DEVLET ADAMINDA ALÇAK GÖNÜLLÜLÜK

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Demokratik rejimi diktatörlükten veya saltanat yönetiminden ayıran unsurların başında haliyle yöneticilerin seçenleri temsilen halk tarafından seçilmesi gelmektedir. Demokratik hukuk devletinde sırf seçildiği için yöneticilere ayrıcalıklı muamele yapılmaz, yapılmaması gerekir. Halkın temsilcisi halkın üzerindeki kişi değildir. Öyle olursa demokrasiden söz edilemez.

Berlin’de yaşadığım sırada bir gün U-Bahn’la Büyükelçiliğin bulunduğu semtten kentin merkezine giderken yakından tanıdığım Federal Çalışma Bakanlığının Parlamenter Müsteşarı ile karşılaştım. Hannover Milletvekili olan ve üstlendiği “bakan yardımcısı” işlevi ile kabine üyesi sıfatı da taşıyan sevgili Gerd Andres, ağır bir bavulu yüklenmiş, tren istasyonuna gidiyordu. Oradan da Hannover’e yollanacaktı. Hoşbeşten sonra neden karayolundan gitmediğini ve makam aracını kullanmadığını sordum. Gezisi özelmiş. O nedenle resmi aracı kullanamazmış. Yanında bir koruma polisi bile yoktu.

Andres’le bir küçük anım daha var. Onu da kısaca sizlerle paylaşayım sayın okurlar. Tegel Havaalanında dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu’nu karşılayacaktık. Bilirsiniz, Berlin hava limanlarında VIP salonları yok. Bakanımız herkesin geçtiği kapıdan geçecekti. Gerd Andres de karşılamaya gelmişti. Büyükelçimiz, Çalışma Müşaviri olarak ben ve Andres polis kontrol noktasının bir adım ilerisine geçtik. Federal Bakanlığın protokol görevlisi de bizimleydi. Bir polis memuru geldi ve o alanda sadece üç kişinin durabileceğini söyledi. Alman Müsteşar hemen bir adım geri çekildi. Türkiye’den bildiğimiz, “ben falancayım, sen benim kim olduğumu biliyor musun?” gibi sözler çıkmadı ağzından. Bunun üzerine onun yerine ben dışarı çıktım ve Gerd Andres büyükelçimizle birlikte bakanımızı karşıladı. Böyle bir olayı Türkiye’de düşünebiliyor musunuz? Müsteşara uyarıda bulunan polis memuru kim bilir soluğu hangi ücra ilde alırdı! Kaldı ki, böyle bir uyarıda bulunmaya hangi Türk memuru cesaret edebilir ki?

Almanya’da veya başka Avrupa ülkelerinde işine bisikletle veya toplu taşıma araçlarıyla giden bakanlar kimseyi şaşırtmaz. Bir keresinde İsviçre’nin Cumhurbaşkanını otobüsle makamına giderken görmüşlerdi. Zaten halkın büyük çoğunluğu Cumhurbaşkanının adını bile bilmiyormuş o ülkede! Hadi bu kadarı fazla diyelim, fakat alçak gönüllü olmanın demek ki sınırı yok.

Demokratik terbiye ve hukuka saygı birbirinin ikiz kardeşidir. Bunlara daha başka erdemleri de ekleyebilirsiniz: Herkese saygı, başkasının hakkına göz dikmeme ve öz benliğini yüceltmeme gibi. Hele devleti yönetiyorsanız herkesten daha fazla bu erdemleri taşımanız gerekir. Bu satırları neden yazdım? Bir iki akşam önce İstanbul’da insanlar arabalarıyla iftara yetişmeye çalışırken Başbakan Erdoğan iftara davetli olduğu yere geliyor diye tüm yollar kapatıldı ve başbakanın uzun konvoyu geçene kadar da biraz zaman geçti. Televizyondan izlediğim kadarıyla sabırsızlıkla evlerine yetişmeye çalışan İstanbullular da sürekli arabalarının kornalarını çaldılar. İşgüzar bir polis memuru bu tepkiyi cezalandırmak istedi. Bereket, yakında televizyon kameraları vardı ve polis tarafından durdurulan aracın sürücüsü “AB kriterlerinin dışında bir muameleye” tabi olmadan kurtuldu!

İşte sevgili okurlar, televizyon ekranlarında tanık olduğum bu en ufak tepkiye bile tahammül gösterilmemesi, demokratik kültürümüzün düzeyinin nerede olduğunu gösteriyor. Geçmişte çok mütevazı devlet adamlarımız olmadı değil. Rahmetli Bülent Ecevit’i öğrenciyken ziyaret etmiştim, ısrarla paltomu tutmaya kalkışmıştı. Demokratik ülkelerdeki devlet büyüklerinin bizzat tanık olduğum ve sizlerin de yakından bildiği alçak gönüllüğün günün birinde ülkemize avdet etmesi dileğiyle iyi haftalar diliyorum.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.