Devletin Yurtdışı Hizmetleri

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Geçen hafta Hürriyet’in Almanya baskısında Ahmet Külahçı bir yaraya parmak basmıştı. Konu, yurtdışında vatandaşlarımıza devletin sunduğu hizmetler. Ben de kadroların doldurulmaması nedeniyle bir sorun haline gelmeye başlayan bu konuya değinmek istiyorum bu hafta.

1961 yılında hükümetler arasında gerçekleştirilen İşgücü Sözleşmesi ile başlayan işgücü göçü sürecinde gönderen ülke olan Türkiye’nin de yurtdışında ekmek parası peşine düşen emekçilerine bir takım hizmetler sunması gerekiyordu. O günden bu güne kadar yabancı bir ülkede çalışan ve yaşayan insanlarımıza çok yönlü ve değişen koşullara kısmen uyum da sağlamak suretiyle birçok hizmetler sunulageldi. Başlangıçta az sayıda olan konsolosluklarımızın ve bunların bünyesinde görev yapan ataşeliklerin sayısı arttı. Vatandaşlarımız zaman içinde konsolosluk hizmetlerinin yanında eğitim, din ve kültür alanlarında Türkiye’nin sunduğu hizmetlerden yararlandılar. Ben bu hizmetlerin günümüzde de değişen koşullar da dikkate alınarak hem yoğunlaştırılması hem de çeşitlendirilmesi gerektiği kanısındayım.

Zaman zaman vatandaşlarımız bu hizmetlerin yetersizliğinden yakındılar. Haklı oldukları noktalar yok muydu? Kuşkusuz vardı. Bunu da doğal karşılamak gerek. İnsanın olduğu yerde hata da olabiliyor. Ama devletin bu hizmetler konusundaki içtenliğinden kuşku duymamak gerekir. Hizmetin eksik veya kötü olması başka bir konu. İyi niyete karşın hizmetin aksadığı anlar olabilir, bundan sonra da olacaktır.

Fakat günümüzde başka bir durumla karşı karşıyayız. Külahçı’nın yazdığı gibi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşelikleri ile sanırım Eğitim Ataşelikleri’nin bir bölümü kadroların doldurulmaması nedeniyle hizmet sunamıyor. Hem de uzunca sürelerden beri. Ben, 5 Eylül 2007 tarihinde Berlin Büyükelçiliği Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşaviri olarak görevim sona erdiği için yurda döndüm. Müşavirlikte çok yetenekli bir arkadaşımız var, tek başına kaldı. Berlin Başkonsolosluğu nezdindeki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşemiz de sanıyorum iki buçuk yıl önce yurda döndü ve bu birimde de bir sözleşmeli personel var şimdi. Külahçı kadrosu olmadığı için hizmet sunulmayan Ataşelikleri yazmış. Burada tekrarlamayacağım. Bu personel atamadaki hareketsizlik ve gecikmenin kime ne yararı var, doğrusu anlayamıyorum.

Yurtdışı görevlere yapılacak atamalar ne hikmetse Türkiye’de her dönem bir sorun haline getiriliyor. Dışişleri Bakanlığı kadroları konusunda – neyse ki – sıkıntı yok. Fakat hemen her geçmiş hükümet ne hikmetse “ihtisas birimi” dediğimiz Ataşeliklerin, ya diğer dış birimlerin kadro sayılarıyla ya da atanma usulleriyle oynamadan ve ortalığı karıştırmadan edemedi bugüne kadar! Eğer bu hizmetler nitelikli elemanlarla ve yüksek bir performansla yapılacaksa neden sürekli bir belirsizlik ortamı yaratılır? Bunu da anlamakta zorluk çekiyorum. Bir de geçerli mevzuat bir engel gerekçesi olarak söyleniyor. Bir de bakıyorsunuz, belli bir göreve uygun görülen birisinin atanması için ileri sürülen gerekçe ortadan kalkıvermiş! Yahut başka bir kurum bu mevzuata hiç aldırmamış ve bildiğini okumuş. Kendi görevlilerinin atamalarını yapıvermiş. Bu arada mağdur olduğunu düşünen personelin açtığı ve sonuçlanması hep de uzun süren davalar var. Bu davalar yönetimin daha da durgunlaşmasına yol açıyor. Ataşelikler boş, hizmet bekleyen vatandaşın eli boş!

İşte bu nedenlerle ve benim bilemediğim başka olası nedenlerle devletimiz vatandaşlarımızın gereksinme duyduğu bir dönemde yasayla belirlenen hizmetleri sunamamakta. Tüm meslek yaşamını yurtdışındaki vatandaşlarımıza hasletmiş bir emekli bürokrat olarak ben de bu duruma üzülmekten kendimi alamıyorum. Sorunun ne zaman çözüleceği belli de olmadığı için galiba benim bu üzüntüm de kolay kolay geçmeyecek.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.