BATI’NIN SORGULADIĞI TÜRKİYE…

ABONE OL
11:53 - 23/10/2020 11:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Batı şimdi Türkiye’yi sorguluyor, Erdoğan ve onun yerleştirmeye çalıştığı otoriter rejim. Erdoğan şu ana kadar başarılı oldu, tarihten intikam almak adına kin ve öfke kültürünün getirdiği anlayışla korku devrimini yarattı. Peki, ne oldu, Türkiye’yi Batı’nın çağdaş değişim anlayışından alıp, Ortadoğu`nun kabile demokrasisinin tam ortasına sürükledi. Şimdi o Ortadoğu adeta kızgın bir yanardağ misali kavrulmakta ve patlamaya hazır. Suriye savaşı ülkeye ne kazandıracak ne kaybettirecek dersiniz? Kazandıracağı sadece (RTE) nın, kendi kendine ben işte bir savaşta varım, bakın bende bir savaşın içinde kahramanım, diye seçim meydanlarında anlatacak bir malzeme bulacak o kadar. Âmâ asıl felaketin sonrasında Türkiye, yaşayacağı siyasal ekonomik tıkanmadan nasıl kurtulacak bu kimsenin umurunda değil. Atatürk tarihi yazdı, âmâ şimdi bende savaş kahramanıyım artık diyerek bundan beklenti içinde olmak, Fransa’da 14’Loıs gibi ” Kral benim, imparator benim, tek adam benim” dürtüsünün daha da alevlenerek içerdeki heyecanla sürüklenmesidir. Belki Suriye’de sistem değişecek ve yıllardır kendi çıkarları için güç gösterisi yaparak korku salan bir ABD ve müttefikleri istediklerini alacaklar, âmâ burada Türkiye yine figüran olarak kalacak.

Yani Türkiye birilerinin ihtirasları uğruna çok şey kaybedecek.

YABANCI BASININ ELEŞTİRDİĞ TÜRKİYE…

Gezi parkı direnişinde (RTE) nin tutumunu tüm dünya eleştirmişti, ülkenin hızla otoriter bir rejime doğru sürüklenmesini istemeyen halkın, demokratik bir hak olan gösterisini polise vur emri vererek karşılamak, çaresiz insanlara gözleri kör olmak adına gaz sıkmak, coplamak ve yerlerde süründürmek, tanklarla su sıkmak, korku titremesininden kurtulamayan insanların sağlıklarını bozmak, kendi ülkesinde iki ayrı topluma çatışma ortamı yaratmak kadar çok tehlikeli bir senaryonun içinde olmak, işte asıl bunlar sorgulanamadı bu ülkede.

The New York, Newseek, Corrıere Della Sera, The Independent, The Observer, Türkiye’de (RTE) nin sergilediği siyasetin resmine baktığında, ‘Erdoğan Türkiye’de işin özünü anlamıyor, Türkiye otoriter bir rejime doğru gidiyor, Erdoğan anlaşılmaz tutumunu değiştirmiyor yine kendi anlayışında başkalarının anlamadığı biçimde baskı kurmaya çalışıyor. Erdoğan kendi toplumunu adeta ikiye böldü” diye dünyanın bu saygın bazı gazetelerinin yazdıkları yazılar. Özellikle Gezi parkı olaylarında Başbakanın anlaşılmaz tutumunu daha çok yazdılar. Kendi ülkesinde her yer darmadağınık bir halde iken, insanlar sokaklarda demokrasi isterken, özgürlük ve insan haklarına saygı beklerken. Başbakan bunlara aldırmayarak yurt dışına gidiyor, daha sonra yurda dönerken neyin kutlamasını yapıyorlar, sokaklara inanları zorla toplatarak milli iradeye saygı adıyla mitingler düzenlemek, ‘sizin karşınıza bende yüzde elliyi zor tutuyorum salarsam iyi olmaz” demek. Kendi vatandaşına ”Bir avuç çapulcu” demek. Nasıl bir ruh halinin yansımasıdır anlamak mümkün değil. ABD’de 72 yıl önce kurulan İnsan Hakları ve Özgürlükleri izleme örgütü FREEDORM HOUSE, 2013 yılı basın özgürlüklerini raporunu yayınladı. Dünya genelinde basın ve ifade özgürlüğünün gerilerde kaldığı Türkiye,197 ülke arasında 120’nci sırada yer aldı. Türkiye, Kongo, Fiji, Liberya, Makedonya ve Seyşeller ile aynı sırayı paylaşıyor. Düşünce özgürlüğünün bu kadar gerilerde kalmasının tek sebebi, mongol bir toplum olarak kalmak, okumayan bir toplum olarak kalmak, şimdi Batı bize nasıl saygı duyacak dersiniz. Hala aldığı ödülün eleştirildiği bir Orhan Pamuk, ya da bir başka birinin dünyanın en saygın ödüllerinden biri olan NOBEL ödülünü almasın. Dünyanın birçok ülkesinde yapılan çok sayıda önemli kültürel etkinliklerde Türkiye hala yok, Yurtdışında bile Türk toplumu hala içinde düştüğü çarkın arasından kurtulmaya çalışmak için bir şey yapmıyor. İşte Batı bizi böyle seyrediyor, cezaevlerinde düşüncelerini toplumla paylaşamayan yazarlar bilim adamları yıllardır hala sebepsizce yatıyor. Medya sadece korkudan istenilenleri isteyenlerin görmek istedikleri gibi yazıyor, yani toplum burada gerçeklerin dışında kalıyor. Türkiye Batı’dan hızla ayrılıyor, şimdi sisteme hâkim olanların başardıkları tek şey bu bana göre. Le Monde Fransa’nın saygın gazetelerinden biridir, bir yazısında Başbakan Erdoğan’ın kendisine muhalefet edenleri sevmediğini, onları kitlesel bir sansür ve baskı altında bıraktığını yazdı. AP, Sosyalist Grubu Başkanı Hannes Swoba ”Başbakan Erdoğan bölücü söylemler ve şiddetten zevk alan bir lider, halkın sesini istediklerini görmemezlikten gelmek, toplumsal baskı yaratmak, bir Başbakana yakışmayacak gösteridir, Erdoğan’ın taksim gezi parkı direnişinde şiddet anlayışını kınıyorum” diyor. İşte Batı bizi böyle görüyor.

