GERİ DÖNEN GÖÇMENLER

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Önceki hafta İstanbul’da Yıldız Teknik Üniversitesi, Küresel İncelemeler Merkezi (KİM) ve Amerikan A&M Üniversitesi’nin ortak katılımıyla yapılan bir göç konferansına konuşmacı olarak katıldım. TULAM Enstitüsü Müdürü sıfatıyla katıldığım bu etkinlikte konum, “geri dönüşler, Türkiye’de devletin reentegrasyona bakışı ve uygulamaları” idi.

Konuşmamda, göçmenlerin eğer ülkelerine geri dönmeleri söz konusuysa buna sadece kendilerinin karar vermelerini ve geri dönüşün herhangi bir zorlama, hatta ucu zorlamaya varan ve köprüleri atma anlamına gelen özendirici önlemler kullanılmaksızın, insan haklarına saygı gösterilerek “yönetilmesi” gerektiğini vurguladım. Türkiye’nin de, “nasılsa bunlar bizim vatandaşlarımız, dönerlerse yağmurun denize dönüşü gibi olur, herhangi bir önlem almaya gerek yok” duruşundan vazgeçmesi gerektiğinin altını çizdim.

Göç serüvenimiz başladığından bu yana ülkemizden çıkıp başka bir ülkede uzunca bir süre yaşayıp yurda geri dönen vatandaş sayımızın yaklaşık olarak iki milyona vardığı tahmin ediliyor. Tahmin ediliyor diyorum, çünkü elde kesin sayısal veriler yok. Böyle bir istatistik tutulmamış. 1983/84 yıllarında Almanya’dan Geri Dönüşü Teşvik Yasası ile dönenler için alınmış bazı “reentegrasyon” önlemlerinin dışında veya 1972’de yürürlüğe giren ve şimdi yerinde yeller esen Ankara Anlaşması’nın sunduğu yatırım kredisi gibi çok da yaygınlaşmayan uygulamalar dışında Türkiye’ye dönen vatandaşlarımızın yararına yapılanlar maalesef çok yetersiz. Bu arada 2147 ve daha sonra onun yerine geçen 3201 sayılı emeklilik borçlanma yasalarını da unutmamak gerek. Biz, Türkiye olarak bugüne kadar insanlarımızın çıkarlarına odaklanan ve geri dönüşlerinde uygun yaşam ve çalışma koşullarına kavuşacakları, çocuklarının en iyi eğitim olanaklarından yararlanacakları ortamı pek sağlamış görünmüyoruz. İşin ekonomik boyutu da cabası! Fakat benim üzerinde durmak istediğim husus biraz daha farklı.

Sanıyorum Der Spiegel’de bir süre önce işlenen ve bugünlerde aktüalite kazanan bir konu var. Almanya’da yüksek öğrenim görmüş olan ve Alman resmi bakışına göre “entegre” olduğu konusunda tereddüt olmayan Türk gençleri giderek daha fazla Türkiye’de iş bulup yaşamayı tercih ediyorlarmış. Bu durum, okumuş yazmış en dinamik bir kesimin Almanya’da yaşam ve çalışma perspektifi bulamadığı veya ümidini yitirdiği anlamına geliyor. Bir yandan nüfusun yaşlandığından dem vurup mırıldanarak da olsa dışarıdan göçmen gelmesinin gerekliliğini söyleyenler üzülmüş görünüyor, şikayet ediyorlar, öte yandan insanlar Almanya’da kalmak istemiyorlar! Çelişkinin bini bir para… Benim edindiğim izlenim böyle.

Fakat dahası da var: Federal Çalışma Ajansı (Europa Service), bu kesimin Türkiye’ye dönmesi için miktarı 10,000.- Euro’ya kadar olabilen bir teşvik ödemesi yapabiliyor! Bu kişilere Türkiye’de iş bulma konusunda yardımcı oluyor, taşınma masraflarını ödeyebiliyor, vs. Verilen teşvikten yararlananlar bir daha Almanya’ya dönemiyorlar, böyle bir taahhüde girmek zorundalar. Konrad Adenauer Vakfının Berlin’deki bir toplantısında Federal çalışma Ajansı’nın en tepesindeki Frank-Jürgen Weise’ye bizzat sormuştum: “Bir yandan Hindistan’dan nitelikli eleman gelmesi gerektiğini söylüyorsunuz, diğer yandan da aslında “Bildunginländer” olan ve bu ülkede doğup büyüyen nitelikli Türklerin Türkiye’ye dönmesi için Ajansınızda bir birim görevlendiriyor, para karşılığında onlardan kurtulmaya çalışıyorsunuz! Nasıl bir mantıktır bu?” Federal Ajansın sayın başkanının bu konuyu tam olarak bilmediği verdiği yanıttan anlaşılıyordu…

Şimdi meseleye Türkiye tarafından bakarsanız yetişmiş, mesleki niteliği yüksek ve Avrupa ile Türkiye arasındaki ekonomik bağları güçlendirebilecek kalitedeki Türklerin memlekete gelmesi büyük nimettir. Ben şahsen bir Türk vatandaşı olarak bundan onur ve sevinç duyarım. Fakat bu işler düzensiz, plansız ve belli projeler çerçevesinde gerçekleşmezse insanlar mağdur oluyor, üzülüyorlar. 1985 yılında Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Almanya Dairesinde görevliydim. Almanya’dan geri dönüş teşviki alıp gelen vatandaşlarımızın pek çoğu bize tekrar Almanya’ya nasıl gideriz diye sormaya geliyorlardı. Üzücü bir durumla karşı karşıyaydık. Çünkü o zaman aldıkları paralar (10 500 DM + aile fertlerinin her biri için 1 500 DM + sosyal güvenlik primlerinin işçi payı) çabucak suyunu çekmişti ve de bir türlü umduklarını bulamamışlardı.

Bu türden sıkıntıların olmaması ilgili devletlerin ortak politika üretip “önce insan” ilkesi ile gereken adımları atmalarına bağlı. Ne yazık ki böylesine koordineli politika üretimi, hele konu göç ve göçmenler olunca çok zor gerçekleşiyor. İnsanlar da mağduriyetlerden maalesef kurtulamıyor. İşte 47 yıllık göç tarihimizde geldiğimiz nokta bu ve pek de değişeceğe benzemiyor…

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.