İŞGÜCÜ GÖÇÜ

ABONE OL
11:55 - 23/10/2020 11:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Tam yarım yüzyıllık bir öykü bu.
30 Ekim 1961 tarihinde Türkiye ile Almanya arasında bağıtlanan işgücü sözleşmesi ile başlayan süreç bu yıl ilk yarım yüzyılını geride bırakıyor.
Bu süre göç olgusunun önemi yanında aslında pek de uzun bir zaman aralığı değil hiç kuşkusuz.
Fakat elli yıl aynı zamanda çok az bir zaman da değil.
En azından bu süre içinde tanığı olduğumuz hızlı gelişmelere baktığımızda elli yıla ne çok şeyin sığdığını görüp şaşırıyorsunuz.
Sirkeci’den kalkan trenlerle gelen kaç kişi kaldı günümüze, bilmiyorum.
Ama bugün nüfusu üç milyona varan Türk göçmen topluluğu, değişen dokusu, rengârenk yapısı, sorunları ve fırsatları ile akademisyenler için müthiş ilginç ve o ölçüde de çekici bir araştırma alanı anlamı taşıyor.
Aslında bu olgu, taraf olan ülkeler, göçmenler, her iki ülkenin toplumları ve hükümetleri açısından ifade ettiği öneme koşut olarak başlangıçtan beri gündemde kalmaya devam etmekte.
Ancak zaman ilerledikçe ve daha önce çok öngörülmeyen gelişmeler ortaya çıktıkça yeni görüşler ve yeni yaklaşımlar da tartışma konusu olmaya başlıyor.
Bundan otuz yıl önce söz konusu edilemeyen yerleşiklik günün koşullarında artık doğal karşılanıyor ve Almanya’nın toplum, ekonomi ve siyaset yaşamında Türk göçmenlerin giderek daha fazla yer edinmeye başladıklarının farkına varılıyor.
Buna karşılık uygun siyaset üretilmesinde göç olgusunun gösterdiği dinamizme uygun davranılamadığı da saptanıyor.
Dünyada değişen göç tanımı doğrultusunda ve sınırların fiziki/sanal geçirgenliğinin artmasına karşın bu gelişmelere uyan politik tavırların alınmasının geciktiğini görüyoruz.
Yasa koyucular ve uygulayıcılar sanki tüm değişimin 30-40 yıl gerisinden gelmekte ısrarlılar.
Bu tutumun ne kadar daha korunabileceğini bilmiyoruz, ama ben-merkezci göç politikalarının artık yavaş yavaş demode olduğunu galiba artık daha çok fark eden var.
Şimdi bu yıl Ellinci Yıl nedeniyle Almanya’da çok sayıda etkinlik düzenlenecek.
Bu etkinliklerde elli yıllık göç öykümüz çeşitli boyutlarıyla ele alınacak, tartışılacak.
Bazılarınca kutlama olarak nitelendirilecek bu etkinliklerin aslında bir anımsama, anımsatma olarak adlandırılması uygundur diye düşünüyorum: Ortada ne kutlanacak, ne de yakınılacak bir olgu kanısında değilim.
Bu yıl, içinde yaşanılan toplumla birlikte ortak bir geleceğe nasıl yürünebileceğini ele alan, Fazıl Hüsnü’nün bir zaman söylediği “pis el, pis yürek” olmaktan çıkmış Türk göçmenlerinin önce kendilerine, sonra topluma ve iki ülke arasındaki çok boyutlu ilişkilere, haliyle barışa ve insanlığa yaptıkları, yapacakları katkılarla anılacakları etkinliklerin gerçekleştirilmesi arzumuzdur.
Elli yıllık göç sürecine katılmış olan tüm emekçilerimize saygılarımla mutlu ve sağlıklı bir yıl geçirmenizi dilerim.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.