BARIŞ YOLU = ZÜĞÜRTLÜK…

ABONE OL
11:55 - 23/10/2020 11:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 AB’nin yaramaz çocuğu sonunda öyle bir iş başardı ki, bütün büyük ağabeylerinin ağızları bir karış açık kaldı… Yıllar, yılı Brüksel’e sahte bütçeler sunarak kandırıp, beri taraftan ABD bankalarından korkunç miktarlarda borç almış… ABD’den başlamak üzere, dünya ekonomik krize girince,  bankaların baskısına dayanamayan AB’nin yaramaz çocuğu, büyük ağabeylerinden yiyeceği paparayı göze alıp, karıştırdığı haltları kabullenerek açıklamak zorunda kaldı… Kamuoyuna yansıyan borç miktarı ise 300 Milyar Euro… Yani; 82 milyonluk nüfusu ve dünyanın ikinci büyük ekonomisinin sahibi Almanya’nın yıllık bütçesinden fazla… Tüm AB, fena halde bir ikileme düşmüş vaziyette… Euro zarar görmesin diye yardım etmeye kalksalar, Euro bölgesindeki diğer zayıf ekonomili Portekiz, İspanya ve İrlanda gibi ülkelerinde bu kervana katılma tehlikesi mevcut… Ayrıca; verilecek yardımın hemen, hemen tamamı ABD bankalarına gidecek… Vermeseler komşunun gideceği tek adres İMF… Bu ise; Euro bölgesindeki bir ülkeye Amerikan kapitalinin girmesi ve Euro`nun hem değer, hem de saygınlık kaybı demek… Brüksel’deki ilk toplantıda da, AB’nin iki güçlü ülkesi, Almanya ve Fransa arasında ilk büyük çaplı görüş ayrılığı doğuverdi… Dünyada silah ihracatında, ABD ve Rusya’nın ardından üçüncü konumdaki Almanya’nın yıllık silah satışının % 13’ünü bu ülke alıyor (Türkiye’de % 14’ünü ) ama beri taraftan da bir o kadarını, hatta zaman, zaman biraz fazlasını da Fransa’dan alıyor… Ama ” Demir Leydi ” veya son Brüksel toplantısında kazandığı yeni unvanı ile ” Bayan NO ” Angela Merkel zırnık vermeğe yanaşmıyor, zaten para da yok… Buna karşılık büyük ağabey Nikolas Sarkozy yardım yapılmasından yana… Sonunda aklın ve Bayan NO’nun önerilerine çok yakın bir ara yol bulunarak, sorun geçici bir dönem, gündemden düşürülüyor…

Şimdi zor durumda kalan komşu, Türkiye’nin kapısını çalıp ” Barışçı ” sözler sarf ediyor… Sevgili komşu, barışı kim istemez ki..? Kim dedi sana boyundan büyük işlere kalkış, kendi, kendine gelin güvey olup, kendi içinde yarattığın bir Türk korkusu ile dişine kadar silahlan..? Şimdi diyorsun ki ” Gel şu Ege denizi üzerindeki ( İt Dalaşı ) inatlaşmasından vazgeçelim, Ege’ yi bir barış denizi haline getirelim..! “
Getirelim komşu getirelim, de..! Geçmişe bir sünger çekerek mi, yoksa geçmişten edindiğimiz tecrübeler ışığında mı..? Çok gerilere gidip Mora isyanından, Girit’ ten, 15-16 Mayıs 1919’da başlayan Anadolu işgalinden falan bahsetmeyelim ama Yunanistan olarak kurulduğun günden bu yana, sürekli komşularına karşı barışçıl olmayan bir tutum takındığını ve hangi komşunu zayıf görürsen bir şekilde topraklarını elinden alıp sürekli genişleyerek bu günkü durumuna geldiğini de unutalım mı..? 1974’de Nikos Sampson eşkıyasını Kıbrıs’a gönderip, General Grivas’la birlikte adanın ortak devletinin Başkanı Başpiskopos Makarios’u bile adadan kaçmaya zorlayıp, tüm adayı Yunanistan’a bağlama girişimini de mi unutalım..? Özal döneminde Ege’nin doğusundan uzatılan zeytin dallarına, Ege’nin karşı kıyısından Papandreu’nun kolunu salladığını da unutalım istersen..!
” Onlar 1980’li yıllardı, üzerinden çok geçti ” diyeceksen, gel sana 1990’lı yıllardan başka bir örnek verelim… Üzerinde canlı yaşamayan, bir keçiyi doyuracak kadar bile ot bitmeyen, büyücek bir evin oturma odası büyüklüğündeki ” Kardak ” adası rezilliğini de unutalım mı..?
