YİNE DE UMUT

ABONE OL
22:35 - 23/07/2022 22:35
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best
  • En çok konuşulan, tartışılan ve bizi doğrudan ilgilendiren, belirleyen üç alanda görürüz varlığımızı:

      – Devlet – Ülke – Toplum

  • Bu temel üçlünün her zaman sağlam olması, güvenilir olması ve korunması, desteklenmesi… gerekir.
  • Eğer devlet zayıflar ve yanlış yönetimlerin eline düşerse, ülkenin tüm varlıkları da buna bağlı olarak yitirilmeye başlar.
  • Kendine, geçmişine, kuruluş ilkelerine, tarihine, insanlarına sahip çıkan, koruyan bir adil devlet herkes için gereklidir ve devlet yurttaşlarına hizmet etmek için vardır.
  • İnsanların kendi öz değerlerini yitirmesi ile de toplum yozlaşmaya başlar.
  • Ülkenin her türlü yer altı ve yer üstü doğal kaynakları, varlıkları en üst düzeyde korunmalı ve sahip çıkılmalıdır ve yabancılar asla verilmemelidir.
  • Bunların yapılabilmesi, doğru uygulamalar ile ülkenin milli ekonomisi ve üretim olanakları korunup, artırılmalıdır.
  • Ancak bir “üniter” devlet olarak sanayide, ekonomide, üretimde, yurt dışı ilişkilerde.. başarılı olunursa enflasyon ile baş edilebilir ve kişi başına düşen yıllık gelir oranı artırılabilir.
  • Bir hukuk devleti, bir sosyal devlet olunduğunda ise yoksullukla, işsizlikle, açlıkla, evsizlikle, eğitimsizlikle… baş edilebilir.
  • Devletin kamu hizmetlerini sunan en önemli organı “kamu yönetimi”dir.
  • Kamu yönetiminin çalışmasında ve hizmet sunmasında başarısız olmasında rol oynadığı düşünülen ve önemli olan ise “siyasal, sosyal, ekonomik ve idari” yapılardaki sorunlardır.
  • Yürütmenin eli ayağı olan kamu yönetimi, sunduğu hizmetlerin halkın gereksinimlerine verdiği karşılık oranında başarılı veya başarısız sayılır.
  • Demokratik bir devlette kamu yönetiminin en temel varlık nedeni, devletin amacı “halkına hizmet etmek” olarak düşünülür.
  • Eğitim, sağlık, konut, sosyal güvenlik, planlama, çevrenin korunması v. b. gibi temel sosyal hizmetlerin sağlanıp sunulmasında, uygulama ve yürütülmesinde çoğu zaman başarısız olduğu görülen kamusal politikalar ve programlar ekonomik sorunların gittikçe artmasıyla birlikte devlete olan güveni gittikçe azaltmaktadır.
  • Genel bağlamda kamu kurum ve politikalarının başarısızlığını devlet, toplum, bürokrasi ve baskı gruplarına bakarak, inceleyerek görmek gerekir.
  • Devlet ve bürokrasi yapısını ve işleyişine çok dikkatlice bakmak yararlı olacaktır.
  • Kamu yönetimi başarısızlığını sadece piyasa ekonomisindeki başarısızlıkla açıklamak yeterli olmayacaktır.
  • Adil bir gelir dağılımı sağlanabilirse ancak “toplumsal huzur” sağlanılabilir.
  • Bugün ise hukuka, bağımsız yargıya, işlerin düzelebileceğine olan umutlar tükendi, umutlar yitirildi.
  • İnanılması akla bile gelmeyecek bir beyin göçü dalgası yaşanıyor oldu.
  • İşsizlik ne durumdadır, ne gibi önlemler alınmaktadır, neler yapılabilir diye düşünen, uğraşan var mı?
  • Ortalıkta konuşulanlar, anlatılanlar, açıklamalar, ifşaatlar, toplumda ve devlette ele geçirilen yerler, gittikçe güçlenen kesimler…
  • Devletin her bir işi, her bir evrakı kayıt altına alınmaktadır diye düşünülmektedir ve bugün görülmeyen o kayıtlar, belgeler bir gün ortaya çıkar ve işleme konulur.
  • “O” günü geldiğinde kimin, kimlerin, nerelerde, kimlerle ve hangi konularda iş birliği yapıp, rant, çıkar, kazanç, güç ilişkileri kurdukları gittikçe artan bir hızla ortalığa dökülür.
  • Atatürk’ün çağdaş uygarlık idealinden kopmuş ve gittikçe sömürülen, kural dışı, karanlık ilişkilerden söz edilen bir ülke görünümü var.
  • 19 Mayıs 1919’da Samsun’a geldiğinde onun aklında ve yüreğinde neler vardı?
  • Yok olmak üzere olan bir ülkeyi işgalden kurtarmak, bağımsızlığa ulaşmak, özgürlükçü, çağdaş uygarlığa erişebilecek yepyeni bir ülke kurmak isteğini hiç yitirmeden çalıştı.
  • Genç yaşlarda başlayan okuma, araştırma, inceleme ve yazma alışkanlıkları onun mücadelelerle, savaşlarla geçen yaşamında öz kimliğini bulmasında en büyük etken oldu.
  • Hiçbir zaman hiç kimseye eğilmedi ve inandığı yolda, özgür iradesi ile ilerledi, çalıştı ve ülkenin çağdaş kurumlarını, sanayisini, alt yapılarını kurdu.
  • Umudunu yitirmedi, düşündüklerini uyguladı, fikirlerini açıkladı ve uygarlıkta, bilimde ilerlemenin yollarını gösterdi.
