30 Ağustos Zafer Bayramı tüm Türkiye’de çoşkuyla kutlandı.
Emekli tatilimi geçirdiğim Didim-Yeşilkent sitesinde yapılan
törende konuşmamda Nazım Hikmet’in 1939 – 1941 yıllarında
hapishanede tamamladığı Kuvayi Milliye Destanı’ndan iki
alıntı yaptım.
Birinci bölümde insan manzaralarını anlatıyor. Genellemeye karşı, hiç güncelliğini kaybetmeyen anlatımı, ona dünya şairi niteliğini vermiştir.
“Başlangıç tan:
Onlar ki toprakta
karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
câhil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki
onlardır,
destânımızda yalnız
onların mâceraları vardır.”
İkinci bölümde umuda değer veriyor. Ne zaman geleceğini bilmiyor, ama Mustafa Kemal Atatürk güzel ve rahat günlerin geleceğine inanarak hareket ediyor. Yalnız değil, birlik olarak ayrıntılı organizeyle kazanılacağına umutla bakıyordu.
Yurtta barış, cihanda barış, en yakından başlayarak, diyalog ve birlikte hareket ederek sağlanabilir. Sorunlara karşı kimseyi dışlamadan, küçümsemeden herkesin topluma katılımına çaba göstermek gerekir. Elbette iyi anlaşılan gruplar olabilir, ama bir site hayatında bile gruplar kapılarını açık bırakırsa, birey hür kararıyla girip çıkarsa, kutuplaşmaya engel olunabilir.
“26 Ağustos gecesinde
Saatlar İki Otuzdan
Beş Otuza Kadar ve
İzmir Rıhtımından
Akdeniz’e Bakan
Nefer’den
Düşündü birdenbire
kayalardaki adam
kaynakları ve yolları
düşman elinde kalan
bütün nehirleri.
Kim bilir onlar ne
kadar büyük
ne kadar
uzundular?
Birçoğunun adını
bilmiyordu,
yalnız, Yunan’dan
önce ve Seferberlik’ten
evvel
Selimşahlar
Çiftliği’nde ırgatlık
ederken Manisa’da
geçerdi
Gediz’in sularını başı
dönerek.
Dağlarda tek
tek
ateşler
yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı,
Öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman
geleceğini bilmeden
güzel, rahat
günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla
duruyordu ki mavzerinin
yanında,
birdenbire beş adım
sağında onu gördü.
Paşalar onun
Arkasındaydılar.
O, saatı sordu
Paşalar: “Üç,” dediler.
Sarışın bir kurda
benziyordu.
Ve mavi gözleri
çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun
başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları
üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir
yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon
Ovası’na atlıyacaktı.
Konuşmamı, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, aziz şehitlerimizi rahmetle ve gazilerimizi minnetle anarak, komşularımın ve tüm ulusun bu büyük zaferini kutlayarak noktaladım.
Hoşça kalın!
İlter Gözkaya-Holzhey
DÜNYA
9 saat önceAVRUPA
10 saat önceALMANYA
12 saat önceALMANYA
12 saat önceASYA
12 saat önceGÜNCEL
12 saat önceGÜNCEL
12 saat önce