Bak..! O günlerde onur meselesi yaptığın, savaşa çeyrek kala, direkten döndüğümüz o kayalıkları bırak, Almanlar şimdi sana, üzerinde yaşanabilir adalarını bile sat ve borçlarını öde diyorlar…
Kıt-a sahanlığı konusunu mu açsak acaba, yoksa FIR hattı rezilliğini mi..? Tüm uluslararası anlaşmalara aykırı bir biçimde tutturup durmadın mı bugüne kadar..? Ege’yi, gerek su üstü, gerek su içi ve gerekse su altı olarak, bir Yunan denizi haline getirme çabalarını unutalım mı..?
THY uçaklarının bile, İstanbul’dan İzmir’e giderken senden geçiş izni alma zorunluluğunu doğuracak, Ege’nin tüm hava sahasını, Yunan hava sahası haline getirme girişimlerini de unutalım mı..? Daha 2000’li yıllara kadar, teröristlere eğitim kampları verip, orman yangını çıkartma taktikleri öğrettikten sonra Türkiye’ye yollayıp orman yangınları çıkarttığını da unutalım mı..?
Kenya’daki Yunan Büyükelçiliği’nde ve elinde Yunan pasaportu ile kimleri barındırdığını da unutalım istersen..?
” Gel vazgeçelim ” dediğin o ” İt Dalaşı ” yukarıda saydığımız konular yüzünden ve senin haksız, kabul edilemez taleplerin yüzünden başlamadı mı..? 
Ege’nin hava sahasında yapılmakta olan o lüzumsuz, masraflı ve ölümlere yol açan konuyu bıraktık diyelim…
Bu sefer de denizlerde ” Köpekbalığı Dalaşı ” mı yapalım..?
Daha geçen yaz Kaş ilçesinin 50 metre açığındaki kayalıkların güney tarafında avlanıyorlar diye, üzerlerine hücumbot yolladığını biz unuturuz ama hiç yoktan ölüm korkusunu yaşamış olan Kaş’lı balıkçılar unuturlar mı acaba..?
Bilesin ki; kurulduğu günden bu yana, barışa en yakın komşun Türkiye Cumhuriyeti’dir… Aslında sen bunu benden daha iyi bilirsin ama Türkiye düşmanlığı yapmak, Türkiye karşıtlığı yapmak, en küçük ve diyalogla halledilebilecek konularda bile, hemen silaha sarılmak veya AB’li ağabeylerinin arkasına saklanmak, Türkiye’yi onlara şikâyet etmek biçiminde özetlenebilecek marazi durumundan da vazgeçmezsin bir türlü…
Bugün; İMF baskısı altında o uçakların bir saatlik masrafı olan 10.000 doları veremeyeceğini bildiğin için geldiğin barışçıl çizgi bile memnuniyet verici…
Yeter ki barışçıl bir geleceği kuralım aramızda…
Ancak; bunca sabıkandan dolayı, sen de kabul edersin ki, bundan sonra ve hele, hele bitin kanlandıktan sonra, lüzumsuz kaprisler yaparak silaha sarılmayacağın konusunda, uluslararası ve sağlam bir anlaşma yapalım ve hatta mümkünse sen bir de kefil bul kendine…
Yapabilirsen eğer, imzaların atıldığı saniye Türk jetleri Ege’den geri dönerler, bunu böyle bilesin…
Ama hepimiz biliyoruz ki, züğürtlükten dolayı uzatmak zorunda kaldığın barış eli, senin biraz canını sıkıyor… Acısını; AB’de Güney Kıbrıs gemi ve uçaklarına Türk limanlarının açılması konusunda çıkartmaya çalışırsın artık. Ne yapalım bu iş böyle…
Bu arada sevgili komşum..! Sakın Türk basınındaki kocaman, kocaman gazetelerde çıkan yazılardan umutlanıp da, uluslararası anlaşmasız ve kefilsiz bu işi başaracağını sanma… Bak; sanki Türkiye’de okul sıkıntısı hat safhadaymış gibi, o gazetelerde ” 10.000 dolarlarla ne okullar yapılır” diye yazanlar var ya… Onların gazeteleri yıllardır ve hepimizin gönülden desteklediği ” Baba Beni Okula Gönder ” kampanyası yapıyorlar… Anlayacağın komşu, bizde yeteri kadar okul var ama kızlarını okula göndermeyen babalar da var…
Kalın sağlıcakla efendim… 
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.