MEKTUP GÜNÜ

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yılın her gününde önemli bir olaya yer veriliyor. Eylül ayının ikinci günü Dünya Mektup Günü idi. Takvimde böyle ön görülmüş.

İnternet aracılığıyla gönderilen elektronik mektuplar anında sahibine ulaştırılıyor. Mektup yolu beklemeye ihtiyaç yok, yatılı okullarda öğrencilerin, askerliğini yapanların ailesine, nişanlısına, eşitine yolladığı mektuplar geçmişte kaldı.

İnternet çağında malzeme ve haber yığını var, bunların arasından seçip bugünün tarihini yazmak tarihçiler için kolay olmayacak.

Türkiye’de laik sisteme, demokrasi ve Cumhuriyet’e sahip çıkan halkın büyük bir kısmı 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı coşkuyla Korona’ya rağmen kutladı. Sosyal medya sayesinde bize Avrupa’ya kadar ulaştı.

Avrupa’da da bazı kentlerde hijyen, fizikî mesafe ve maske takma kurallara uyarak Türk ve Türkiye kökenli Almanlar da kutladı. Zira Zafer Bayramı, yalnız Türkiye’deki vatandaşlar için değil, yurtdışı Türkleri için de varoluş bayramıdır.

Onur Öymen Almanya’da büyükelçi iken, bir toplantıda konferans verme esnasında, bize hepiniz teker teker elçisiniz. Yapacağınız kötü veya iyi davranış Türkiye defterine yazılacaktır, demişti. Dördüncü nesil bu sorumluluktan biraz uzaklaşıyor. Yoksa Türkiye’de olan her şey için burada yaşayanlardan hesap sorulurdu.

Korona virüs bulaşması karşısında Federal ve Eyalet hükümetlerinin aldığı önlemlere karşı otuz bin katılımcı Berlin’de büyük bir gösteri yaptı.

Çok çeşitli gruplar vardı, virüsün yalan olduğunu iddia edenler olduğu gibi, alınan olağan üstü kuralların anayasaya, seyahat özgürlüğüne, insan haklarına karşı olduğunu düşünenler de vardı.

Türkiye’ye seyahat özgürlüğüne karşı çok haksız, acayip bir kural getirildiği halde, protesto yürüyüşünde kimse yoktu. Tam anlaşılmadı, ya da böyle bir kural karşısında şok geçirdi vatandaşlar.

Güya dört şehir Aydın, İzmir, Muğla ve Antalya riziko listesinden çıkarılmış gösterildi. Fakat neticede, herkese uçağa binmeden dönüşte test yapılması kuralı kondu. Üç dört kişilik bir aile düşünün, birinde test pozitif çıktı, aile hastasını yalnız Türkiye’de bırakıp dönemez.

Bu durumda Almanya’da işini, oturma iznini, sağlık sigorta hakkını kaybeder. Kısacası diğer riziko ülkelerinden ayrımcı bir kural konmuş oldu.

Diğer riziko listesinde olan ülkelerden gelen turistler Almanya’ya girişte hava alanlarında test yaptırmak zorundalar.

Federal Almanya Dışişleri Bakanı kendisi Türkiye’den çıkışında test yaptırmadı. Böylece kendi koyduğu kurala uymadı. Bu durumda sosyal medyada eleştiriye sebep oldu. Hatanın bir an önce düzeltilmesi şarttır.

Protesto gösterisinde ülkeyi şoka uğratan konu, radikal sağcı bir grubun Alman İmparatorluk bayrağı ile Federal Alman Meclis binasına baskın yapması oldu. Binanın önünde sadece üç polisin görevde olması Berlin İçişleri senatörünü zor durumda bıraktı. Halbuki hijyen kurallarına uyulmayacağı bilindiği için senatör yasaklama istemiş, fakat idari mahkeme, yürüyüş hürriyeti adına İçişleri Senatörlüğe rağmen yasağı kaldırmıştı.

Bu olay tüm hükümet temsilcileri, partilerin genel başkanları tarafından Demokrasiye saldırı olarak kabul edildi ve kınama açıklamaları yaptılar.

Federal Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier’in şu sözleri tarihe geçti:

“Demokrasi devamlı korunması gereken bir idare şeklidir. Kurallar vatandaşın, devletin adaletine güvenip, kendilerini güvende hissetmelerini sağlamalıdır. Demokrasi anayasada öyle yazıyor, diye yaşamaz. Biz yaşatmak için mücadele etmeliyiz. Demokrasiyi aktif olarak yıkmak isteyenlere karşı savunmalıyız. Biz derken, elbette devlet ve vatandaşı teker teker elele birlikte mücadele demek istiyorum.”

Eylül ayı ilk günü Dünya Barış Günü olarak anıldı. 1 Eylül 1939 yılında Hitler radyoda Polonya’yı işgal etmek için yalan söylüyordu: Saat 5:45’den itibaren karşılık veriyoruz, diyordu. Halbuki Polonya asker üniformasıyla Alman askerleriyle yaptığı bir yanılgı oyunuydu.

Her yıl Dünya Barış Günü’nün en coşkulu kutlandığı kent Didim’dir. Bu yıl Korona dolayısıyla biraz daha değişik kutlandığı haberini basın aracılığıyla öğrendim.

Konum Mektup Günü ile makaleme başlamıştım. Biz köşe yazanlar da aslında okuyucularımıza mektup yazıyoruz. Mektup yazılmadan tarih yazılmaz. Bu nedenle makalelerimiz yap boz oyunu gibi birleştirilince yaşadığımız dönemin tarihi ortaya çıkıyor. Tarihçilere derleme görevi ve sorumluluğu düşüyor. Yayın yönetmenlerine de arşivlerine sahip çıkma görev ve sorumluluğu kalıyor.

Söz uçar yazı kalır, diyen Mustafa Kemal Atatürk NUTUK eserini yazarak, tarihi kimsenin değiştirmesine, unutturulmasına fırsat vermemiştir. Savaşı telgrafla kazandım, diyerek, mektuplarla tarihi kayıt altına almıştır. Bugün yaşasaydı, yalnızız, ama EGE ve Akdeniz’de haklı olduğumuz için kazanacağız. Bunu günün şartlarına göre şiddet kullanmadan akıllı diplomasiyle başarırdı.

Çağımızda video görüntüleri de tarihi kalıcı yapıyor. Sosyal medyada izlediğim görüntüleri Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, Atif Tanrıkulu tarafından büyük bir emekle restore edilmiş. Görüntülü mektup değerinde.

Dünya Mektup Günü’nde mektup yazmayı ihmâl edenler, bu makaleyi okuduktan sonra yazarlarsa çok sevinirim.

Mektupla hoşça kalın!         

İlter Gözkaya-Holzhey                    

eMail: [email protected]

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.