DEVLETİN DE SUÇU YOK DEĞİL AMA

ABONE OL
11:32 - 23/10/2020 11:32
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Her olayda, her duyduğumuza, her kim her ne derse ona inanıyor, işin aslını, detayını, altında yatan gerçekleri araştırmadan, satır aralarını okumaksızın hürraa oraya yükleniyor, veryansın ediyoruz ya da cansiperane savunucusu oluyoruz!..

Bu dört kardeşin intiharında da durum aynı!..

Devlet Suriyelilere bakıyormuş da, bu dört kardeşe bakamamış!.. Suriyelilere bakma, kendi insanını umursamama konusunda haklılar. Bu konuda söylenecek de, yazılacak da çok şey var ama bu olayda tek suçlu devlet mi?! Nasrettin Hocanın “Hırsızın hiç mi suçu yok” dediği gibi, bu dört kardeşin de hiç mi suçu yok?!

Farklı farklı haberler var ve bana garip geliyor her bir açıklama, o nedenle olay da garip geliyor. Kimi diyor ki “Kardeşlerden biri öğretmendi, maaşına haciz kondu, hepsi hiç evlenmemişti” bir diğeri, ” Kardeşlerden biri evliydi, kocası yeni doğmuş çocuğuyla terk edip gitti, devlet sahip çıkmadı, açtılar…” kimi, “Babaları terk etti, anneleri de hesapsız harcıyor, sürekli borç yapıyordu” diyor. Aile dostları, öğretmen olduğu söylenen kardeşin de yakın arkadaşı ise, “Pavyonlarda şarkı söylüyor, öğrencilere nü modelliği yapıyordu, obez olup çok kilo aldığından, öğrenciler gülüyor diye 4.000 tl maaşla çalıştığı bu işi bıraktı. Annelerinden kalan 60 bin liralık bir borç da vardı, onu ödemeye çalışıyorlar, bir yıldır kira ödeyemiyor, bakkala da 3 bin liraya yakın borçları vardı. Çok onurlu bir aileydi,  çok ısrar ettim ama ne işsizlik maaşı, ne de yeşil kart için başvurdular. Kaymakamlığa, belediyeye,  sosyal yardımlaşma vakfına başvurun diye kaç kez ısrar ettim ama dinletemedim sözümü. Devletin elektrik faturasına verdiği destekten yararlanmak için bile girişimde bulunmadılar!

Yine annelerinden kalan, Mersinde bir arazi vardı, satmak için onun değerlenmesini bekliyorlardı…” diyor!..

Ne yapıp ettiği, öğretmen olup olmadığı yanıyla ilgilenmiyorum. Ekmeğini kazanış yolu kendisinin tercihi ve bu konuda laf etmek bize düşmez lakin bu ölüm saati en son olan kardeş, 4.000 lira ücret aldığı işi bırakıyor, bırakmasa da hacizliydi muhtemelen. Kardeşlerden bir diğeri de 800 tl yetim aylığı alıyor, diyelim ki o da hacizli, çünkü yirmi küsür haciz dosyası varmış haklarında. Diğer bir kardeşin ise, 1.5 yıl önce SGK kaydı varmış, sonrasında, yarım zamanlı işlerde çalıştığı için, sosyal güvenlik kaydı bulunmamaktaymış.

İnsanın aklına gelmiyor değil, madem o kadar onurluydular, sırf öğrenciler gülüyor diye iş bırakılır mı, hak ettiği ücret eline geçmese bile, hiç değilse, haciz yoluyla da olsa, borçlarımız yavaş yavaş azalıyor diye insan katlanamaz mı; diğer kardeşin yetim aylığı için de öyle…

Tabii bilemiyoruz içyüzlerini, söylenenlerin hangisi ve ne derece doğru ve de uzaktan konuşmak da kolaydır ama insan değer miydi diye düşünmeden edemiyor. Çekip gitmek en kolayı, oysa ülkede, benzer, hatta çok daha zor durumda çok fazla sayıda insan var ve de sayıları her gün biraz daha artmakta. Üstelik yaşları kaç olursa olsun, ne iş olursa olsun çalışmak isteyen ama iş bulamayan!.. Örneğin 2 çocuklu bir anne, çocuklarını bırakacak kimse olmadığından, çalışamıyor, dolayısıyla ne kirasını ödeyebiliyor, ne de çocuklarını doyurabiliyor!.. Onur gurur düşünecek durumda değil, gerekli yerlere başvurup üç beş kuruş yardımla çocuklarını doyurmaya çalışıyor, intihar belki aklına gelse de, çocuklarına kıyamıyor!..