  • Ekonomide milli devlet olmak gerektiğini ortaya koydu ve uyguladı.
  • Milli eğitimi çok önemseyip gerekli önlemlerin alınmasını sağladı.
  • Din sömürüsüne ve tekke ve benzeri yapılanmaların zararına dikkati çekti…
  • Geçen yıllar içerisinde ise din adı altında açık-kapalı kuruluşlar, cemaat denilen topluluklar, dernek ve vakıf adı altında kurulanlar ve onların kurdukları şirketler, devletin içine yerleştirilen kadroları… ile çok ileri bir boyutta yapılanlarla karşı karşıyayız.
  • Siyaset, ticaret, ibadet artık iyice “iç içe” geçmiş durumda olup, tüm egemenlikleri ellerine geçirme yolunda gözükmektedirler.
  • Önümüzdeki dönem ise bu yapılanmaların kendi aralarındaki güç çatışmalarını ve her türlü kirli ilişkilerini de görmeye hazır olmalıyız.
  • Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile 1923’te Türkiye Cumhuriyeti ilan edildikten sonra, siyasal, kültürel ve sosyal değişiklikleri yönlendirmeye amaçlayan altı temel ilke olan “laiklik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, cumhuriyetçilik ve inkılapçılık” tüm yönleriyle Türk toplum yaşamına egemen olmuştu.
  • Bunlar Türk devlet ve toplumunun günümüze kadar uzandığı süreçte esas alındığı en önemli ilkeler olmuştu ve bu ilkelere sahip çıkmak için gösterilen büyük bir çaba vardı.
  • Türkiye Cumhuriyeti, “hızlı çağdaşlaşmayı” başlıca hedef olarak gören ve benimseyen yeni kurulmuş bir siyasal sistemin dünyadaki ilk ve en önemli örneği olmuştur. (modernleşme-medinileşme: uygarlaşma)
  • Ne yazık ki Türk halkı uzun yıllardır Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği özgürlük, bağımsızlık ve uygarlık yolundan, çağdaşlıktan ilkelerinden uzaklaştırıldı.
  • Bunda kim, kimler suçludur, diye düşünmek, incelemek, araştırmak, çözüm yolları üzerinde düşünmek hepimizin görevi ve sorumluluğudur.
  • Son elli yılın Türk halkı üzerinde uygulanan yöntemler, propagandalar ve gizli-açık programlar sonucunda ne yazık ki gittikçe çökme çizgisine gelinen bir devlet, ülke ve toplum ile baş başa kalındı.
  • Toplumsal huzursuzluk gerek siyasal ve ekonomik, gerekse de mülteci politikalarına bağlı demografik yapı nedeni ile, enflasyon ve önlenemeyen işsizlik nedeni ile gittikçe artmakta ve tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır.
  • Plansız iç göç ve denetim altına alınamayan beyin göçü, betonlaşmaya ve ranta yönelik kentleşmeler, ülke içinde silahlanan gruplar ve cemaat adı altında demokratik beklentilerin dışındaki örgütlenmeler, tarımda gerileme, üretimde geriye kayış ve tüm bunların olabilir, yayılabilir olması ve hatta hoş görülür gibi olması aslında sorunlarımızın boyutlarının ne denli ciddi olduğunun da birer göstergesidir.
  • Günümüzün sorunları çok boyutlu olduğu gibi birbirlerini etkileyen, tetikleyen ilişkiler içindedir.
  • Ne yapılmalıdır, diye sorabilen, düşünüp, araştırabilen, çözüm yolları arayan eğitimli ve bilinçli yurttaşlar ne yazık ki çok az sayıda görülmektedir.
  • Parlamenter demokrasinin tüm kurum ve ilkeleri ile işlediği, özgürlükçü, anayasal bir devlet olunduğunda ancak hukukun üstünlüğü ve de yasalar önünde herkesin eşit tutulacağı bir yargısal uygulama ile hiçbir kuruluşa ve inanç sistemine de ayrıcalık ve ayrılık tanınmayacaktır.
  • Belki çok şey isteniliyor gibi gelse bile “zaman” çok hızlı ilerliyor ve yitirilenlerin geriye kazanılması ise nerede ise olanak dışı olmuş gibi gözüküyor.
  • Bunların olması için de umut etmek, umudu yitirmemek gereklidir, diyebiliriz ama bu asla “yetmez”.
  • İnsan kalitesi, entelektüel bakış açısı yükseltilmelidir, özgür irade sahibi olabilmek, sorunları görüp, ciddiye alabilmek, ahlaki değerlere önem veren bir toplum olmayı istemek gerekli olmaktadır.
  • Bilindiği gibi tüm bunlar için de asla umudu yitirmeden, sağ duyulu, yurtsever ve çalışkan insanlar olabilmeliyiz.
  • Hepimiz tek, tek tüm bunları kendimize anlatmalı ve de ayrıca sorgulayabilmeliyiz.
  • Umut sahibi olmak, güzel günlere erişmek bizim için istenilendir ve bunu da bilgiyle, aydınlıkla, bilinçle, çalışkanlıkla desteklemeliyiz.
  • Güzel günlere…

.     Öğretmen Gönen Çıbıkcı,

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.