ÖZGÜVENE GÖTÜREN YOLLAR

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Geçen haftaki yazımda toplum olarak güçlü ve saygın bir konuma gelme ile ilgili görüşlerimi yazmayı sürdüreceğimi söylemiştim. Bu, pek doğal ki, boş öğünme ve var olan sorunları yok saymakla olacak bir iş değil. Genel bir içe bakış ve yeniden değerlendirme ile kendi kendimizle hesaplaşmak zorunda olduğumuzu unutmamalıyız.

Geçenlerde Almanya Türk Toplumu Genel Başkanı Kenan Kolat’ın öteden beri benim de savunduğum, entegrasyonun katılımcılık olarak anlaşılması gerektiğine ilişkin açıklamasını okudum. Almanya’da Türk toplumu üzerine sürdürülen tartışmalarda yıllarca kültürel farklılık söylemleri arkasına saklanarak bu gerçeğin gizlendiğini biliyoruz. Öne çıkarılan, kültürel ve ulusal kimliğin içinde yaşanılan toplumun kültürüne uymadığı oldu bugüne kadar. Halbuki toplumun nimet ve külfetlerini paylaşan insanların birlikte yaşam süreci içerisinde kültürel, dinsel ve ulusal kimlikleri acaba ne kadar etkili, daha doğrusu sözü edilen “uyuma” zararlı olabiliyor, bu sorunun ben doğrusu bugüne kadar doyurucu bir yanıtını görmedim. Antropoloji ve kültür sosyolojisi yaklaşımlarının varlığı kabul edilen “soruna” ilişkin çözümlemelerinin yetersiz olduğu ortada.

.
Şimdi Almanya’daki Türk toplumunun bence gündemindeki en önemli husus, bu ülkede olabilecek tüm olumsuzluklara karşın üzerinde sürekli olarak tartışılan ve yeri geldikçe de tartışılması gereken bir topluluk olmaktan çıkmasıdır. Tartışmaların Türk toplumunun dışından yönlendirilmesi ve belli siyasal amaçlarla yapılıyor olması, gündemin belirlenen öznesi olmayı gerektirmiyor. Üzerinde konuşuldukça, yalan yanlış bilgilerle olduğundan farklı veya sadece bir bölümü gösterilen bir tablo sergilendiği sürece Türk toplumunun önüne hep bir takım sıkıntılar gelecek. Bundan kaçınılması mümkün değil.

Biliyorum, alışılmış, kanıksanmış basmakalıp düşünceleri, yaklaşımları değiştirmek kolay değil. Bunun için ciddi bir zihniyet değişikliği gerekiyor. Ve bu zihniyet değişikliğini öncelikle kendimizle hesaplaşarak yapmak zorundayız. Türk toplumu bu hesaplaşmayı, toplumun huzuru için bazı özeleştirileri yapacak potansiyele sahip artık. Bu işin üstesinden gelecek ciddi bir aydın potansiyeli olduğunu düşünüyorum. O potansiyele destek olmaya hazır çok sayıda Alman aydınının bulunduğunu da.

Zaman, derlenip toparlanmak ve yapay ayrılıkları bir kenara bırakmak zamanıdır. Almanya’daki aydınlarımıza çok iş düşüyor. Artık varsayılan kültürel farklılıkları ve “öteki” olmayı kabul etmeden, katılımcılığı, eşit ve saygın yurttaşlığı vurgulayan, toplumsal sorumluluk ve dayanışmayı sadece Türk toplumuna değil, aynı koşullarda yaşam mücadelesi veren Alman halkına da anlatan bir söyleme bugün dünden daha çok ihtiyaç var.

Daha iyi günlere ulaşmak için gerekli zihniyet değişikliğini Almanya’daki Türk toplumu bir bütün olarak bence gerçekleştirecek ve kabul ettirecek güçtedir. Bundan kuşku duymak ihtiyacımız olan özgüvene inanmamak demektir. Almanya Türk toplumuna işte bu özgüven eksikliği zarar verecektir.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.