0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Şimdi gözlerimizi kapatalım ve sanal bir yolculuğa çıkalım:
Berlin’deyiz.
Oranienburger Straße’deki bir resim galerisinde o akşam sergi açılışı var.
Davetliler galeri küçük olduğu için ellerinde kadehleriyle sokağa taşmışlar, aralarında koyu bir sohbete dalmışlar.
Sıcak Berlin akşamında insanların birbirleriyle sıcak sohbetlere daldıkları anda beklenmedik bir şey oluyor.
Eli sopalı bir grup aniden din ve töre dışı davranışları olduğunu düşündükleri sergi davetlilerine saldırıyor.
Sanatçıların ağzını burnunu bir güzel kırıp hastanelik ediyorlar.
Galerinin camı çerçevesi indiriliyor.
Polis saldırganlardan bir kaçını yakalayıp sonra serbest bırakıyor.
Berlin yetkilileri de olayın önemli olmadığını, organize bir saldırı olarak değerlendirilemeyeceğini açıklıyorlar.
Hatta üstü kapalı olarak galeri açılışına gelen ve dayak yiyenleri suçlar gibiler.
Sokakta içki içtikleri için.
Henüz açıklamadılar, ama oradaki galeriler bir daha sergi açılışı yapıp yapmama konusunda son derece kararsızlar artık.
Potansiyel saldırganlar da bir dahaki olayı nerede gerçekleştireceklerini düşünüyorlar şimdi.
Şimdi yine Berlin’de Tiergarten’dayız.
Hava güzel ve gençler o gün kendilerini bu güzel parkın serin ve kuytu köşelerine atmışlar.
Bir iki çift de parkın banklarında el ele oturuyorlar.
O sırada bir polis arabası yaklaşıyor.
Önlerinde duruyor.
Bir polis memuru gençleri arabaya çağırıyor ve kimliklerini istiyor.
Gençlerin kimliklerini kayıtlara geçirirken onlara “uygunsuz durumda” olduklarını belirtiyor.
El ele olmanın nasıl bir “uygunsuzluk” olduğunu anlayamayan Alman gençleri şaşkın.
Olay ertesi gün medyada da yer alıyor, ama geçiştirilip gidiyor.
Resmi makamlardan da zaten bu konuda bir açıklama falan gelmiyor.
Berlinliler bu olaylar çoğaldıkça da artık kanıksamaya, alışmaya başlıyorlar.
Berlinli gençler bundan böyle polisle başları derde girmesin diye arkadaşlarının, nişanlılarının elinden tutmamanın akılıca bir davranış olacağını düşünüyorlar.
Ne dersiniz, bu olaylar Berlin’de olmuş mudur acaba?
Herkese iyi haftalar.

Dr. O. Can Ünver