HABERLERİN DİLİ

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Uydu antenleri ve internet sayesinde yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız Türk televizyon kanallarının yayınlarını izleyebiliyorlar. Diziler, sabah programları, sinema filmleri, siyaset programları, yarışmalar, izleyicileri ekranların başına topluyor. Televizyon kanallarımız yurtdışında yetişen Türk çocuklarının güzel dilimizi öğrenmeleri için de çok iyi bir araç aslında. Bu bakımdan doğrusu çağdaş teknolojiye çok şey borçluyuz.

Türk televizyon kanalları izleniyor izlenmesine de, ben şahsen özellikle haber programlarından doğrusu çok şikâyetçiyim. Geçen gün Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da değindi: Bir haber veriyorlar, o habere ait görüntüyü belki on kez tekrarlıyorlar. En çok otuz, bilemediniz kırk saniyelik bir haberi sündüre sündüre beş dakika, on dakika zorla izletiyorlar. Fonda da o haberi daha dramatik kılmak için yüksek tondan bir müzik yayınlanıyor ki, tam bir sefalet! Sonra pek çok haberde dehşetli bir duygu sömürüsü yapılıyor.. Özellikle trafik kazaları ve cinayet haberlerinde mağdur durumdaki insanların hakkı hukuku var mı yok mu, hiç aldırış etmeden, kameraların çektiği yürek paralayıcı görüntüleri ekranlara taşıyorlar. Bir pervasızlık, bir umarsızlık, sormayın! Bir olay var, birdenbire nasıl oluyorsa kameramanlar orada bitiveriyorlar. Arkasından, “çekme, çekme!” diye bağıranlar, kaçan, saldırıya uğrayan kameraman, kırılan kameralar. Buyurun efendim, zevkle seyredin!

Televizyon yayıncılığı özel kanalların ortaya çıkması ve reklam gelirlerinin önem kazanmasıyla kamu yararı kaygısından giderek uzaklaştı. Varsa yoksa reyting. Çünkü reytingler reklam gelirleri için tek belirleyici. Yani ne kadar çok izleniyorsanız o kadar da reklam alabiliyorsunuz. Şimdi bunu denetlemek için biliyorsunuz Türkiye’de Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) var. Bu kurulun belli denetleme ölçütleri de var kuşkusuz. Fakat ne hikmetse, tamamen ticari amaçlardan ötürü kamuya saygısızlık yapılmasına göz yumuluyor. Birçok programın toplumumuzun temel değerlerini, özellikle küçüklerin ruhsal gelişimini ve genel olarak toplumsal barışımızı hiç önemsenmediği görülüyor.

Başka bir önemli sorun da, Türkiye’yi yakından ilgilendiren ulusal konularda başka devletlerin borusunu öttürmeye olan yatkınlık. Bakıyorsunuz, bir program yapıyorlar, orada dile getirilen ve kamuoyumuzu etkilemeye dönük sözler ediliyor. Belli ki birileri böyle söylensin istiyor. Bizim kanallarda kantarın topuzunu kaçırmak “liberallik” olarak algılandığı için atış serbest! Ben şahsen Almanya televizyonlarında eleştirinin de belli sınırlar içinde yapıldığına tanık oldum. Bizde ne kadar keskin laf ederseniz o kadar makbul yayıncı oluyorsunuz. Bu arada, varsın hukuk çiğnensin, insanlar mağdur olsun, zaten sıkıntılar içinde olan toplumsal barışımız büsbütün bozulsun!

Türk toplumu gerginliklerden zarar görüyor. Bir yandan terör olayları, diğer yandan siyasetin tümüyle bir “öfke sanatı” haline getirilmiş olması, bir de televizyon ekranlarına yansıyan reyting amaçlı şiddet, kavga ve duygu sömürüleri. Bizim toplumumuzun huzurunu kaçıran etkenler işte bunlar. Hâlbuki ben Türk halkının bu denli kavgalı bir ortamı arzu etmediğini düşünüyorum. İnsanlarımız aş ve iş derdinde. Tabii farklı ve gayrı meşru hedefleri olanlar da var, ama onlar toplumumuzun çok küçük bir kesimini oluşturuyor. Bazıları ne yazık ki çoluğunu çocuğunu doyurma derdinde olan büyük çoğunluğun huzurunu bozmaktan bir türlü vazgeçmiyor! Tele3viyonlar da bu bazıları arasında.

Herkese daha huzurlu günler diliyorum.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.