ALMANYA’DA SİYASETE KATILMA

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Son iki yazımda Türkiye’deki seçimlerde oy kullanma konusunu işlemiş ve yurtdışında oturan vatandaşlarımızın sınır kapılarına gitmelerine gerek kalmadan bulundukları ülkelerde oy kullanma hakkına kavuşmalarından duyduğum sevinci dile getirmiştim. Kendisini Türkiye’ye ait hisseden ve Türk siyasetine katkıda bulunmayı bir vatandaşlık görevi olarak düşünen herkesin bu hakka kavuşturulmasının devlete düşen bir anayasa görevi olduğu da aşikârdır. Bu hakkın verilmiş olması, ülkesi dışında vatandaşları bulunan birçok diğer devletin yaptığıdır. Biz de bu hakka onlar hangi gözle bakmışlarsa öyle bakmak durumundayız.

Burada konuyla ilgili bir iki noktaya daha değinmek istiyorum. Yurtdışındaki vatandaşlarımız, işgücü göçünün başladığı tarihten bu yana Türk siyasetine etkili olamadıkları için bazı sorunlarının çözülmesi mümkün olmamıştır. Seçmen olabilselerdi vatandaşlarımız, Türk hükümetlerinin her demokraside olduğu gibi, onların gereksinmelerine daha çok yanıt vermeleri mümkün olacaktı. Bu bir gerçek. Ancak bir başka gerçekle de karşılaşmak mümkün, buna dikkat etmek lazım: Siyasi partilerimiz yurtdışındaki vatandaşlarımızı istismar edecek, onların yaşadıkları ülkelerde huzur ve birlikteliklerini bozacak nitelikte söylemler geliştirmekten kaçınmalılar. Aksi halde yurtdışında oy kullanma bir huzursuzluk kaynağı olabilir ve bu huzursuzluk hepimizi rahatsız edebilir.

Neyse, bu konuyu burada noktalayıp asıl söylemek istediklerime dönelim. İçinde yaşanılan “gurbet” ülkesinde eşit yurttaş olabilmenin, eşit hak ve talepleri dile getirebilen bireyler olabilmenin yolu bu ülkelerdeki siyasete katılmadan geçiyor. Bu katılma sadece siyasal partilerde aktif çalışmayı, ne bileyim milletvekili olmayı veya salt seçmen olmayı kapsamıyor. Siyasete katılma, toplumsal karar verme süreçlerinde yer almak demek. Bu bölgenizdeki bir çevre koruma derneği, bir gönüllü yardımlaşma kuruluşu, bir spor kulübü olabileceği gibi doğrudan siyasete etki sağlanabilecek kurum ve mekanizmalar içinde olabilir. Yani, demokratik toplumda yurttaş olmanın gereği toplumsal yaşantıya ve doğrudan veya dolaylı olarak siyasete katılmayı şart koşuyor.

Almanya’da özellikle genç kuşağa mensup vatandaşlarımızın dil engelleri de olmadığı için giderek daha fazla katılmacı bir tutum içine girdikleri görülüyor. Bu son derece sevindirici gelişme, insanlarımızın Almanya’daki geleceklerini de güvence altına alacaktır. Saygın ve söz sahibi bir toplum olmanın yararlarını en iyi gelecek kuşaklar görecek. O nedenle bu toplumda yaşayan herkes yurttaş olmanın gereğini yerine getirmeli ve toplumsal/siyasal yaşama katılmalıdır.

Beni asıl heyecanlandıran, insanlarımızın aynı zamanda iki ülkeye, Türkiye’ye ve Almanya’ya sadakat bağları ile bağlanmış olabilmeleridir. Çift uyruklu yurttaşlarımız bu ayrıcalığı yaşayacaklar ve bunun kimseye bir zarar vermediğini de göstereceklerdir. Bakarsınız, günün birinde şu anda Bundestag üyesi olan Türk kökenli bir milletvekili bir sonraki seçimde TBMM’de milletvekili sıralarında oturuyor! Ben, bu yeni transnasyonal fırsatların sadece toplumları değil, devletleri de birbirine yakınlaştıracağını ve insanlığa katkıda bulunacağına inanıyorum. O bakımdan da çok karamsar olunmamalı diyorum.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.