Mülteci karşıtlığı Avrupa’da siyaseti şekillendirmeye devam ediyor

Mülteci karşıtlığı Avrupa’da siyaseti şekillendirmeye devam ediyor

ABONE OL
11:33 - 19/06/2025 11:33
Mülteci karşıtlığı Avrupa’da siyaseti şekillendirmeye devam ediyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Uzmanlar, Aralık 2000’de kabul edilen Dünya Mülteciler Günü’nün üzerinden geçen 25 yılda küresel göç krizinin derinleşmeye devam ettiğini, özellikle Avrupa’da artan mülteci karşıtlığının siyaseti şekillendirdiğini belirtiyor. Mültecilerin durumunu uluslararası topluma daha iyi anlatabilmek amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen 20 Haziran “Dünya Mülteciler Günü”, ana vatanlarını geride bırakmak zorunda kalan insanları onurlandırmayı amaçlarken mülteci artışının yarattığı siyasi-toplumsal gerilimler, Avrupa ülkelerinde göçmen karşıtlığının yükselmesine neden oluyor.

Hollanda’da göç politikalarındaki anlaşmazlıklar hükümetin düşmesine varan siyasi krizlere yol açarken ABD’nin Los Angeles kentinde Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) tarafından düzensiz göçmenlere yönelik gözaltı operasyonları sonrasında çıkan olaylar, göç sorununun küresel boyutunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Avrupa politikaları uzmanı Shada İslam ile Rotterdam Erasmus Üniversitesi Göç ve Entegrasyon Çalışmaları Profesörü Han Entzinger, AA muhabirine yaptıkları değerlendirmede uluslararası toplumun mülteci sorununa yaklaşımını, Avrupa göç politikalarının siyasi etkilerini ve ABD’deki son gelişmeleri yorumladı.

“AB’nin göçmen politikası ırka dayalı ayrımcılık içeriyor”

Avrupa politikaları uzmanı Shada İslam, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nün mültecilerin ve sığınmacıların da bazı haklara sahip olduğunu hatırlatan önemli bir uluslararası gündem olduğunu belirterek “Bu gün, mültecilerin, sığınmacıların, göçmenlerin uluslararası sözleşmeler kapsamında kutsal olan haklara sahip insan varlıkları olduğunu hatırlatıyor” dedi.

AB’nin göç konusunu bir “kriz” haline getirdiğini ve bu yaklaşımın ırka dayalı ayrımcılık içerdiğini kaydeden İslam, şu değerlendirmede bulundu:

“AB’nin göçmen ve mültecilere yaklaşımı nereden geldiklerine bağlı olarak oldukça farklılık gösteriyor. Rus saldırılarından kaçan Ukraynalı mültecilere açık kapı politikası uygulanırken Afrika, Asya, Latin Amerika, Arap dünyası veya Güneydoğu Asya’dan gelenlere karşı son derece sert, katı ve ırkçı politikalar uygulanıyor.”

Aşırı sağın göçmen karşıtlığı

Shada İslam, AB’nin göç politikasının caydırıcılık temeline dayandığını ve yeni bir “dışsallaştırma” unsuru içerdiğini aktararak “Afrika ve Asya’dan gelen göçmenlerin Avrupa topraklarında kabul edilmesi yerine, sığınma başvurularının başka ülkelerde değerlendirilmesi öneriliyor. Buna sıklıkla Ruanda örneği diyoruz.” ifadelerini kullandı.

Aşırı sağın geleneksel olarak ırkçı tutum sergilediğini vurgulayan İslam, “Aşırı sağ tarihsel olarak her zaman siyahi ve kahverengi insanlara karşı olmuştur. Beyaz etnik Avrupalıların tek gerçek Avrupalılar olduğu ve onların varlıklarının, yaşam kalitelerinin, işlerinin dışarıdan gelen göçle tehdit altında olduğu mesajı veriliyor.” dedi.

Shada İslam, ana akım partilerin de bu retoriği benimsediğine işaret ederek “Hollanda, Fransa, İtalya ve Almanya’da bunu görüyoruz. Siyahiler, kahverengiler ve Müslüman göçmenlere karşı düşmanca tutum sergilemenin seçimlerde oy getireceğine inanılıyor.” diye konuştu.

