GEVEZELİĞİN SINIRI

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Demokrasi diye diye Türkiye’de saçma sapan, yalan dolan, zırva mırva falan olduğuna bakmadan herkes ağzına geleni konuşuyor. Demokrasiden çok bir “medyokraside”*, yani hemen her şeyin medyada şekillenip ortalığa döküldüğü ve siyaseti belirlediği bir düzende yaşıyoruz. Bu sadece Türkiye’deki bir sorun değil, Almanya dâhil her ülkede birilerinin çıkıp televizyonda söylediği, gazetede yazılanlar, hatta sinema filmleri bu medya çağında neredeyse tüm gündemi ve siyaseti belirlemekte.

Şimdi bir iki gün önce bir tiyatro sanatçımız katıldığı televizyon programında durup dururken bir açıklama yaptı ve Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında askerlik yaptığını, elleri bağlı bir esir Rum askeri ile dokuz tane de Yunan askerini öldürdüğünü söyledi! O programa katılanların yüz ifadeleri bu dehşet açıklamaların çıkaracağı fırtınayı haber veriyordu. Sonra program bitiverdi. Bu uçrak “sanatçımız” kendisine söylediklerini soranlara aslında bir film senaryosundan söz ettiğini ve bu “itirafının” (!) gerçekle ilgisi olmadığını belirtti. Sonra bu ağzından… olan vatandaşın Kıbrıs’ta sadece 20 gün kaldığı ve savaşla falan alakasının olmadığı, eline silah bile verilmediği ve askeri kantinde görev yaptığı anlaşıldı.

Fakat böylesine dehşetli açıklamalar birilerini yine hop ettirdi! Zaten “bir fırsat olsa da Türkiye’ye saldıralım” diye aportta duranlara bir kez daha gün doğdu ve Yunan ve Kıbrıs Rum basını pat diye meseleye atlayıverdiler. Yakında Avrupa Birliği Parlamentosu, Almanya’daki çeşitli renkler taşıyan partilerin “Türkiye dostu” yönetici ve milletvekilleri, vaktiyle (1974) günahsız Kıbrıs Türklerinin öldürülüp toplu mezarlara gömüldüğü Altılar ve Muratağa katliamları için tek bir söz etmeyen saygın politikacılar bu değerli sanatçımızın yalanı üzerine yeni bir kampanya başlatırlarsa doğrusu hiç şaşırmam! Şaşırmam, çünkü artık iyice şerbetlendik.

Şimdi bu sinir bozucu konuyu bir yana bırakıp şu başlangıçta sözünü ettiğim medya aracılığıyla at izinin kurt izine karışması konusuna değinmek istiyorum. İnsanların medyanın ortalığa saldığı her ürünü tartışmasız ve korunmasız bir şekilde kabul eden tüketiciler olarak görüldüğü ve onlara saygı duyulmadığı sürece medya her türlü kirliliğe neden olacaktır. İletişimin yaygın ve etkin olması başka, olur olmaz abuk sabuk haber, yorum ve cehalet eseri saçmalıkların ortaya dökülmesi başka şeydir. Dediğim gibi, bu saygısızlıktır ve toplumları demokratikleştirme bir yana, aksine demokrasiden uzaklaştırmaktadır. Doğru bilgilenme herkesin hakkıdır. Yalan dolanı doğruymuş gibi ortalığa dökmek ise en azından ahlaki bir zaaftır. Bu türden bir kirlilik barışa, dayanışmaya ve insan haklarına zarar vermektedir; hukuksuzlukların mayası olmaktadır. Hele bir de hukuk devleti ilkelerinin fazla yerleşik olmadığı bir toplumda yaşıyorsanız bu sıkıntılar daha da artıyor. Gerçi hukuk devletinin sağlam olduğu ülkelerde de neler yaşanıyor, biliyoruz. Neyse, bu konu bu kadar kısa bir yazıda işlenecek kadar basit değil.

İyi bir hafta dileğiyle hoşça kalın.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.