ANNE-BABA KAVGASIYLA BÜYÜYEN ÇOCUKLAR

ANNE-BABA KAVGASIYLA BÜYÜYEN ÇOCUKLAR

ABONE OL
23:01 - 21/05/2024 23:01
ANNE-BABA KAVGASIYLA BÜYÜYEN ÇOCUKLAR
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ne yazık ki birçok çocuk, kavga gürültünün eksik olmadığı aile ortamında büyümekte. Anne ve baba; dişlerini gıcırdatıp yumruklarını sıktığında, kızıp seslerini yükselttiklerinde, öfkelenip eşyaları kırıp döktüklerinde, hele birbirlerine el kaldırdıklarında çocukların içinde yıkıcı fırtınalar kopmakta o an. Her fırtına da çocuğun içinden bir şeyleri koparıp götürmekte. Kopup gidenler, ne mi?

Kopup gidenler; yeni yeni yeşermeye başlayan sevgi fidanları, yüreklere ekilip yeşermesi beklenen saygı ve özsaygı tohumları, tüm yaşamına yön verecek olan özgüven anıtları, onu başarıya götürecek olan erinci, onu taşkın bir selden dingin bir suya dönüştürecek olan mutluluğu… İçinde beslediği büyük ülküler bir sırça köşk gibi düşüp tuzla buz olur. Gönlünün en derinine altın harflerle işlediği başarı imgelerini, yaşamını yönlendirecek amaçları kuş olup uçar birden yürek dalından.

Bir evde anne ve baba arasında kavga sürdükçe çocuklardan bir şeyler gider, eksilir. Ailenin küçük bireyi, kavgalar arttıkça kendini eksik olarak duyumsamaya başlar. Eksik duyumsama arttıkça özgüven güneş görmüş kar gibi erir. Bu kavgaların çocuktaki en büyük ve ilk yıkımı kendini eksik görmesiyle başlar. Kendini eksik görmek, değersizlik duygusunu yaratır küçük eğinlerle tinlerde. Değersizlik, yetersizlik duygusu bir çocukta önemli yıkımlara neden olur. Çoğu zaman kavgaların nedeninin kendi varlığı olduğunu düşünüp kendini suçlar. Bu duygu, zamanla istenmeyen acı bir sonla da bitebilir.

Aile içi kavgalı bir ortamda büyüyen çocukta öncelikle düzensiz uyku sorunu yaşar. Gecenin karanlığı, onları korkutur ve kendini yalnız, terk edilmiş olarak duyumsar. Çoğu zaman uykusundan uyanır gördüğü düşler nedeniyle. Düşler bir karabasandır artık. Uykusuzluk onu yorgun, bitkin, dağınık yapar. Bu durum, dikkat dağınıklığını artırır. Yorgun, bitkin, dağınık, herhangi bir konuya odaklanamayan çocuğun dinlediklerine, okuduklarına, gördüklerine odaklanması çok zordur. Böyle olunca da yaptığı hiçbir işten zevk almaz. Boş zamanlarında amaçsız, yorgun, aylak aylak dolaşır evin içinde. Bu odaklanma sorunu çocuğu başarısızlığa tutsak eder.

Kavgalı ortamda yetişen çocuklar için amaçsızlık, kolayca görülüp anlaşılır. Günlük yaşamda hiçbir şeyden mutlu olmaz. Her şeyin boş olduğu sanısına kapılır. Bu sanı, giderek onda davranış biçimine dönüşür. Bu da çocuğun hiçbir konuda sorumluluk duymamasına neden olur. Bu tür çocukların okul başarılarının düşmesi kolayca gözlemlenir.

Aile içi kavganın çocukta yarattığı en büyük olumsuzluklarından biri de kaygı. Nerdeyse yapacağı her işte büyüklerce gereksiz görülen kaygı, büyük sorun yaratır. Kaygının asıl kaynağı da kavgayla dolu bir evde yitirilen özgüvendir. Bazı anne ve babalar ise bu kaygının çocuğun doğduğu günden başlayarak var olduğu söylerler. “Onun huyu böyle…” diyerek kestirip atarlar konuyu.

Anne ve baba kavgaları, çocuğun umudunu yok eder. Onun geleceğe yönelik umudu sert bir yelle sönen odun alevi gibi yok olur birden. Bu alevin dumanı bile kesilir kısa sürede. Umudunu yitirmiş birinden başarılı olmayı, çalışmayı, üretmeyi, özgün işler yapmayı bekleyemeyiz.

Aile içi kavganın, şiddetin, dolayısıyla sevgi ve saygısızlığın olduğu bir ortamda olduğu günümüz çocuğu; sanal dünyaya sığınmakta. Sanal dünyanın soyutluğuna kendini kaptırıp oyun bağımlısı olmakta. Bu bağımlılık, onun dünyasını küçücük telefonun, tabletin içine sokmakta. Bu da onu gerçekçilikten, somut dünyadan uzaklaştırmakta. Somut dünyadan uzaklaşmak demek, yaşamdan kopmak demek değil de nedir?

Anne ve babalar, kendi elleriyle çocuklarını bir bağımlılığın çıkmazına sürüklemekteler. Özgüvensiz, sevgisiz, başarısız çocuk; sanal dünyada bu eksikliklerini gidermeye çalışmakta havanda su döverek. Bu durum, onun umutsuzluğunu, amaçsızlığını daha da artırmakta aslında.

Anne ve baba kavgasının çocuğun beyninde yaptığı etki çok büyük ve derin. Bu, cephede savaşan askerlerin silahların şiddetinden etkilenmesiyle eşdeğer. Dünyanın en güzel ve umut dolu varlıklarına bu denli derin tinsel sorunlar, sayrılıklar yaşatmak sorumlu anne ve babaların yapacağı iş değil. Çocuklar; bu dünyaya kendi istedikleri için değil, anne ve babaları istediği için gelmekteler. Durum böyleyse dünyaya getirdiğimiz varlıklara, yaşamı zehretmek niye?

Adil Hacıömeroğlu

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP