TİMSAH GÖZYAŞLARIYLA OLMAZ!

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

1988 Schwandorf kundaklamasında 3 Türk 1 Alman, 1992 Mölln kundaklamasında 3 Türk ve 1993 Solingen kundaklamasında ise 5 Türk yanarak hayatını kaybetti.
Bu üç yangından hemen sonra yetkililer, genellikle de politikacılar, inceleme sonuçlarını beklemeden açıklama yaptılar: ”Abartmayın, bu kundaklamaya benzemiyor, vs. vs.!”
Her defasında da herhalde yüzleri kızarmıştır diyorum.
Çünkü bu olayların failleri yakalandı ve yargılanıp mahkûm edildiler.
Hepsi de Almanya gibi demokratik bir ülkede olmaması umut edilen faşist canilerdi.
Daha sonra yanlış hatırlamıyorsam, Karlsruhe ve Münih’de de ölümle sonuçlanan ”Türk evi yangınları” oldu.
Ne hikmetse, bunların kundaklama olduğuna ilişkin çok güçlü kuşkular var denmesine karşın failleri hiçbir zaman bulunamadı.
Dokuz kişinin yaşamını yitirdiği 2008 Ludwigshafen yangınında da eyaletin sosyal demokrat başbakanı daha dumanlar tüterken bu kundaklama değildir hikmetini savuruvermişti.
Onunla ağız birliği edenlerden biri zamanın İçişleri Bakanı Schäuble, diğeri de CDU Meclis Grup Başkan Vekili Bosbach’dı.
Her iki politikacı da bu olayda Neonazi parmağı yok demeye getirdiler.
Solingen’den sonraki olaylar aydınlatıl(a)madı.
Berlin-Neukölln’de son zamanlardaki seri kundaklamaların sonucu ne oldu, bilmiyorum.

Alman yetkililerin bu türden saldırı ve cinayetler karşısında ezilip büzüldüğünü görüyor ve bu tutumlarını anlıyorum.
Fakat üstünü örttüğünüz takdirde sorun ortadan kalkmıyor ki!
Hele bir takım devlet kurumlarının, gizli servislerin ve diğer güvenlik kurumlarının ”bilerek” bu vahim olayları örtbas ettiklerinin Almanya için ne acı bir durum olduğunu sorgulamak gerekmez miydi?
Neyse ki önceki gün Federal Meclis’te az sayıda milletvekilinin katılımıyla da olsa bir tür ”özür dilenmesi” Almanya siyaset kurumundan beklenen ve doğru bir tavırdır.
Her ne kadar kurbanların ailelerine komik bir tazminat ödenmesi iradesi dile getirilmiş olsa da şimdiye kadar rastlanmamış bir sorumluluk üstlenme kültürünün oluştuğunu gösteriyor bu tavır.
Ben sayın okuyucularıma bir göz atmaları için Uluslararası Af Örgütü’nün (Amnesty International) ”Täter Unbekannt. Mangelnde Aufklärung von mutmaßlichen Mißhandlungen durch die Polizei in Deutschland” (www.amnestypolizei.de/kampagne/bericht.html) raporunu tavsiye ediyorum.
Alman hükümetinin alması gereken daha çok önlem olduğu bu rapordan anlaşılıyor.
Emniyet güçlerinin bir bölümünün, belki de Türk düşmanı söylemlerden de etkilenerek davranışlarını kontrol edemedikleri anlaşılıyor.

Her ülkede devlet güçlerince orantısız güç uygulanıyor, bu bilinen bir gerçek.
Fakat bu kabul edilecek bir şey değil ve demokratik bir ülkeye yakışmıyor.
Çıkıp ikide bir de yan yana yaşadığınız insanları türlü saçma gerekçelerle yerden yere vuracaksınız, onların her birlikte toplumunu oluşturduğunuz bir ülkede her türlü fenalığın müsebbibi olduğunu kitaplarınızla, televizyon programlarınızla, siyasi söylemlerinizle ilan edeceksiniz.
Sonra da şu son ”dönerci cinayetleriyle” karşılaşınca da timsahın gözyaşlarını dökeceksiniz.
Bu çok inandırıcı değil ve korkarım asıl aklını başını devşirmesi gerekenler yine bu son olaydan da ders almamış olarak – umarım olmaz – bir sonraki cinayetlerde de aynı sözlerle karşımıza çıkacaklar.

Alman siyasetine ve kanaat önderlerine gün bugündür demek istiyorum.
Atın artık şu zehri içinizden, ırkçı-insanlık düşmanı söylemlerin sahiplerine ve onların kışkırttığı canilere her ne şekilde olursa olsun bir zerrecik de olsa prim vermeyin.
Çünkü biliyorum ki, yüksek bir kültüre sahip olan gerçek Alman toplumunu bu zararlı yaratıklar temsil etmiyor.
Eski ve faili meçhul olaylar dâhil ne varsa gün yüzüne çıkarın ve hem demokrasi hem de insanlık adına artık ne gerekiyorsa yapın.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.