlık tırmandı. Bursa’daki maç öncesinde Azerbaycan bayraklarının stada sokulmaması, dahası bir takım bilinçsizlerce toplanan bayrakların çöp kutusuna atılması yüreklerimizi dağladı. Azerbaycan’ın da buna karşılık Bakü’deki Türk şehitliğinden Türk bayrağını indirmesi üzücü ve yanlış bir tepki oldu.

Türk dış politikası Ortadoğu’da farklı hedefler peşinde. Bölgesel güç olabilmek ve bu gücün tanınması için yeni girişimler yapılıyor. Bu girişimlerin Türkiye’yi nasıl etkileyeceği hakkında bir şeyler söylemek için henüz çok erken. Fakat siz bazı işler yaparken bayraklarımızdaki ay-yıldızın şahadet ettiği kardeşliğe güvenen ve sizi kendisinden farklı görmeyen Azerbaycan’ı bir saniye bile kırmamalısınız. Ne olacağı belirsiz dostluklar peşinde koşarken kardeşinizin gönlünde edindiğiniz o müstesna yerden vazgeçmemelisiniz. Henüz böyle bir şey yok, ama Azerbaycan’ın Türkiye’nin en üst düzeyde verdiği güvencelerden kuşku duymaya bile başlaması bizim için zül olarak addedilmelidir.

Üç-beş kendini bilmezin o onurlu bayrağı çöp kutusuna atması veya Türk şehitliğinden Türk bayrağının kaldırılması “tek millet” gerçeğini ortadan kaldıramaz, et tırnaktan ayrılamaz. Eminim ki, uzun bir ayrılıktan sonra kucaklaşan kardeşleri böyle anlamsız işler yeniden ayrı düşüremeyecektir.

Herkese iyi bir hafta dilerim.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.