BAVYERA SEÇİMLERİ

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sevgili okurlar, bu satırları yazdığım sırada Bavyera’da yapılan Eyalet Parlamento Seçiminin ilk sonuçları belli olmaya başlamıştı. Umulmadık biçimde CSU’nun tek hükümet partisi olma özelliğini yitirdiği görülüyor. SPD’nin de geçmiş seçimlere kıyasla oy yitirdiği, buna karşılık “Freie Wähler” ile FDP, Yeşiller ve diğer partilerin oy kazandıkları ve Bavyera’da bundan böyle bir koalisyon hükümetinin hükümet edeceği görülüyor. Aynı gün Avusturya’da yapılan genel seçimlerde de bu ülke siyasetinde artık daha ağırlıklı bir sağ çizgiye kayıldığı anlaşıldı.

Bu sonuçları Bavyera’da ve Avusturya’da yaşayan Türkler açısından yorumlamadan önce Bavyera sonuçları hakkında kişisel bazı değerlendirmelerimi sunmak istiyorum. Ben, öğrenciliğimin ve ilk memuriyetimin geçtiği Münih’te yaklaşık 11 yıl yaşadım. Münih, Augsburg, Nürnberg gibi sanayinin geliştiği kentlerde geleneksel olarak belediyeleri SPD’ye kaptıran CSU kırsal bölgelerde, hele Passau gibi tutuculuğun zirve yaptığı yerlerde normal olarak bir parlamenter demokraside ulaşılması çok güç oranlarda oy kazanırdı. Franz-Joseph Strauss’un başbakan olduğu yıllarda hızla iyileşen ekonominin de etkisiyle CSU bu eyaletin ebedi hükümet partisi gibi görünmekteydi. Yani, başka siyasi partilerin o yıllarda en ufak bir şansı yoktu ve anca güç bela Landtag’a girebiliyorlardı. Şimdi alınan sonuç tarihi bir dönüm noktası gibi görünüyor. Bu denli güçlü olduktan sonra – Stoiber’in bir iki yıl önceki hataları bu sonuçta muhtemelen rol oynamıştır – böylesine oy yitirmek herhalde siyaset bilimcilerce incelenmesi gereken önemli bir olaydır.

Şimdi bu sonuçlarla ilgili kendi kanaatimi açıklayayım: Avrupa’da demokrasi “yoruluyor”. Bu yorgunluğun nedenleri arasında, dünyaya egemen olan neo-liberal ekonomi politikalarının zayıflattığı toplumsal demokratik güçlerin giderek siyasetten soğumaları bulunmaktadır. Emeği ile yaşayan ve sanayi toplumunda dinamizmi ile demokratikleşmeye en büyük katkıyı yapan çalışan kesimler üretim başka ülkelere taşındığı veya mesleki nitelikleri ileri teknoloji gerektiren işlerde çalışmalarına elverişli olmadığı için ya işsizler, ya da daha bireyci bir yaşam içindeler. Kitle üretiminde çalışanlar üyesi oldukları sendikalarla siyasete daha yakın olabilirken işçi sınıfının zayıfladığı bir dönemde siyasete ilgi ve katılımcılığa götüren dinamizmin canlılığı giderek azalıyor. Nitekim Bavyera’da seçime katılma oranı da çok düşük olmuş. Orta direk partilerinden ümidini kesen seçmenler sandığa gitmeyince uç partilere gün doğuyor ve oylarını arttırıyorlar. Avusturya’daki katılım oranını bilmiyorum, ama orada da marjinallik galiba bu nedenlerle mevzi kazanmış.

Gelelim bu sonuçları Türkler açısından yorumlamaya. Siyasetin hangi yönde olursa olsun radikalleşmesinin vatandaşlarımız ve soydaşlarımız açısından yararı olacağını sanmıyorum. Hele Avusturya’daki gelişme ciddi bir tehlike de teşkil etmekte. Bavyera için haliyle aynı şeyi söylemek mümkün değil. CSU öteden beri yabancılar için çok olumlu tutum takınmayan bir parti. Bavyera sonuçları ile Avusturya sonuçlar karşılaştırılınca ortak noktaları “bürgerlich” olarak nitelenen partilerin zemin yitirmeleri. İşte bunun Türkler için şimdiden öngörülemeyecek sıkıntılara neden olabileceğini düşünüyorum.

Peki ne yapmalı? Daha önce de yazdım, Türkler seçmen olsunlar veya olmasınlar, hukuken seçilebilir olsunlar veya olmasınlar, içinde yaşadıkları toplumlarda söz sahibi olabilmek için mutlaka siyasi faaliyet içine girmeliler. Üye oldukları siyasi partilerde ne kadar çok yer alırlarsa o kadar çok demokrasiye katkıda bulunabilirler. Aksi halde uçlara kayan siyasetin ne getireceği ileride hiç belli olmaz. Durup dururken çıkarılan “kültürel fark” tartışmalarının ne denli huzur bozucu olduğunu hep biliyoruz.

Tüm ha-ber.com okurlarının Şeker Bayramlarını kutluyorum.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.