TÜRKİYE, UYGURLAR VE ÇİN

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye son dönemde ”bölgesel güç” olma yolundaki politikalara ağırlık vermeye başladı.
Bir Ortadoğu, Balkan ve Kafkas ülkesi olan, Avrupa Birliği ve Atlantik ittifakları ile iç içe ilişkileri ile karmaşık dış politika sarmallarıyla karşı karşıya bulunan Türkiye, içerde ve dışarıda ekonomik gücünün arttığı algısıyla yakın çevresindeki birçok soruna müdahil olmaya başladı.
Türkiye’nin bu politikaları tabii ki tartışılır; gerektiğinde eleştirilir veya yüceltilebilir.
Fakat bu yolun çok rahat ve virajsız, yokuşsuz olmasını düşünmek saflık olacaktır.
Bu rollere soyunan bir ülkenin öncelikle kendi evinde huzur ve sükunet ortamını sağlaması gerekiyor.
Aksi halde dışarıdaki gücünün inandırıcı ve yaptırım sağlayıcı olduğunu bekleyemeyiz.
Aslında bölgesel güç Türkiye’nin üzerinde duracağı konular sadece yakın bölgelerle ilgili de olmayacak.
Bunu herhalde ileride hep birlikte göreceğiz.

Bu girişten sonra güçlenen Türkiye’nin şimdiye kadar yeterince müdahale etmediği, edemediği bir önemli ”Türk sorununa” değinmek istiyorum.

Asya’da diğer Türk topluluklarından farklı olarak kendi bağımsız devletini kuramamış olan ve Çin’in batısındaki Sincan’da yaşayan Uygurların yakın zamanda Çin devleti ile yaşadığı sorunlarda bir tırmanış olduğu biliniyor.

Çin Komünist Partisi yıllardır Sincan’daki etnik çatışmaları engellemek için şiddet dâhil pek çok yöntemi denedi.
Ülkenin altıda birini oluşturan bu bölge, seyrek nüfus yapısına ve muazzam petrol ve gaz yataklarına sahip.

Aynı zamanda da stratejik olarak merkezi Çin’in Orta Asya’daki komşuları Pakistan, Hindistan, Kazakistan ve Afganistan’la arasında bir anlamda tampon bölge konumunda.

Yani, Çin’in kolay vazgeçeceği bir bölge kesinlikle değil.

Aslında çok ulusluluğu kabul eden Çin Halk Cumhuriyeti’nde doğal kaynaklar açısından çok zengin olan Uygur yurduna nüfus yapısının değiştirmek amacıyla Han Çinlilerini iskân etmek suretiyle hızlı bir asimilasyon veya Çinlileştirme politikası sonucu Sincan’ın artık sadece Uygurlara ait bir idari ve coğrafi bölge olmaktan çıkarıldığı anlaşılıyor.

Buna karşı çıkanların da akıbeti malum: En son geçtiğimiz Kaşgar ve Hotan’da yaşanan kanlı olaylarla ilgili olarak Abdulgani Yusuf, Ablikim Hasan, Muhtar Hasan ve Memetniyaz Tursun adlı dört Uygur Çin’de ölüm cezasına çarptırıldı ve muhtemelen de cezaları derhal infaz edildi.

Ben bu konuda Türkiye’de resmi veya gayrı resmi bir tepki gösterildiğine tanık olmadım.

Türkiye ile Çin arasında gelişen ekonomik ve siyasi ilişkiler bu konularda dikkatli, olunmasını gerektiriyor olabilir.

Ancak Uygur Türklüğü ortak tarihi mirasın ayrılmaz bir parçasıdır ve onlara karşı da manevi sorumluluğumuz vardır.

Dünyanın her tarafındaki Türklerin gözü aslında ekonomik gücü artan Türkiye Cumhuriyeti’ndedir.

Balkan, Kafkas ve Asya coğrafyasındaki Türk toplulukları için vatandaşı oldukları ülkelere duydukları sadakatin yanında Türkiye’ye olan gönül bağları hiç kuşkusuz bizim için de çok önemlidir ve bunu unutmamamız gerekiyor.

Sonuç olarak değişik coğrafyalarda yaşayan akraba ve soydaş toplulukların sorunlarına eğilmek Türkiye’nin manevi sorumluluğu olmaya devam ediyor.

En az Filistin’e gösterilen önem ve duyulan sorumluluk kadar…

Dr. O. Can Ünver

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.