DOST BİLDİKLERİM
Sanırdım gündüzdü onlarla gecem.
İçimde ümitti dost bildiklerim,
Ne zaman yıkılıp yere düştüysem,
Bırakıp da gitti dost bildiklerim.
Nerde o sözlere kandığım günler?
Her gülen yüzü dost sandığım günler?
Acıdan kahrolup yandığım günler…
Terk edip de gitti dost bildiklerim.
Korkar oldum bana dostum diyenden.
Varsa var olandan, yoksa gidenden.
Ne onlardan eser kaldı, ne benden.
Beni benden etti dost bildiklerim.
Meydana çıkalı asıl çehreler,
aydınlanmaz oldu artık geceler.
Yalanlar tükendi, düştü maskeler.
Beni benden çaldı, dost bildiklerim.
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Bu yazımı yıllar önce, 2011 yılında kaleme almışım.
Kimin arkadaşım, kimin dostum olduğuna ilişkin yargılarımda gelgitler yaşıyorum son günlerde.
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın, şarkı olarak da bestelenen, dostluk üstüne yazdığı bu şiirini de üste alarak bir kez daha sunuyorum okumanıza.
Hele bir yorumlar ve konuya ilişkin düşündüklerinizi de yazarsanız, kuş olur, kanat takarım.
Başlıktaki iki sözcük, ilk bakışta, eş anlamlı sözcüklermiş gibi geliyorlar insana.
Ne dersiniz?
Sizce de bu iki sözcük eş anlamlı mıdırlar?
Yoksa bunlar karşıt anlamlı iki sözcük müdürler?
Birlikte değerlendirelim mi?
Arkadaş; sana geldiğinde bir konuk gibi davranır.
Dost; buzdolabını açar, istediğini alır.
Arkadaş; ağladığını görmez.
Dostunun omuzu gözyaşlarınla ıslanır.
Arkadaşın; çağırdığında, boş elle gelmiş olmamak için, elinde bir paketle gelir sana.
Dostunsa; çağrıya sana yardımcı olabilmek için erken gelir, sen toparlanıncaya değin de kalır.
Arkadaşın; onu, o yattıktan sonra ararsan rahatsız olur, kızar.
Dostun sana “Derdini anlatmak için neden bu kadar geç kaldın?” diye sorar.
Arkadaş; küçük bir kavgadan sonra, “Artık aramızda her şey bitti!” der.
Dost; zaman yitirmeden arar seni, “Unutalım!” der.
Arkadaş; her zaman onun arkasında olmanı ister senden.
Dostsa hep arkandadır senin.
Arkadaş; zayıf yanlarını öğrenir ve seni hep o yönlerinden yaralar.
Dost; nelerden zevk aldığını öğrenerek sana o yönlerinden seslenir.
Arkadaş; zayıflıklarını hep yüzüne vurur.
Dost; zayıf yanlarını örtmek için çabalar.
Arkadaş; seni hep ikinci olarak görmek ister.
Dost; senden sonra ikinci olmaktan onur duyar.
Arkadaş; bu denli bencildir.
Dost; son derece özverilidir.
Arkadaş; sıkıntın olmadığı zamanlarda yanındadır.
Dost; en sıkıntılı anlarında yanı başındadır.
Sen; arkadaşının huzurlu olması için uğraşırsın.
Dostun senin huzurlu olman için çaba harcar.
Hangisine güvenelim?
Arkadaşa mı, dosta mı?
Her ikisine de mi?
Sen arkadaşınla salt arkadaş mısın?
Arkadaşın için, “O, benim dostumdur.” diyebiliyor musun?
Kafan karıştı değil mi?
İşin özü, benim de…
Bu yazıyı 2011 yılında yazmışım.
Arkadaşım mı çok, dostum mu?
Bilemedim.
Ama; şunu biliyorum:
Arkadaşlıkları dostluklara, dostlukları arkadaşlıklara çevirmek ne denli elimizdeyse;
bir zamanlar arkadaşımız, dostumuz olanlarla selamı sabahı kesmek de o denli elimizdedir.
Ne mutlu arkadaşlıkları dostluklara çevirebilenlere…
Ne dersin?
ALMANYA
5 saat önceGÜNCEL
8 saat önceALMANYA
8 saat önceALMANYA
9 saat önceALMANYA
9 saat önceALMANYA
11 saat önceALMANYA
11 saat önce