MARDİN KATLİAMI

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bir hafta önce inanılması güç bir olay yaşandı Türkiye’de. Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde bir nişan töreni sırasında baskına uğrayan 44 yurttaşımız, üç de henüz doğmamış bebeği sayarsak toplam 47 can katledildi. Şimdi ölenlerle öldürenlerin korucu olması nedeniyle de hemen koruculuk kurumu tartışılır hale sokuldu, bu katliamın neden yapıldığı, canilerin bu denli neden canavarlaştıklarının tek nedeni korucu olmaları ile açıklanır oldu.

Bu yaklaşım, yani suçu katillerin korucu olmalarında aramak doğru değil. Neden mi? Çünkü ülkemizin o bölgesinde şiddetin yaygınlaşmasının önde gelen nedeni egemenliğini bugün de sürdüren feodal düzendir. Aşiret, tarikat ve şıh düzeni, bireylerin toplumsallaşmasını ve yurttaş olmalarını engellediği ve ortaçağda kalması gereken beşeri ilişkiler hüküm sürdüğü ölçüde şiddet, düzenleyici bir araç olmaya devam edecektir. O bölgede yaşayan yurttaşlarımız belki görünürde çağın getirdiği teknolojik olanaklardan falan yararlanıyorlar. Ancak, davranışlarındaki regresyonu görmezden gelmek mümkün değil. İnsan, toplumsallaşarak şiddetten uzaklaşabiliyor. Aksi davranış tümüyle ilkelliktir ve haliyle nedeni ve amacı ne olursa olsun, insanlara dehşet ve yıldırmayı yöntem olarak kullandırıyor. İşte bu dehşet ve yıldırmanın diğer adı da terördür. Mardin’deki katliamla terör örgütünün köyleri basıp kadınları, çocukları, yaşlıları öldürmesi aynı davranış biçiminin, aynı regresif tavrın eseridir.

Bu satırları yazarken kesinlikle sorunu etnik bir düzlemde ele almak istemiyorum. Şiddeti mümkün kılan sistemdir, insanların etnik veya yöresel kimliği değil. Geçenlerde İstanbul’da başı kesilerek öldürülen bir genç kızın katili hiç kuşkusuz feodal koşullardan gelmemekteydi. Büyük kentlerdeki güncel ekonomik ve sosyal ortamın farklı bir şiddet kültürüne yol açtığını unutmamak gerekiyor. Günümüzde ne yazık ki, şiddetle iç içe yaşıyoruz. Bir bakıyorsunuz, dünyanın en gelişmiş ve feodaliteden eser kalmayan ülkelerinde de eline silah alan normal bir vatandaş bir alışveriş merkezine, bir okula, bir üniversiteye dalıp önüne kim çıkarsa öldürüyor. Bunun nedeni de işte bu şiddet kültürünün yaygınlaşması. Televizyonlarla, bilgisayar oyunlarıyla, sinema filmleriyle, insanlar şiddete özendiriliyor, yalnızlaşan ve sosyalleşemeyen bireyler de umulmadık biçimde canileşiyor, masum insanları göz kırpmadan katlediyorlar. Ancak Mardin’deki olay daha farklıdır; gelişmiş ülkenin yılgın bireyinin cinnet hali ile ilgisi yoktur.

Türkiye’de geçtiğimiz hafta yaşanan trajik olaya nasıl yaklaşmalıyız? Böyle bir facianın yinelenmemesi için ne gibi önlemler almalıyız? Kolay olmadığını bilerek öncelikle toplumun mevcut feodal ilişkilerden arındırılması gerektiğini söylemek istiyorum. Türkiye, on yıllardır gerekliliği vurgulanmasına karşın toprak reformunu gerçekleştiremedi, bu çağdışı ilişkilerden, töre cinayetlerinden, hangi amaçla olursa olsun terörden kurtulamadık. Geçmişte kalması gereken sorunlar da sürekli yeniden üretilip ülkemizin ve ulusumuzun huzura kavuşmasını geciktiriyor. Yepyeni stratejilerle hangi yörede olursa olsun halkımızın “kalkındırılması”, günümüz koşullarına uyum sağlamış yurttaşların yetiştirilmesi gerekiyor. Bu devletle toplumun ancak birlikte gerçekleştirebileceği ve çok boyutları olan bir proje. Aksi halde işimiz zor!

Yaşamını bu acı olayda yitiren tüm yurttaşlarımıza rahmet, Türkiye’ye başsağlığı diliyor, üzüntülerden ırak bir hafta temenni ediyorum.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.