Benim garipsediğim, madem anneden kalan borcu ödeme güçleri yok, reddi miras yapabilirlerdi ama bu defa da, Mersindeki araziden de olacaklardı!.. Hem dünya kadar borç var, hem bir yandan da sağa sola sürekli borç yapılmakta, gelir de yok, buna rağmen, arazinin değerlenmesini beklemek bana pek de akılcı gelmedi doğrusu!..

Hele de hiçbir iş yapmamak!.. Bugün küçücük çocuklar bile evine ekmek götürebilmek için çalışıyor, hem de en ağır işlerde; kimi sanayide, kimi tarlalarda, kimi kağıt toplayarak… Erkekler hamallık yapıyor gereğinde, kadınlar temizliğe gidiyor, çocuk, yaşlı ve hasta bakıyor!..

Bunlar ise, hem çalışamayacak kadar, hem de yardım kabul etmeyecek kadar onurlu!..

Ben olsam, öyle yaşamaktansa, beklemez, ucuz pahalı, her neyse, o arazi satar, borçlarımı öder, gurur meselesi yapmaksızın sözünü ettiğim işlerden birini yapar, kimseye borçlu kalmazdım. Çalışamayacak durumda isem de, devlet yardımını da, yeşil kartı da kabul ederdim. Borçlu yaşamaktan daha onurlu olurdu bu!..

Yine de büyük laf etmemek gerek, söylenenlerin hangisi doğru, içyüzleri nedir, neler yaşamışlardır bilinmez ama borçlu olarak ölmektense, onurları için mücadele ederek yaşamaları daha doğru bir seçenek olurdu!..

Zannımca, ya hepsinin psikolojik sorunları vardı ya da ailenin geçimini yüklenmiş olan kız kardeş ki ölüm saati en son olan da o!.. İyice bunalmış, işin içinden çıkamaz olmuş, kendisiyle birlikte kardeşlerini de zehirlemiş. “Çünkü yine o arkadaşına: Ölmek istiyorum ama ben ölürsem bunlar ne olacak, kim bakacak onlara, ardımdan perişan olurlar” demiş.

Doğrusu buydu, şu olsa daha iyi olurdu, keşke böyle değil de, şöyle olsaydı gibi lafların bir anlamı yok artık. Bu saatten sonra Allah rahmet eylesin diyelim ve bilmeksizin sağa sola veryansın etmeyelim derim ben.

Bu yazıyı yazarken, bir haber de Antalya’dan geldi. Yine 4 ölüm!.. Bir baba, eşi ve iki yavrusunun ölümü. Yine siyanürden söz ediliyor, yine o gün bir paket geldiğinden ve babanın 9 aydır işsiz olduğundan!..

Bu olayda da temel sorun işsizlik ve geçim sıkıntısı olmakla birlikte, durum biraz daha farklı.

Baba iş yerini iflas nedeniyle kapatmış, başka başka işler denemiş ama onlarda da başarılı olamamış. O gün oturduğu evi tahliye etmesi gerekiyormuş, dolayısıyla da bu çözümü bulmuş aklınca.

İnsan çocuklara nasıl kıyabildi diye düşünüyor ilk anda ama ülkenin hali malum, belki daha da kötü olacak, dolayısıyla çocuklarının geleceği de kötü olacak endişesiyle, onlar bari bu yoksunlukları, acıları yaşamasınlar diye böyle bir yola başvurdu. Belki de hiç akla gelmeyen bir nedenle ama tek seçenek bu olmamalıydı. O masum yavruların yaşam hakkını ellerinden almamalıydı demekten alamıyor insan kendisini!.. Onlara da Allah rahmet eylesin…

Her iki olayda da, işin aslını, neler yaşadıklarını, ne gibi bir ruh halinde olduklarını da bilemiyoruz ama bildiğimiz bir gerçek var ki ekonomi hiç de iktidar ve yandaşlarının çizip göstermeye çalıştığı güzellikte değil. Enflasyon ise, hiç de öyle 7-8 diye gösterilen inandırıcılıktan uzak rakamlarla ifade edilecek düzeyde değil!..

Binlerce kişi işsiz, binlerce kişi borçlu ve hacizli, binlerce kişi aç, milyonlarca kişi karnını zor doyurmakta!..

Dilerim bu nevi acı olaylar bir daha olmasın ama korkarım bu gidişle intiharla olmasa bile açlıktan, kışın soğuk ve hastalıktan daha pek çok kişiyi de kaybedeceğiz!..

Eyy vicdan, eyy merhamet, eyy insancıl duygular, hiç değilse arasıra uğrayın şu iktidardakilerin de  yüreklerine!..

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.