DEMOKRASİYE BALDIRAN ZEHİRİ…

ABONE OL
11:53 - 23/10/2020 11:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Günümüzden yaklaşık 700 yıl önce yaşamış büyük şair ve düşünür İtalyan DANTE ALİGHİERİ (1265-1321),”İlahi Komedi” adlı üç ciltlik kitabında, bugünün dünyasını ve geleceği anlatmış. Antenin bu çalışması edebiyat dünyasında tarihe yön vermiş en muhteşem eserler arasındadır. Dante,”insanlara eziyet edenler, dini istismar edenler, rüşvetçi politikacılar, toplumu kendi çıkarları adına korkular içinde bırakanlar, kendi vatandaşına haksızlık edenler, kendi menfaatleri uğruna topluma zulmeden despotlar, onların yalakalarını yarın ahrette nelerin beklediğini burada yazmak istemedim” diyor.
Dante,”halkı yönetenlerin, hırsları kinleri ve ihtirasları devam ettikçe, bir gün o devlet parçalanmaya mahkûmdur” diyor. Dante’nin 700 yıl önce söylediği bu sözler, şimdi benim ülkemde gerçekten yaşanıyor. Demokrasi, insan hakları ve özgürlük isteyen halkın sokaklarda öldürüldüğü ve katledildiği bir ülkede siz demokrasiden söz edebilir misiniz? Bugün Mısır’da yaşananlar bir gün Türkiye’de yaşanacak olursa, bunun sorumluluğunu kimler alacak acaba? Başbakan ” Ben yüzde elliyi zor tutuyorum” dediğinde kanım dondu sanki bir Başbakan böyle bir açıklamayı nasıl yapabilir diye düşündüm. Bu resmen iki ayrı yaratılmış toplumu karşı karşıya getirmek ve sonrasında tüm dünyanın seyrettiği korkunç olayların yaşanmasının adı değil midir? İşte Gezi parkı gerçeği, buradan çıkaracağımız çok önemi dersler olmalıydı, âmâ ülkeyi yöneten zihniyet, sadece kendi ihtiraslarının öfke ve kin dolu duygularının yansımasının nelere mal olacağını bile düşünmediler.
DEMOKRASİNİN ADI NE…

Özde dolaysız çağdaş bir demokrasi, başka bir demokrasi anlayışının Türkiye için yaşanılır olacağını sanmıyorum. Laik çağdaş bir ülke modeli, başka bir modelin Türkiye için kalıcılığını düşünemiyorum. İnançların siyasete alet edildiği bir sistem içinde, Atatürk devrimleri, laik çağdaş cumhuriyetten ve dolaysız özde bir demokrasiden söz edemezsiniz. Kimse kimsenin inançlarına bu ülkede söz edemez, herkesin ibadet etme hakkını kimse elinden alamaz, âmâ siz şimdi bunu kendi ihtiraslarınız ve siyasal çıkarlar adına kullanmaya kalkarsanız rejim orada yara alacaktır. Türban serbestliğinin bunca yıl sorun olarak işlendiği bir ülkede, şimdi bunun siyasal getirisini düşünerek kullanmaya kalkmak, bunu da demokrasi paketi senaryosuyla kullanmak, asıl demokrasinin bura da yara almasına sebep olmaktır. İnançları gereği örtünmek isteyene hiç bir kimse karışamaz, âmâ siz bunu şimdi duygusallaştırmak adına yaratılmış bir senaryoyla gösteri haline getirmek büyük tehlikedir. Cumhuriyet Türkiye’sinde bu karanlık resim bana göre çağın gerisinde kalmanın adıdır. Şimdi tüm kamu kurumlarında türban serbestliği geldi istenen buydu, benim korkum bunun yaklaşan seçimlerde bir siyasal çıkar uğruna yapılmış olmaması. Türk halkı duygusaldır söylenen her şeye inanır, millete yalan söyleyen ve dinsel saygınlığı kullanarak burada siyaset yapmak, asıl tehlikenin buradan çıkacak olmasıdır.

