HEM AVANTAJ HEM DE DEZAVANTAJ: KORONA TESTLERİNİN DUYARLILIĞI 

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Dünya çapında pek çok insan, hiç kimseye bulaşamayacak kadar az virüs parçasına sahip olmasına rağmen karantinaya alınmak zorundadır. Bu da kişilerin üzerindeki kişisel ve toplumsal psikolojik baskıyı artırmaktadır.

İnsanların korona virüse yakalanıp yakalanmadığını tespit etmek için kullanılan ve PCR metoduna (polymerase chain reaction, polimeraz zincirleme reaksiyonu) dayanan testin büyük bir avantajı var, bu avantaj aynı zamanda da bir dezavantaj: Kullanılan bu PCR testi çok hassas. Bu yüksek hassasiyet, kişilerden genizden alınan örnekler doğru şekilde alınırsa, enfekte olmuş bir kişiyi uzun süre pozitif gösterebilir, hatta hiç canlı bir virüs tanesi olmasa dahi, virüsün kırıntıları bile yetmektedir kişiye “pozitif damgası” vurulması için. Bu şekilde birçok kişi çok az sayıda virüs taşısa bile “pozitif” olarak karantinaya alınıyor. Oysa bu kişiler kimseyi enfekte edemezler. Hatta birçok hasta iyileştikten uzun süre sonra virüsün parçacıklarını vücudundan atamıyor ve testte art arda pozitif çıkabiliyor. Sonuç: karantinaya devam. Bu da kişileri gereksiz yere psikolojik baskı altına alıyor. Bu sebepten dolayıdır ki korona toplumda aşırı derecede paniklemeye sebep olmuştur. 

Oysa bu PCR metodun çok basit bir değeri vardır, o da “Cycle threshold, yani kopyalama turu sınırı, kısaca Ct” değeri. PCR testinde virüs içinde bulunan DNA kopyalanıyor ve bu da 40 tur kadar yapılıyor. Her tür DNA sayısını logaritmik olarak artırıyor ve kullanılan aletlerin tespit edeceği seviyeye kadar kopyalama sürüyor.

Ct değeri yüksek olan (30 ve üzeri) hastalarda virüs sayısı oldukça az ve genelde enfekte etmek için veya hastalık belirtileri göstermesi için yeterli değil. Robert Koch Enstitüsü web sitesine göre, Ct değeri 30 ve üzeri olan kişilerden alınan numunelerden laboratuvar testlerinde hiçbir virüs çoğaltılamıyor. Ct değeri düşük olanlarda (20 ve altı)virüs sayısı oldukça yüksek ki DNA kopyalama tur sayısı da düşük oluyor. Laboratuvar doktorları, vücudunda çok sayıda viral materyal bulunan bir hastada testin genellikle 10 ila 15 turdan sonra durduğunu söylüyor. Bu hastalar genelde semptom göstermekte ve serpiçiliği de yüksek olmakta. Toparlayacak olursak eğer Ct değeri bir hastanın taşıdığı virüs miktarının bir göstergesidir.

Alman Viroloji Derneği’nin başkan yardımcısı ve Essen Üniversite Hastanesi’nin viroloji bölümüne başkanlık eden Prof. Dr. Ulf Dittmer’in açıkladığı gibi, PCR testlerini değerlendiren birçok laboratuvar, analizi 30 Ct değerinde değil, genellikle 37 veya 40’ta durduruyor yani testin hassasiyetini artırıyor. Hastalığın semptomlarını taşıyan birçok şüpheli vaka test edildiğinde, Ct değeri çoğu durumda 30’un çok altındadır. Bununla birlikte, çok sayıda semptomatik olmayan kişiler test edildiğinde Ct değeri ekseriyetle 30’un üzerinde oluyor ama “pozitif” damgası yedikleri için, gereksiz, karantinaya alınıyor.

Bu bağlamda New York Times da çıkan bir haber oldukça dikkat çekiciydi. Habere göre Nevada, Massachsetts ve New York’ta alınan test verilerinin, PCR testlerinin yüzde 90’ına kadar yüksek (30 ve üzeri) Ct değerlerinin olduğunu ve bu kişilerde çok az sayıda virüs veya parçacıkları olduğu varsayılmaktadır. Bu nedenle Harvard Üniversitesi’nden epidemiyolog Michael Mina Ct sınırının 30 olarak belirlenmesini savunuyor.

Almanya’da sağlık otoriteleri arasında NDR, WDR ve SZ tarafından yapılan bir anket, Ct değerinin genellikle sağlık dairelerine (Gesundheitsamt) hiç aktarılmadığını göstermiştir. Bu nedenle, ellerinde Ct değeri olmayan sağlık otoritelerinin, genellikle testi pozitif çıkan bir kişinin ne kadar bulaşıcı olduğuna dair hiçbir kanıta sahip olmadığı anlamına gelmektedir. Bu şekilde sağlık çalışanlarını gereksiz yere meşgul eden bu yüksek sayıdaki “pozitif” ama bulaşıcı olmayan vakalar yüzünden PCR testinde çok yüksek viral yük gösteren (Ct değeri 20 ve altı) olası “süper yayıcılara” konsantre olamayacakları anlamına da gelmektedir.

Buna rağmen bazı sağlık departmanları proaktıv olarak labortuvarlardan isteyip, Ct değerini bir karantina kararı için kullanmaktalar. Bu şekilde iyi çalışan sağlık kurumları laboratuvar doktoruna danışarak, yüksek Ct değerleri nedeniyle bir çok hastanın karantinadan çıkmasına karar vermiştir.

Virolog Prof. Dr. Dittmer de Ct değeri 30’un üzerinde olan kişilerin karantina altında alınmasını sorgulamaktadır. “Bununla birlikte, karantina ile ilgili bir karar almak için yalnızca Ct değerine bakmamak gerekir’ diyor Prof. Dittmer. Ve devam ediyor: “İlk olarak, numunenin doğru şekilde alındığından emin olmalısınız ve ikinci olarak da, pozitif test edilen hastanın yapılan doğru bir sorgulama ile artan veya azalan bir enfeksiyon aşamasında olup olmadığını netleştirmek gerekiyor. Ancak bundan sonra Ct değeri 30’un üzerinde olan kişiler, gerekirse ikinci bir test daha yaparak, pozitif olmalarına rağmen karantinadan muaf tutula bilinir.”

Robert Koch Enstitüsüne (RKİ) göre, “Ct değeri test sonucunun yorumlanmasını destekleyen analitik bir detaydır ve değerlendirmedeki faktörlerden yalnızca biridir. RKİ’ya göre 30’un üzerindeki bir Ct değeri, karantinadan serbest bırakma için kriter olarak kullanılabilir.”

Toparlayacak olursak eğer, yapılan korona testlerinde Ct değeri oldukça kilit öneme sahiptir. Bu değer 30 ve üzerinde ise muhtemel çok az sayıda virüs veya parçacıkları vardır ve bunlar da enfekte etmek için yeterli değildir. Özellikle hasta olup da karantinadan çıkacak olan hastalarda Ct değeri önem taşımaktadır e 30’un üzerindeyse kesin olarak virüsler enfekte edecek sayıda veya durumda değildir.

Kaynak: https://www.tagesschau.de/investigativ/ndr-wdr/gesundheitsaemter-corona-tests-101.html?utm_source=pocket-newtab-global-de-DE

 

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.