14 Haziran 2024 Cuma günü ikindiden sonra İstanbul’da yelin hızlı esmesiyle hava kararmaya başladı. Kara bulutlar, gökyüzünün dört bir yanını kapladı. Tam da bir kıraathanenin önünde dostlarla söyleşmeye başlamıştık. Birden yağmur damlaları kalın ve hızlı düşmeye başladı. Yelin savurduğu toz duman yitip gitti. İçeri kaçıp söyleşimizi sürdürdük.
Yağmur damlaları az da olsa aman verince bir aşevine gidip dostlarla buluştuk. Yemek boyunca sürekli yağmur yağdı. Tam kalkacağımız sırada yağış dindi. Dostlarla vedalaşarak evimizin yolunu tuttuk. Sabahleyin Mürefte’ye gideceğiz yükçelerimizi hazırlamamız gerek. Hazırlıklarımız bitti. Geç saatte uyuduk.
15 Haziran sabahı pırıl pırıl, güneşli bir güne erkenden uyandım. Kırlangıçlar cıvıldaşarak uçuşmakta. Günün erkencileri bu güzel kuşlar… Sabah kahvaltısı peşindeler… Kent ıssız… Öyle görünüyor ki bayram dinlencesine gidenler yola çıkmışlar çoktan. Dilerim ki bu gözlemimde yanılmam.
Kahvaltımızı çabucak yaptık. Geceden hazırlıkları yapmış olmamıza karşın yine de unuttuğumuz bazı eşyalarımız oldu. Onları da tamam ettik. Camı çerçeveyi iyice kapattık. Her şeyi gözden geçirdik.
Yükçeleri taşırken Atacan da yardım etti bana. Arabanın yüklüğünü yerleştirdim. Tam yola çıkacakken kargo görevlisi, dört kitap getirdi bana :Talip Apaydın- Köy Enstitüsü Yılları, Mehmet Başaran- Özgürleşme Eylemi Köy Enstitüleri, Mahmut Makal- Köy Enstitüleri ve Ötesi ile Bozkırdaki Kıvılcım Enstitüler. Bu kitapların vaktinde gelmesine çok sevindim. Kitapların dördü de köy enstitülü yazarların okudukları efsane okullarla ilgili. Bu konuda Literatür Yayınları çalışanı Dilek Hanım’a ne kadar çok teşekkür etsem azdır. Kitapları, sırt çantama koydum sevip okşayarak.
Öğlene doğru yola çıktık. Şehremini’ne uğradık eşimin yengesiyle dayısının oğlu Cengiz’i almak için. Avrupa yakasına geçtiğimizde yolların çok kalabalık olduğunu anladık. Demek ki işimiz zor…
Zor bir yolculuktan sonra Mürefte’ye vardık akşama doğru. Kaynımla kaynanam bir gün öncesinden gelmişlerdi. Arabamızı, uygun bir yere eğledik. Elbirliği ile yükçelerimizi taşıdık kuş cıvıltıları arasında. Oturduk, çay hazırmış. Denize karşı geçip çayımı yudumlarken doğanın sesine kulak verip dinlenmeye çalıştım. Saatler gece yarısını gösterdiğinde odalarımıza çekildik.
Sabahleyin erkenciyiz. Kuşlar bizden daha da erkenci… Onların büyütecek yavruları var. Cıvıltılı uçuşlarla yiyecek taşımaktalar yuvalarına. Kırlangıçların çoğaldığını duyumsadım birden. Baktım ki üç yuva beşe çıkmış. Bu yılın ilk yavrularını uçurmuş olabilirler yuvalarından. Hiç durmadan çalışıyorlar yuvalardaki aç boğazları doyurmak için. Farklı türlerden kuşların ötüşleri birbirine karışmakta. Uzaktan bir guguk kuşu tempo tutmakta onlara.
Kahvaltıdan önce bayramlaştık. Kahvaltımızı yaptık sonrasında. Keyif çaylarını yudumladık. Kurban kesimini ikinci güne bırakma kararı verdik. Zaten kalkıp gitsek kurbanlıkların olduğu alana, kalabalıktan ötürü sıkışıklık olacak. En iyisi bu cıvıltılar eşliğinde denizi izleyip kitap okuyayım. Bu Kurban Bayramı’na kuş sesleriyle mutlu başladık. Tüm dostların bayramı deniz sakinliğinde, kuş cıvıltıları tadında mutlu geçsin. Herkesin bayramı kutlu olsun. Hele de emperyalizmin yok etmek istediği Filistinlilerin bayramını kutlarım. Gözyaşlarının akmadığı, toprakların insan kanıyla sulanmadığı nice güzel bayramlar tüm insanlığın olsun.
Adil Hacıömeroğlu
AVRUPA
Az önceGÜNCEL
Az önceALMANYA
Az önceALMANYA
Az önceGÜNCEL
57 dakika önceGÜNCEL
58 dakika önceALMANYA
1 saat önce