BİRİNCİ GÖREVİMİZ

BİRİNCİ GÖREVİMİZ

ABONE OL
00:08 - 05/08/2024 00:08
BİRİNCİ GÖREVİMİZ
4

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

. Bir insan olarak üzerimize düşen, bizden beklenilen, olması gereken davranışlar, birçok yükümlülükler ve de sorumluluklar vardır.

. Ayrıca da bir “devletin yurttaşı” olarak da üzerimize düşenler yükümlülükler ve sorumluluklar vardır.vardır.

Özellikle çağdaş hukuk devletinin geçerli olduğu ülkelerin yurttaşları çok daha “bilinçli” olmalıdır, diye düşündüğümüzde onlardan birçok sorumluluk ve görev de bekleyebiliriz.

Her devlet kendi tarihsel geçmişine ve içinde bulunduğu sosyal, ekonomik ve politik yapıya göre, yöneticilerinden ve yurttaşlarından bazı temel görevleri de bekler.

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana geçen zaman dilimleri içerisinde çağdaşlaşma yolunda çok önemli atılımlarda ve başarılarda bulunmuştur.

Artık herkes çok iyi anlamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti tüm yapısallığı ile batı tipi bir demokrasiyi ve çağdaş yöntemleri seçmiştir.

Zaman, zaman sıkıntılı dönemler ve inişler yaşanmış olsa bile asıl hedef olan “çağdaş uygarlık” yolundan, bilimden yana, özgürlükçü ve demokratik ilkeleri ve kurumları da kabul etmesi ile büyük bir övünç kaynağı olmuştur.

Bu sözlerin ardından şunu da kabul edebiliriz ki Türkiye konumu ve var olan tüm değerleri ile birlikte dünyanın gözündedir, egemen güçler yine her zamanki gibi kendi hedeflerine yönelik çalışmaktadır.

Bu tür egemen güçleri görmek, incelemek, araştırmak ve dünya üzerindeki etkilerini kavrayabilmek çok geniş ve de derinlemesine çalışmalar gerektirir.

Son yıllarda ne yazık ki Türkiye hem ekonomik hem de siyasi ve üretimsel anlamda büyük sıkıntılar ve adaletsizlikler çekmektedir.

Enflasyonun aylık ve yıllık yükselişi, hızı dünya geneline bakıldığında son derece ürkütücüdür.

Neden bu tür bir tablo ile karşılaşılıyor?

Neden kalkınmada ve teknikte, üretimde, eğitimde, ekonomide… bir türlü istenilen hedeflere ulaşılamıyor?

En temel sorunlar ve en temelde yatan yanlışlar, hatalar nelerdir, diye insanlar sormakta, sorgulamakta iseler bile “çöküş” daha da hızla devam etmektedir.

Zaten günlük haberlerde bu konuda birçok haber ve bilgi akışı izlenmektedir.

Türkiye çok uzun bir zamandır “öz kaynaklarını” kullanmada, değerlendirmede ve üretkenlikte çok sıkıntılı bir dönemin içerisindedir.

Ayrıca kendi içinde bulunması gereken “aydın, münevver, entelektüel” düzeyi açısından çok sancılı bir görünüş gözlemleniyor.

Fikir üretecek, yol gösterebilecek, yüksek deneyimli, bilgili ve bilinçli önder olabilecek kitleler kendilerini iyice geriye çekmiş durumda gözüküyor.

Yurt dışına göç ise oldukça ileri sayılara ulaşmış durumdadır.

Bunun nedeni ve ortadaki tüm gerçekler tartışılabilir, araştırılabilir, üzerinde ciddiyetle düşünülebilir.

Türkiye’nin “zeka düzeyi yüksek, yetenekleri üstün, deneyimli ve birikimli, bilinçli” olan insanlarının önünü erken yaşlarda açıp gelişimlerini sağlayıp, ülkesi ve dolayısıyla da insanlık için çok üretken kişiler olmalarına olanak sağlanmalıdır.

“Ulus devlet”in geliştirilmesi ve demokratik parlamenter yapıya hızla dönülmesi gerçekleştirilmesi sağlandığında düşünce ve bilim dalında özgür çalışmalar yapabilecek insanlar da çoğalacaktır.

Bu tür bir gelişim kazanılabildiğinde bir beyin göçü ülkesi olmaktan kurtulup, kalkınan, çağdaş yüksek teknolojiye sahip bir devlet, ülke olabilecektir.

Tüm bunlar için de “özelliği bulunan” kişilerin özgür ve çağdaş koşullar içinde kendilerini geliştirme olanakları sağlanmalıdır.

Sayısal çoğunluktan değil niteliklilikten söz edilir olmayı hedeflemeliyiz.

Yurttaşlarımızın ulusal benlik bilincine sahip olması, sorgulayıcı, eleştirel ve analitik düşünmesi, aydınlanması için gereklidir.

“Temel örgün eğitim”in çağdaş ve ulusal niteliklerle donatılması çok gerekli ve ivedilikli olmalıdır.

Asıl olan “evrensel” anlamda dünya ülkeleri arasında hak edilmesi gereken bir yere ve düzeye erişebilmektir.

Bunun nasıl ve hangi ilkeler çerçevesinde olabileceğinin de yol göstericisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun düşünceleri, başardıkları ve ilkeleri olacaktır.

Türkiye artık kendi “gerçek yolunu” ve kimliğini yeniden bulmalıdır, temel sorunlarını çözebilmelidir.

Bu anlamda “çağdaş, demokratik bir anayasal, sosyal hukuk devleti olması” ilk hedef olmalıdır.

Bu görev ve sorumluluk ayni zamanda hem ülkemiz halkına olduğu kadar, diğer mazlum halklar için de, Türk kökenli devletler için de üzerimize düşendir.

Bu bilinç ve bakış açısını her bir “yurttaşımıza” ulaştırıp, onlara bunları “kavrattığımızda” bize gereken “doğru yol”a gireceğiz.

Ülkesinin kalkınmasına, bağımsızlığına ve egemenliğine önem veren bilinçli yurttaşlar ancak iktidarda bulunanların yanlışlarını ve hatalarını görebilir, eleştirebilir ve onlarla mücadele edebilir.

Gerek kurumsal anlamda gerekse de tek, tek bireyler olarak şunu çok iyi kavramalıyız:

– Boş ve içeriksiz konuşmalarla, sahte ve yanlış gündemlerle, gereksiz kişilerle uğraşacak ne bir gücümüz ne de zamanımız yoktur.

. Çünkü birinci görevimiz, Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmak olmalıdır.

.  Varlığımızın ve geleceğimizin biricik temeli budur.

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 04.08.2024

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP