KİTAP FUARI

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Uzun yıllar Almanya’da yaşamış olmama ve okumaya yazmaya ömrüm boyunca merak duymama karşın ne yazık ki Frankfurt Kitap Fuarı’na hiç gidemedim. Bu yıl üstelik Türkiye’nin özel ülke konumu bu önemli fuara gidememe üzüntümü daha da arttırıyor. Umarım, son yıllarda müthiş bir gelişme içinde olan Türk yayımcılığı Frankfurt Kitap Fuarı sayesinde Almanya’da daha iyi tanınır, Türk yazın ve yayın yaşamı böylece bu ülkede bir ivme kazanır.

Geçenlerde okuduğum bir istatistiğe göre Türkiye’de 2006 yılında yayınlanan kitap sayısı 32 bin imiş. Yani, 32 bin ayrı kitap çıkmış piyasaya. Bu sayı neredeyse İtalya’daki ile aynı. Aslında Avrupa ülkelerinin gerisinde kaldığını bildiğim toplam baskı adedini tam olarak anımsamıyorum, ama o istatistikte belleğimde kalan önemli bir veriyi sizlerle paylaşayım: Türkiye’de o yıl basılan ve dağıtılan kitap sayısı 23 İslam ülkesinde basılan ve dağıtılan kitap sayısının toplamından fazlaymış! İşte bu önemli fark Türkiye’yi Türkiye yapan Cumhuriyet devrimlerinin de farkını gösteriyor. Bu ulus Atatürk’e ne kadar şükran duysa azdır!

Verdiğim sayılar insanı mutlu ediyor hiç kuşkusuz da, bir durumu unutmamak gerekli. Tamam, düşün ve yazın yaşamımızda ciddi bir gelişme var, sayısı 120’yi geçen üniversitelerimizde üretilen bilimsel makale sayısı da çok hatırı sayılır, bunlar sevindirici yanlar. Buna karşılık popüler kültürde ciddi bir yozlaşmayı ve aşınmayı da birlikte yaşıyoruz. Televizyonlardaki dizilere ve sürekli programlara bakıyorsunuz, vıcık vıcık bir duygu sömürüsü, alın teri akıtmadan para kazanmayı yücelten ve meşrulaştıran garip ve insan onuruna aykırı bir yarışma kültürü, yaşını başını almış insanları maskara eden çöpçatan programları ve nihayet haber veriyoruz diye kafa karıştırmaya çalışan kendinden menkul haber programları. Kitap okuma oranı televizyon izleme oranının fersah fersah gerisinde. Gençlerde de bilgisayara olan ve devamlı artan ilgi okuma alışkanlığını ciddi biçimde tehdit ediyor.

Bu belki Avrupa’da ve dünyanın diğer ülkelerinde de görülen bir eğilim. Avrupa’da ve dünyada değişen sosyo-ekonomik koşullar, bugün eleştirdiğimiz kültürel erozyonu da beraberinde getirdi. Değişen tüketim alışkanlıkları ve daha da önemlisi üretim sektörünün giderek önemini yitirerek yerini hizmet sektörüne bırakması, emeğini satarak geçimini sağlayan ve sanayi toplumunun kültürünü etkileyen kesimlerin zayıflamasına neden oldu. Tüketmeyi ve sanal bir refah düzeyini gerçekleştirme yolunda hülyalara dalan yığınların da kendilerine küresel düzeyde dayatılan kültürel erozyona kapılmamaları pek mümkün değildi; nitekim bu erozyonu yaşamaya devam ediyoruz. Her küresel krizde de nedenlerini ve sonuçlarını tartışacağız, görünen budur.

Kitap Fuarı’ndan başlayıp başla yerlere geldik. Frankfurt’taki bu önemli fuardan bir beklentimiz var mıdır diye sorarsak, bence Türk yazın ve düşün yaşamının Alman okuruna ulaşması herhalde en önemli beklentidir. Gönül, sadece belli başlı roman yazarlarımızın eserlerinin çevrildiği Almanca dilinde Türk yazarlarının bilimsel eserlerinin de yayınlanmasını arzu ediyor. Örneğin, Halil İnalcık ve İlber Ortaylı gibi önemli tarihçilerimizin özgün eserlerini Alman okurunun kendi dilinde okuması halklarımızın yakınlaşması açısından katkılar yapacaktır. Çünkü gelişen teknolojinin tüm “darbelerine” rağmen, bilgisayara, internete, televizyona rağmen, kitap henüz değerini yitirmedi, daha da yitirmeyecek ve halklar arasındaki yakınlaşmanın en geçerli araçlarından biri olarak kalacak.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.