60 000 KADIN

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Değerli okurlarım, bu yazımda gazetelerde çıkan ve yürek yakan bir habere değinmek istiyorum. Türkiye’de hayat kadını olarak çalışmak üzere vesika almak için 60 000 kişi sırada bekliyormuş! Bu kadınlarımız yaşamlarını sürdürebilmek, karınlarını doyurabilmek için son çare olarak bu yola başvurmuşlar. İşsizliğin dünya rekorları kırdığı güzel ülkemizde yaşanan trajedinin hangi boyutlara geldiğini bu sayı açıklanmasa pek bilen olmayacaktı sanırım. Bu 60 000 yeni kadın, halen hayat kadını olarak çalışanlara ilave olarak işe girecekler. Acaba halen bu şekilde çalışmak zorunda kalan vesikalı veya vesikasızların sayısı ne kadar?

Böyle toplumsal sorunlar aslında savaş, deprem, kıtlık gibi büyük felaketler zamanında ortaya çıkar. Çok şükür, Türkiye’nin bu denli büyük bir felaketle karşılaşmadığını biliyoruz. Bilmediğimiz, bu zengin ülkede gelir dağılımının böylesine derin yaralar açmakta olduğudur. Sadece Anayasa metninde kalan sosyal devlet anlayışının giderek boş bir söylem haline gelmesidir bunun nedeni. İnsanlarımıza ve özellikle de çocuklarımıza ve kadınlarımıza bu kadar sevgisiz yaklaşılırsa olacağı budur, hatta daha büyük felaketler de kapıdadır. Dinsel inançların siyasette ve günlük yaşamda bu kadar çok vurgulandığı bir dönemde varılan sonuç işte bundan ibarettir.

İşsizlik artar, kadınlar hayat kadını olmaya kalkışır, insanlar evlerine bir parça ekmek götürme savaşımı verirken Türkiye, Cumhuriyet rejimini, gerçek mi yanlış mı olduğu bilinmeyen tehditleri ve siyasi çekişmeleri tartışıyor. Medya, o gün için sansasyon olabilecek haberlerin peşinde. Toplumsal sıkıntılara çok az yer veriliyor, verildiğinde de sadece duygu sömürüsü yapılıyor. Ülkemizin ve toplumumuzun gerçek sorunları aynı zamanda başka ticari işleri de olan gazete patronlarının iradesi ile yapılan veya yapılamayan haberlere yansımıyor, bilmem hangi hesaplarla yansıtılmıyor. Bu 60 000 kadın haberi çok kısa verildi, bir gün sonra da bir daha hatırlanmamak üzere unutuldu.

Böyle yakınma içeren yazıları yazmak kolay da, bitirmek o kadar kolay değil. Adama sorarlar, pekiyi çözüm önerin ne diye. Bu kez çözüm önerisi yazmakta zorlanmayacağım sanırım. Pek tabiidir ki hazır bir reçete yok. Çözüm, toplumun bilinçlenmesinde, ona göre siyasi tutum belirlemesinde, yöneticilerin sosyal devlet prensiplerine uygun siyasetleri uygulamaları için zorlamasında, kendisine sahip çıkacak sivil toplumun güçlendirmesinde. Bu bir süreç işi ve bugünden yarına halledilir gibi değil. Fakat geciktikçe sorunlar ağırlaşıyor, toplum artan ekonomik ve sosyal sorunlar altında eziliyor. Böylesine sorunlu bir toplumda demokrasiyi yaşatmak da güçleşiyor. Amerikalı siyaset bilimci Seymour Lipset 1959 yılında demokrasisi tehlikeye düşmeyen ülkelerin hepsinin kişi başına milli geliri yüksek olan ülkeler olduğunu yazmıştı. Bizim ulusal gelirimiz yükseldi yükselmesine de, gelir dağılımının adaleti konusunda sınıfta kaldık. Ne demeli, işimiz gerçekten güç.

Herkese sorunlardan uzak bir hafta dilerim.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.