ATLANTİK ÖTESİNDEN…

ABONE OL
11:55 - 23/10/2020 11:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bilindiği gibi bu terim ABD için kullanılır… Eskiden de pek farklı değildi ama globalleşme sürecinde daha da önem kazandı… Orada olup bitenler tüm dünyayı ilgilendirmektedir… Aynı; ekonomik krizde olduğu gibi… Başkan Obama, şimdiye kadar beş ABD Başkanının denediği ama başaramadığı bir konuyu, Sağlık Reformunu, Temsilciler Meclisinden geçirebildi… Böylece; yaklaşık 32 milyon ABD vatandaşı sağlık sigortası kapsamına alınabilecek… Başlı, başına bu konu bile, ABD’deki yaşam biçimini, siyaset anlayışını ve Avrupa ile olan aykırılığının bir ölçüsü olarak algılanabilir… Şu anda Türkiye’de bile ” Yeşil Kart ” uygulaması var ama dünyanın en büyük ekonomisine sahip, en zengin ülkesinde yok..! Buralarda yaşayıp da ABD’nin yaşam anlayışını eleştirmek kolay…Hele; başta Cumhuriyetçiler olmak üzere,  bu yasaya itiraz edenlerin düzenledikleri mitinglerdeki bir pankart son derece ilginç…” Ülkeye Sosyalizmi Getirmek İsteyenlere HAYIR. ”

Bakarmısınız lütfen..! Buralarda, kimselerin aklına bile gelmeyecek biçimde, sosyal sigortalar ile sosyalizmi birleştirmişler… Bazı çevreler için, 10 yıl içersinde 940 milyar, bazılarına göre de 1 trilyon dolara mal olacak bu projenin Temsilciler Meclisinden geçirilmesini bütün dünya televizyonları gibi, Alman televizyonları da, Başkan Obama’nın bir ” Zafer ” i olarak duyurdular izleyicilerine… Bu durum, yakın gelecekte yapılacak olan senato seçimleri dahil, birçok konuda olduğu gibi, dış politikada da Başkanın elini güçlendirecek… Başkanın eli güçlenince ne olacak..? İşte bu noktada biraz temkinli olmak gerekir diye düşünüyorum… Seçimden önce söz verdiği her konunun üzerine gider ve harfiyen uygulanmasında ısrarcı olur mu acaba..? Yani; Ermeni kökenli seçmenlere ve Ermeni lobilerine verdiği söz gereği, 24 Nisan’da ” Soykırım ” sözcüğünü kullanır mı..? Şimdi de Türkiye’de bu konu üzerine yoğunlaşılacak… Kullanırsa, bu sefer de Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde kabul edilen taslağın Genel Kurula gelmesini engelleyecektir diye düşünüyorum… Yani bir denge politikası izlemeye çalışacaktır… Ama hem 24 Nisan’da Türkiye’yi çok rahatsız eden o değimi kullanır, hem de o tasarının Genel Kurula gelmemesi için, yönetim olarak bir çaba harcamazsa, Türk-ABD ilişkileri son derece dar bir alana sıkışacak… Bir diğer değimi ile ABD birçok konuda desteğini aldığı Türkiye’nin bu desteğini kaybetme noktasına gelecek… Ne İran, ne Afganistan ne de Irak’tan asker çekme konularında, Türkiye’den beklediği desteği göremeyecek… Tabii; Türkiye ABD’nin planladığı girişimleri köstekleyemez ama destek olmakta ciddi biçimde ayak sürüyebilir… Şu nazik konjektürde, bu bile ABD’ye çok pahallıya mal olur… Bu durumda AKP’nin de hem iç hem dış politikada hareket alanı çok daralır… Kerhen dahi olsa destek verse, içerisi patlar… Hiç vermemeye yönelse, dış politikada sıkışır… Dileyelim de, Başkan Obama dengeli ve ABD’nin dış politikadaki çıkarlarını, iç politikanın önünde tutsun…
Bu arada; Başbakan R.T. Erdoğan’ın İngiltere’de BBC kanalına yaptığı açıklamayı Türkiye’de eleştirmeyen köşe yazarı kalmadı… Hatırlanacaktır, ABD Büyükelçi’mizin geçici bir süre için Ankara’ya çağırılması konusunda yazdığım ” Sessizliğin Korkutucu Ağırlığı ” adlı yazıda bazı noktalara değinmiştim… Hele biri son derece ilginç… Sadece o bölümünden alıntı yapıyorum… 
Eşzamanlı ve göstermelik olarak, Türkiye’de yasadışı olarak bulunan ve çalışan Ermeni vatandaşlarından 100-150 kişiyi derdest eder, insanları perişan etmeden, insanlık onuruna yakışır bir biçimde, bulundukları veya toparlandıkları yerden uçakla en yakın havaalanına yollar, oradan da Ermenistan’a sınır dışı edersin… Bu; hem ABD yönetimine, hem ABD’deki Ermeni lobilerine, hem Ermenistan’a hem de Ermeni konusunu kendi iç politikalarına alet edip Türkiye’yi rencide eden ülkelerin tümüne Yeter Artık..! niteliğinde ve anlamlı bir mesajı vermek olur… Bütün bunları da son derece sessiz bir şekilde yapabilirsen, Sessizliğin Korkutucu Ağırlığını devreye sokmuş olursun…
Yapabiliyor musun..?  
Evet..! Yapabiliyor musun..? diye de sormuştum… Sayın Başbakan’ın düşündüklerine tamamen katılıyorum ama yöntem böylesi olmamalıydı, toz kaldırılmamalıydı, hele, hele BBC gibi bir yayın organı aracılığı ile tüm dünyaya duyurulmamalıydı… Eldeki Joker bir anda karşı tarafın eline geçiverdi… Neymiş efendim..? İnsanlık ayıbıymış da, Başbakan özür dilemeliymiş de..! Hadi oradan be..! Hangi ülke, kendi sınırları içersinde kaçak olarak yaşayan ve üstelik de çalışan başka ülke vatandaşlarını sınır dışı etmez..? Hele o insanlar, 70’in üzerindeTürk diplomatını öldüren, Türkiye’yi tüm dünyada insanlık suçu işlemekle suçlamaya çalışan bir ülkenin vatandaşları ise… Bırakın 45-60.000 arasını, acaba Almanya’da 15-20.000 kaçak Ermenistan vatandaşının yaşadığı ve kaçak çalıştığı tespit edilse, Almanlar ne yaparlar..? Aynı durum, Ermeni Soykırım yasasını meclisinden geçirmiş bir Fransa’da söz konusu olsa Fransızlar o çok sevdikleri Ermenilere neler yaparlar acaba..? katılırsınız veya katılmazsınız ama illaki Başbakan’ı eleştireceğim diye tüm Türk insanını gururunu rencide etmek de ne oluyor…
Ben, AKP ile 180 derece tersim… Ama bazı doğru şeyleri de, sırf ters olduğum için, çarpıtarak eleştirme hakkını kendimde görmem…  
Gazeteciliğin en temel kuralı ” Haber kutsaldır, Yorum Özgür..! ” Eeee.! sen hem haberin kutsiyetini bozacaksın, konuşma içindeki kaçak yaşayan ve çalışan ifadesini görmezden geleceksin, hem de bun çarpıklık üzerine inşa ettiğin yorumunda özgür olacaksın..! 
İşte size, her kanattaki gazetecilerin, son yıllarda ortaya koydukları çarpık zihniyet… 
Kalın sağlıcakla efendim… 
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.