MISIR GERÇEĞİ…

Mursi için ülkede yas ilan edildi, AKP genelge yayınlayarak bunu da yaptı, Mursi kimdir? Nasıl oluyor da benim ülkemde yas ilan ediliyor, Halkın yarısının yüzde 42 sinin oyuyla iktidara geliyor, AKP onu bunun için seviyor. Mursi`nin kendisi ve çocukları ABD vatandaşıdır. AKP yönetimi, onu bu yüzden seviyor. Mursi hükümeti kurar kurmaz kadınların denize girmesini yasaklıyor, Mursi, kız çocuklarının 9 yaşında evlenmelerini yasallaştırıyor. Mursi, bir mısırlı erkeğin ölen eşinin cesediyle 8 saat cinsel ilişkiye girme hakkını Anayasa’ya eklemeye çalıştı, Mursi, kadınların pazardan muz alımını yasakladı, İşte AKP bu yüzden Mursi’yi seviyor. Bunlar sadece birkaç tespit. Kendi ülkesinde yoksul ve aç insan sayısını unutarak Mursi’ye iki milyar dolar para yolluyor Başbakan. Bu nasıl bir anlayıştır ki toplumdan bunlar saklanıyor. Mısır’da bugün yaşananlar o ülkenin kendi iç politikasıdır, siz şimdi kalkar buradan buna müdahale derseniz bu siyasi bir anlayışın ötesinde, içinde başka senaryoların hayata geçirilmesi çıkar. Mısırda bugün insanların ölmesine her vicdan sahibi insan gibi bende karşıyım. Âmâ bırakalım Mısır halkı kendi geleceğine kendisi karar versin, he Guardıan gazetesi, ‘Başbakan Erdoğan kendi ülkesini bırakıp başkalarının iç işlerine karışmasın, önce dönüp kendisine baksın” diyor. Erdoğan’ın en çok nefret ettiği sevmediği bir gazete. Bana kalırsa bugün 200 milyar dolar dış borcun altında kalan bir Türkiye, hala ne yapmaya çalışıyor anlamak mümkün değil. Türkiye bir çarkın ortasında kalmış ondan kurtulamıyor, bu gidişle kurtulması da mümkün olmayacak gibi görünüyor.

Bu yazıyı yazdığım sırada TV leri seyrediyorum, Ankara sokakları adeta Başbakan ve Belediye Başkanı Gökçek posterleriyle süslenmiş, bugün Bayram 30 Ağustos bayramı, peki siz neyin bayramını kutluyorsunuz beyler? Atatürk anıtlarına çelenk koymayı bile yasakladılar, şimdi milli bayramlar artık özünden kaydırıldı heyecanlar kayboldu. Âmâ bu millet öyle bir ruha sahipki, gereğinde Atatürk’e ve laik cumhuriyete canını verme pahasına da olsa sahip çıkar. Bu ülkenin tek bir Başkomutanı vardır ATATÜRK. Şimdi kimse çıkıp ta kendisini onun yerine koymaya kalkmasın.

Ne Mutlu Türküm Diyene.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.