NASIL BİR PAKET…

Adı demokratik paket, Başbakanı her seçimden sonra, hiç bir ülkede benzerini görmediğim devasa bir parti binasından balkon konuşmalarını anımsıyorum, her seferinde insan hakları ve özgürlüklerden söz ediyordu, âmâ aradan geçem 11 yıl sonrasında değişen hiç bir şey yok demokrasi adına, kadın hakları, özgürlük ve düşünce hakları serbestliği, bilimsel değişimin varlığı, sanat ve sanatçıya verilmeyen değer, Atatürk ve Türklük kavramları, ulusal bayramların anlamsızca iptal edilmesi, bayramlarda Atatürk anıtlarına çelenk bile konulmasına izin verilmemesi, özel hayata müdahale edilmesi, en çok canımı yakansa içkiyi yasaklama konusunda Başbakanın ” onlar iki ayyaş” derken Atatürk ve İnönü’den söz etmesi, kendi halkına ”ananı da al git lan, çapulcular” vs. buna benzer tehlikeli söylemler. Bunlar bir ülke Başbakanına yakışmayan davranışlardır. Başbakanın yıllar önce katıldığı bir toplantıda, şimdi NATO Genel sekreteri olan dönemin Danimarka Başbakanı Rasmussen’le birlikte, kendisine sorulan sorulara bile yanıt vermeden salonu terk etmesi anında eyvah dedim. Konuk olduğu bir ülke de o ülkenin Başbakanını, tüm dünyanın seyrettiği bir sırada hiç bir gerekçe göstermeden terk edip yalınız bırakması, bugün Batı’da hiç bir benzeri görülmeyen davranıştır, kaldı ki o sırada karikatür krizi yaşanmıştı. Âmâ her şeye rağmen bir Başbakan bir siyaset adamı, üstelikte uluslararası bir görüntüde bu biçimde bir davranış içinde olmamalı, Davos resmide bunun bir başka yansıması, yani burada aslında Başbakan kurnaz bir siyasetçinin resmini veriyor. İşte Türk halkı bu modeli seviyor, içinde demokrasi olmasa da, içinde aydınlık bilim ve çağdaşlık olmasa da bunu seviyor. Başbakan bunu çok iyi biliyor, ve iyi bir hatip olmasıda buradan geliyor. Demokrasi paketini açıklarken yaptığı bir saatlik konuşmanın içinde, paket açıklanmadan bunu çok iyi becerebildi, hala narkoz verilip uyuyan halk gerçeklerin farkında değil. Demokrasi paketi sonuç olarak AKP’nin kendi anlayışının bir yansımasıdır, hiç bir getirisi olmayacaktır. Tüm dünyanın eleştirdiği bir Başbakan, şimdi yaklaşan seçimler adına kurnaz siyasetin topluma yansımasını otoriter bir anlayışla geri almaya çalışacak, Le Figaro (Fransa)Financıal Times(İngiltere) New York (Amerika) Observer (İngiltere) Haaretz (İsrail) Eleftherotypia (Yunanistan) Dail Telegraph (İngiltere) Usa Today (Amerika) The Guardıan (İngiltere) sanki hepsi de birlik olmuşçasına yazılarında Başbakan Erdoğan’ı (RTE)’ nı, Otoriter bir siyaset anlayışıyla kendisine biat etmeyenlere karşı baskıcı bir tutum sergilediğini, Atatürk Türkiye’sinde laik cumhuriyetin tehlike içinde olduğunu yazıyordu. Bir ülkede bir Başbakanın, medya TV ve diğer kanallarda bu kadar göz önünde olması bana rahatsızlık veriyor. Ben bunu bunca yıldır yaşadığım gezdiğim Batı ülkelerinde görmedim. Şimdi Türkiye’de halkın bilmediği gerçekleri öğrenmesi adına sadece bir kaç TV kanalı ve diğer sayısı az kalan gazeteler kaldı, şimdi acaba bunun adı açıkladığınız demokrasi paketinde nasıl yazıldı? Polise verilen sınırsız yetki bir otoriter rejim anlayışının adı değil midir? Ben şimdi demokrasinin adının bu ülkede çağdaş anlamda yansıtılacağını sanmıyorum, Dante, Ariston, Sokrates, Platon gibi değerlerin aradığı, gerçek demokrasi ve bağımsız karar verecek adaletin yansımasını arıyorum. Siyasi gücün etkisinde kalacak bir adalet değil. Demokrasiyi bilimi savunan Sokrates, Adil yargılanmayıp baldıran zehiri ile ölüme mahkûm edilmişti, onun baldıran zehri ile ölüme mahkûm edildiğini gördüğümde, ben demokrasinin bu ülkede baldıran zahiriyle zehirlendiğini, artık bir daha ayağa kalkamayacağına inanıyorum. Ne Mutlu Türküm Diyene.

Not: Tüm okurlarımın Kurban Bayramını kutluyorum.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.