TÜRKÇE’YE GÖNÜL VERENLER

ABONE OL
18:43 - 05/02/2022 18:43
3

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkçe’nin toplumumuzda bulunan değişik kesimlerdeki algılanışı farklıdır.

İsterseniz konuya yakın tarihten bir girizgahla başlayalım.

Tarih 30 Kasım 2012, Hadi Uluengin Taraf gazetesinde çıkan „Türkçe yasağı mı “başlıklı yazısında Gülen Cemaati’nin (Fetö yapılanması) Hollanda’daki okullarının birinde öğrencilere „Türkçe konuşma yasağı “konusunu ele almaktadır. Hadi Uluengin konuya bir soruyla giriyor: „SON “ulusalcı” cazgırlığın farkında mısınız? “

Peki nedir ulusalcı cazgırlık?

Yukarıda da belirttiğimiz gibi değişik gazetelerin Hollanda’da Kasım 2012’de Gülen grubuna ait bir lisenin büyük çoğunluğu Türk kökenli olan öğrencilerine koymuş olduğu „Türkçe konuşma yasağına “karşı gösterilen tepkiyi kamuoyuna duyurması. Bu tepkiyi dile getiren kesim için ne diyordu hadi Uluengin? „Neo-Nazi Maocuların “Karanlık” varakparesinden (kâğıt parçası) Ergenekoncu provokatörlerin uzanan o bet (çirkin) ve o cırtlak sesli koro yine feryad- ü-figan (şikâyet) etmeye başladı. “

Neymiş Hadi Uluengin’e göre bu kesim?

Gülen okulundaki Türkçe konuşma yasağını gündeme getiren basın bir kâğıt parçasıymış, Naziciymiş, Maocuymuş, karanlıkmış ve deyim yerindeyse son zamanların modasıyla, tüm muhaliflerin olduğu gibi „Ergenekon’cuymuş “.

Gerçi günümüzde bu “Ergenekon” oyunu da fos çıktı iyi mi, meğer o da Fetöcülerin işiymiş; gerçi bas bas bağırdık o dönem ama duyan olmadı. “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” filan dendi. Hani Fetö okullarının hedefi öğrencilere Türk kültürünü ve Türkçeyi öğretmekti? Hani her yıl düzenlenen ve neredeyse tüm Türkiye belediyelerinin büyük bir özveriyle organizasyona sahip çıkmaları sonucunda 19 Mayıs kutlamaları için verilmeyen stadyumlarda, milyonlarca para desteğiyle kutlanan „Olimpiyat Şölenleri’nin “hedefi Türkçeyi sevdirmek değil miydi?

O dönemler bütün televizyonlar, gazeteler ve radyolarda bir ay süreyle ister istemez, özellikle de devletin medyasında, sıkça görür ve duyardık. Oy peşinde olan tüm siyasiler, rant peşinde olan tüm kişi veya kurumlar işbirliği içindeydi. Maalesef burada asıl konu Türkçe değildi, hiç de olmadı; Olay Fetö ekibinin itibar kazanmasıydı. Burada oynanan bir tiyatroydu. Hatırlarsınız belki o dönem Almanya’da tüm Eğitim Ataşelik kadroları boştu, neden acaba? Neden bu alanda eğitim bir kesimin rantına bırakılmıştı dersiniz? Peki, bir ay süreyle bu „Türkçe Olimpiyatları’nın “kutlandığı zaman dilimini hatırlayan var mı? Hatırlatalım, Mayıs ayı; yani 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nın kutlandığı zaman dilimi. Sonuç itibariyle bu kesimin anlayışında “Türkçe” hep ufak puntolarla yer almıştır.

Aynı oyun „Kutlu Doğum Haftası “kutlamalarında da oynanmaktaydı. Bunun zaman dilimi de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarına denk getirilirdi. Yani, bir şekilde milli bayramlara alternatif şölenler ayarlanmaktaydı o dönemlerde. Bu tespit, görmek isteyenler için geçerlidir elbette. Günümüzde ne “Türkçe Olimpiyatları” ne de “Kutlu Doğum Haftası” kaldı. Meğer her ikisi de Fetö projesiymiş de haberimiz yokmuş. Haberi olanlara ve bunları hayatları pahasına da olsa açık açık söyleyenlere (bizlere) „dinsiz “deniyordu.

Ve gelelim günümüze.

Şükürler olsun artık „Türkçe öldü “diyen bir Eğitim Bakan Yardımcımız var. Savunma Bakanlığı ile isminin önünde “milli” sıfatı bulunan tek Bakanlığın Bakan Yardımcımız Nazif Yılmaz ‘Türkçe öldü’ diyerek imam hatip okullarında, ders içinde değil teneffüslerde, ders dışında ve okulun her alanında “Türkçe konuşmayı yasaklamayı” öneren isim. Yayımladığı bildiride: “Arapça öğretilirken ikinci bir dil kullanılmaması gerekir. Öğrenciler, öğretmenleri ile ancak Arapça diyalog kurabileceklerdir. Öğrenci teneffüslerde öğretmeni ile ancak Arapça konuşabilir. Ya konuşur ya da yanında tercüman getirir” diyor. Hassasiyet Türkçeydi değil mi?