Avrupa’nın yaşlanan bir kıta olduğunu hatırlatan İslam, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Avrupa demografik olarak hızla yaşlanıyor ve işçi sıkıntısı yaşıyor. Bu işçiler nereden gelecek? Sadece yapay zeka yetmez, yabancı işçilere de ihtiyaç olacak. Sağlık, eğitim, ulaştırma sistemlerimiz işçiler olmadan çöker. Göçmenler ekonomik büyüme ve kalkınmamızda çok önemli faktör.”

Shada İslam, göçmen karşıtlığının hem ABD’de hem Avrupa’da yaşandığını hatırlatarak “Siyasetçilerin kullandığı kelimeleri dinlediğinizde bunu görüyorsunuz. Kimse tamamen açık sınırlarımız olsun demiyor ama insani bir şekilde, insan hakları ve değerlerimize uygun, insanları onurlu şekilde karşılayabiliriz.” ifadelerini kullandı.

“Siyasetçiler göç korkusunu siyasi kazanç için kullanıyor”

Rotterdam Erasmus Üniversitesinden emekli, Göç ve Entegrasyon Çalışmaları Profesörü Han Entzinger, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) verilerine göre dünyada 120 milyondan fazla insanın yerinden edildiğini belirterek bu kişilerin önemli bir bölümünün ülkeleri içinde, büyük bir kısmının ise başka ülkelere göç ettiğini söyledi.

Entzinger, Avrupa’daki göç tartışmalarının olduğundan daha büyük bir problem gibi gösterildiğini vurgulayarak “Yerel nüfusun bir kısmı göçmenlerden korkuyor çünkü farklı geçmişlere sahipler ve tehdit olarak algılıyorlar. Belirli siyasetçiler bu memnuniyetsizlik duygularını istismar etme eğiliminde.” dedi.

Hollanda’da kısa sürede ikinci kez hükümetin göç konusu üzerinden düşmesine değinen Entzinger, “Mültecilerle ilgili verilen sayılar ve bilgiler her zaman doğru değil. Sayıların gerçekte olduğundan çok daha büyük olduğu, yetkililerin konuyla başa çıkmakta zorlandığı ima ediliyor. Gerçekte durum bazı siyasetçilerin önerdiği kadar kötü değil, ama bunun oy kazandıracağını düşünüyorlar.” diye konuştu.

Han Entzinger, Hollanda için mültecilerin tüm göçmenlerin sadece yüzde 10’undan biraz fazlasını oluşturduğunu belirterek “İş gücü yaşlanıyor ve genişleyen ekonomi nedeniyle mevcut olandan daha fazla insana ihtiyaç var ve bu nedenle göçmen işçilere ihtiyaç duyulmaya devam ediyor. Birçoğu talep edilen becerilerden yoksun olan mülteciler de bunun üzerine ekleniyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“ABD’de 12 milyon kayıt dışı göçmen ekonomiyi destekliyor”

ABD’deki duruma da değinen Entzinger, “ABD’de şu anda ekonomiyi destekleyen tahminen 11-12 milyon kayıt dışı göçmen yaşıyor ve (Donald) Trump hükümeti bu insanların varlığını nüfusun geri kalanını korkutmak için kullanıyor. Bu insanların ABD ekonomisini ne kadar güçlü desteklediğini yeterince fark etmiyor.” dedi.

“Tarım, lokantacılık, inşaat sektörü gibi ekonomi kesimlerinin bu insanlar aniden ortadan kaybolsa çökeceğinin” altını çizen Entzinger, Trump’ın politikasının etkili ancak zararlı olduğunu söyledi.

Profesör Han Entzinger, “Son aylarda Meksika-ABD sınırını geçen sadece birkaç bin kişi var, 2 yıl önce ayda 200 binden fazlaydı. Bu anlamda politikası etkili ama nüfusun farklı kesimlerini birbirine düşürmenin asla iyi bir şey olmadığını düşünüyorum.” diye konuştu.

Göç sorununun küresel bir mesele olduğunu ifade eden Entzinger, Afrika ve Asya’daki ülkelerin de önemli sayıda göçmen ve mülteci barındırdığını anımsattı.

Türkiye örneğini veren Entzinger, şunları kaydetti:

“Türkiye, çok farklı kökenlerden çok sayıda göçmene ev sahipliği yapıyor. Hem komşu ülkelerden mülteciler hem de Türk ekonomisinin durumu nedeniyle artan sayıda göçmen işçi var. Türkiye eskiden göç veren ülke olarak görülürdü, hala öyle ama şimdi geçiş ülkesi konumunda.”

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP