İSTANBUL’DA GÖÇMENLERE HİZMET

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yazılarımda sık sık göç ve göçmenlerle ilgili konulara değiniyorum. Göç, günümüzde dünyanın her tarafında ilgi uyandıran ve çeşitli boyutlarıyla ele alınan bir konu. Göçmenlerin gittikleri toplumdaki sorunları, göç olgusunun yarattığı sorunlar ve fırsatlar, kısaca sosyal, ekonomik, kültürel, siyasi ve hukuki alanlarda yansımasını bulan gelişmeler, akademisyenlerin, devlet kurumlarının ve artan ölçüde sivil toplumun her geçen gün biraz daha fazla ilgisini çekiyor. İçinde çok sayıda göçmen yaşayan toplumlarda bu konular gündemin biraz daha üst sıralarında, hatta hak etmediği sıralarda yer alırken Türkiye gibi artık göçmenlerin hedefi haline gelen ülkelerde göç ve göçmenlerle ilgili konular gündeme henüz yeni yeni girmeye başlıyor.

Burada sözünü ettiğim, yurtdışına göç etmiş olan veya etmekte olan göçmenlerden çok Türkiye’ye kaçak, geçici veya sürekli yaşamak amacıyla gelen yabancı göçmenler. Ülkemiz coğrafi konumu itibariyle göç yollarının üzerinde bulunuyor ve tarihte de Anadolu toprakları gelip geçmeye veya yerleşmeye gelen toplulukların hedefi olmuş. Ulaşım ve iletişimin insanlık tarihinin en üst düzeyine vardığı günümüzde Türkiye yine göçmenler için bir geçiş ve artan ölçüde de yerleşilen bir ülke haline gelmiş bulunuyor. Günümüzde, sayısı tam olarak bilinemese de, çeşitli ülkelerden gelip kayıt dışı çalışan yabancı işçilerin sayısının özellikle yaz aylarında bir milyonu geçtiği tahmin ediliyor!

Son zamanlarda Türk kamuoyu yabancı göçmenlerle ilgili son derece trajik olaylar nedeniyle bilgi sahibi oluyor. Gün geçmiyor ki, Ege Denizinde, Meriç nehrinde Türkiye’nin doğu sınırından gelip batı sınırından Yunanistan’a geçmeye çalışan kaçak göçmenlerin ölüm haberleri duyulmasın. Bunlardan bazıları Yunan kıyı koruma botları tarafından geri çevrilen, hatta lastik botları patlatılarak ölüme terk edilenler, diğerleri gözünü para hırsı bürümüş tekne kaptanlarının taşıyabileceğinden daha çok yolcu alması sonucu batan botlarda ölenler. Geçtiğimiz aylarda önce Küçükçekmece’de, sonra da Malkara’da bindikleri kamyonların kasalarında boğulup ölen zavallılar basın-yayın organlarına yansıdı. Bir de önceki günlerde İstanbul’da yakalanan kaçak göçmenlerin barındıkları lojmanda verilen gıdanın yetersiz olduğu gerekçesiyle çıkardıkları isyan var. Bu haberler her geçen gün çoğalıyor Türkiye’de.

Şimdi gelişmeler böyle iken Türkiye’de kamu kurum ve kuruluşları arasında ne eşgüdüm var, ne de ortak bir politika maalesef. Her kurum kendi başına bir şeyler yapıyor, ancak ortak ilkeler ve eşgüdüm olmayınca bu insanlara ne hizmet vermek, ne de tam olarak yardımcı olmak mümkün değil. İşte benim de danışman ve eğitmen olarak görev aldığım bir pilot proje başlatıldı İstanbul’da. Projenin sahibi Türkiye’nin de üyesi olduğu Uluslararası Göç Örgütü (IOM). İlçe belediyelerinin beldelerinde yaşayan göçmenlerin sosyo-ekonomik entegrasyonlarına yönelik hizmetlerin başlatılması, eğer bu türden hizmetler varsa da kapasitelerinin arttırılmasına yönelik bu projede belediye memurlarını aydınlatıp yönlendirmeye çalışıyoruz. Bir ilk olarak nitelendirebileceğimiz bu proje ile başarılı sonuç alacağımıza da inanıyoruz.

Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız için onların yaşadıkları ülke makamlarından ve toplumlarından hoşgörülü, sevecen ve insan haklarına riayet eden tutum, davranış ve politikalar beklerken biz de ülkemizdeki yabancılara gereken ilgi ve ihtimamı göstermek zorundayız. Göç ve göçmen konularının daha çok insan odaklı olmasını savunurken aksi bir tavrın kabul edilmesi söz konusu olmamalı. Biz, gece yarısı bir yabancı kapımızı çaldığında “tanrı misafiridir” deyip aşını paylaşmayı erdem olarak kabul eden bir geleneğin sahibi olarak yurdumuza gelen, gelmek zorunda kalan insanlara sevecen ve konukseverlikle yaklaşmayı bir zorunluluk addediyoruz, bunun tersi kabul edilemez.

Herkese iyi haftalar.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.