NAZIM HİKMET İLE ANMAK

ABONE OL
11:32 - 23/10/2020 11:32
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

30 Ağustos Zafer Bayramı tüm Türkiye’de çoşkuyla kutlandı.

Emekli tatilimi geçirdiğim Didim-Yeşilkent sitesinde yapılan

törende konuşmamda Nazım Hikmet’in 1939 – 1941 yıllarında

hapishanede tamamladığı Kuvayi Milliye Destanı’ndan iki

alıntı yaptım.

Birinci bölümde insan manzaralarını anlatıyor. Genellemeye karşı, hiç güncelliğini kaybetmeyen anlatımı, ona dünya şairi niteliğini vermiştir.

 

“Başlangıç tan:

Onlar ki toprakta

karınca,

suda balık,

havada kuş kadar

çokturlar;

korkak,

cesur,

câhil,

hakîm

ve çocukturlar

ve kahreden

yaratan ki

onlardır,

destânımızda yalnız

onların mâceraları vardır.”

 

İkinci bölümde umuda değer veriyor. Ne zaman geleceğini bilmiyor, ama Mustafa Kemal Atatürk güzel ve rahat günlerin geleceğine inanarak hareket ediyor. Yalnız değil, birlik olarak ayrıntılı organizeyle kazanılacağına umutla bakıyordu.

Yurtta barış, cihanda barış, en yakından başlayarak, diyalog ve birlikte hareket ederek sağlanabilir. Sorunlara karşı kimseyi dışlamadan, küçümsemeden herkesin topluma katılımına çaba göstermek gerekir. Elbette iyi anlaşılan gruplar olabilir, ama bir site hayatında bile gruplar kapılarını açık bırakırsa, birey hür kararıyla girip çıkarsa, kutuplaşmaya engel olunabilir.

 

“26 Ağustos gecesinde

Saatlar İki Otuzdan

Beş Otuza Kadar ve

İzmir Rıhtımından

Akdeniz’e Bakan

Nefer’den

 

Düşündü birdenbire

kayalardaki adam

kaynakları ve yolları

düşman elinde kalan

bütün nehirleri.

Kim bilir onlar ne

kadar büyük

ne kadar

uzundular?

Birçoğunun adını

bilmiyordu,

yalnız, Yunan’dan

önce ve Seferberlik’ten

evvel

Selimşahlar

Çiftliği’nde ırgatlık

ederken Manisa’da

geçerdi

Gediz’in sularını başı

dönerek.

 

Dağlarda tek

tek

ateşler

yanıyordu.

Ve yıldızlar öyle ışıltılı,

Öyle ferahtılar ki

şayak kalpaklı adam

nasıl ve ne zaman

geleceğini bilmeden

güzel, rahat

günlere inanıyordu

ve gülen bıyıklarıyla

duruyordu ki mavzerinin

yanında,

birdenbire beş adım

sağında onu gördü.

Paşalar onun

Arkasındaydılar.

O, saatı sordu

Paşalar: “Üç,” dediler.

Sarışın bir kurda

benziyordu.

Ve mavi gözleri

çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun

başına kadar,

eğildi, durdu.

 

 

 

Bıraksalar

ince, uzun bacakları

üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir

yıldız gibi kayarak

Kocatepe’den Afyon

Ovası’na atlıyacaktı.

 

Konuşmamı, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, aziz şehitlerimizi rahmetle ve gazilerimizi minnetle anarak, komşularımın ve tüm ulusun bu büyük zaferini kutlayarak noktaladım.

 

Hoşça kalın!

 

 

 

İlter Gözkaya-Holzhey

 

 

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.