Bu bağlamda kısaca da olsa Yurt Dışı Türkler Başkanlığı (YTB), Yunus Emre veya Maarif vakfından bahsedelim. YTB ısrarla birkaç yıldır Avrupa’da ve özellikle de Almanya’da Yunus Emre desteğiyle değişik derneklere „Türkçe öğretimi destekleme “veya „Türkçe eğitmeni yetiştirme “projelerini sunuyor. Yüzbinlerce Euro parayı değişik derneklere bünyelerinde Türkçe dersi vermeleri için altyapı ve eğitmen desteği sağlanıyor. Sonuç sizce ne olabilir? Ben söyleyeyim. Türkçe açık alanlardan (okullardan) alınıp kapalı alanlara (camilere, derneklere) verilmektedir, hem de Türk devletinin desteğiyle. Görünen o ki, gaye Türkçe ’ye sahip çıkmak, Türkçe’nin itibarını ve imajını yükseltmek değil. Tam tersi, Türkçe’yi bir siyasi rant alanı haline getirmektir.

Peki Yunus Emre Enstitüsü ve Maarif Vakfı ne için kuruldular ve ne işler yaparlar.

Yunus Emre 2007 yılında yurtdışında bulunan yabancılara Türkçe ve Türk kültürünü sevdirmek ve öğretmek maksadıyla kuruldu. Kurum tamamen Türkiye Cumhuriyeti bütçesi ve iradesiyle yönetilmektedir. Enstitünün Almanya temsilciliği Berlin ve Köln’de kurulmuş, maddi altyapısı sağlanmış ve müdürlüğe de atama yapılmıştır. Sunulan tüm maddi imkân ve olanaklara rağmen kurum arzu edilen düzeyde sürdürebilirin örgün eğitim programına sahip, kurumsallaşmış ve siyaseten bağımsız bir eğitim kurumu haline gelememiştir. Kurum görev sahasının dışına çıkarak hedef kitlesi yabancı öğrencilerden ziyade burada bulunan Türk kökenli öğrenciler olmuştur.

Aynı şekilde Maarif Vakfı da 2016 yılında Fetö yapılanmasıyla mücadele ve burada Türk okulları açma maksadıyla kurulmuştur. Bu amaçla Almanya temsilciliği Köln’de kurulan vakıf dolgun maddi altyapıya sahip ve yüksek sayılabilecek maaş ile müdür atanması da yapılmıştır. İlginçtir ki müdürlük de mevcut hükümette bulunan partinin reklam işlerini yapan ve bu partiden milletvekili aday adaylığı olan bir şahsın eşine verilmiş olmasından dolayı liyakat tartışmasını da beraberinde getirmiştir. Vakıf, tüm bu zengin olanaklara rağmen gerek bulunduğu bölgede gerekse Almanya çapında Alman kurumları ve Türk kökenli STK’lar ile sağlıklı bir iletişime geçememiş ve sonuç itibariyle de bir eğitim programı ortaya koyamamıştır.

Fakat öyle bir grup, kesim ya da kişiler vardır ki konuyla hiçbir mesleki yakınlığı veya rant beklentileri olmamalarına rağmen gönül vermişler, sevdalarını ortaya koymuşlardır. Onlar Türkiye Cumhuriyeti’nden tek kuruş ödenek almayan Türkçe gönüllüleridir ve „TÜRKÇE” onların nezdinde hep büyük puntolarla yazılmıştır. Onlar her meslekten bir araya gelen Türkçe aşıklarıdır. Onlar, çocuklarımızın dilsel yeteneklerini ve becerilerini geliştirmek, okul başarılarını ve eğitim düzeylerini yükseltmek için çalışmalar yapmışlar ve yapmaktadırlar. Onlar, kısıtlanmak, yasaklanmak ve okullardan kaldırılmak istenen Türkçe ‘ye sahip çıkarak hak ettiği önemin verilmesini sağlamak için mücadele etmiş ve etmektedirler. Onlar, ulusal kültürü ve edebiyatı yaşatmak, anadili bilincinin gelişmesi için toplantılar, seminerler, konferanslar, kampanyalar ve benzeri etkinlikler düzenlemiş ve düzenlemektedirler. Onlar, kısaca toplumun her kesimine TÜRKÇE sevgisini hiçbir rant beklentileri olmadan sırf bu işe gönül verdikleri için büyük puntolarla aşılamak istemektedirler.

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
    Tüm Yorumlar (2)
    • Ali Sak

      Tamamdır benim açımdan sakıncası da yoktur. Düzeltmeler için de ayrıca teşekkür ederim

      Yanıtla
      +0
      -0
    • Tahsin MELAN

      Sayın Sak, merhabalar!

      Yazınızı yeni hazırlayıp kullanıma açtığım biimsel içerikli BİZİM DİLİMİZ adlı sayfama eklediğimi bildirmek isedim. Umarım sizce de sakıncası yoktur. Yine de görmenizi ve aksi bir durumda silebileceğimi bilmenizi isterim.

      Sayfanın bağlantısı:
      https://bizimdilimiz.com/bizimdilimiz-com-turkce-sevdalilari/

      Not: Hoşgörünüze sığınarak kimi yerlerde dalgınlıkla eklerin ayrıldığını gördüğümden Türkçe sözcüklerindeki kesme işaretlerini kaldırdım.

      Sonsuz selâm ve saygılarımla

      (Burada belirtilen e-posta adresiniz hatalı mesaj verdiğinden buraya eklemek zorunda kaldım.)

      Yanıtla
      +0
      -0