YARIM YÜZYIL

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Tam elli yıl önce yağmurlu bir günde, Haziran ayında Berlin-Tempelhof Hava Alanına gelmiştim. Yaş gününden daha önemli yarım asır geçen bir ömür, ama Korona virüs nedeniyle törenle anmak mümkün olmadı.

İstanbul’da Alman doktorlar tarafından, sıkı bir sağlık kontrolünden sonra Almanya’ya gelmeye hak kazanarak, Atatürk Hava Limanı’ndan Berlin’e uçmuştum.

Arkamda iki çocuğumu, anavatanım, mesleğim ve ailemi bırakarak aile birleştirme amacıyla gelmiştim. Arzu ederek gelmediğim için hiçbir kimseye yurtdışına çıkmasını teşvik etmedim.

Kurada bana Regensburg şehri çıkmıştı, benim iki çocuğum var, üniversite olan bir şehre gitmeliyim diyerek, bir hemşire ile değiştim ve Berlin’e gelmeyi tercih ettim.

İki işçi yurdu, iki kiralık daireden sonra şimdiki oturduğum eve taşındım. Kırk altı yıldır oturduğum evin bulunduğu sokaktaki kestane ağaçları çok büyüdü. Gölgesi pencereye düştüğü için daire bugünkü gibi aydınlık değildi.

Kestane ağaçlarının kökeni Anadolu’ya dayandığını okumuştum. Zamanın Osmanlı padişahı atlarda görülen bir hastalığın tedavisinde kullanmak üzere Alman imparatoruna göndermişti.

O zaman Tempelhof büyük Prusya Tarım alanı olarak kullanılıyordu. I.Wilhelm zamanında 1722 yılında askeri törenlerde kullanılmaya başlandı. Prusya ordusu karargâhı, başta at yarışları olmak üzere spor alanı yapıldı. Daha sonra ilk motorlu balon uçurma bu sahada yapıldı.

1910 yılında site inşa edildi. Hava alanı 1936 yılında inşa edilirken Hitler bizzat ilgilendi. Alt yapıda sığınma odaları savaşa hazırlık işaretiydi. İkinci Paylaşım Savaşı hazırlığında bir bölümünde silah yapımında kullanıldı. Hapishane ve toplama kampı işlevini gördü.

Savaş sonrası Sovyetler Birliği, Doğu Almanya’da bir ada olarak Batı Berlin’i istemiyordu. Kapılar kara yoluna kapatılınca İtilaf Devletleri 1948 yılında bir yıl boyunca Berlin’de kapalı kalan halka gıda ürünlerini ve yakacak kömürü hava yoluyla taşımak zorunda kalmıştı. Bu yılda Berlin Büyükşehir Belediye Başkanı Türkiye’den yeni dönen Ernst Reuter Dünya’ya Berlin’e yardım etmek insanlık görevidir, diye çağrı yapıyordu.  Bu nedenle hava alanı tarihi önem kazanıyor. 1970 yılında ben bu havaalanına geldikten sonra, aynı yılda Tegel Hava Alanı açıldı.

Tempelhof’u çok çeşitli projelerle sivil kuruluşlar, Dünya’nın şehir içinde en büyük yeşil alanı olarak kalması için çok mücadele ettiler, bugün hâlâ mücadeleye devam ediyorlar.

1866 yılında İslâm Türk mezarlığı kurulmuştu, bu alana yakın olması bakımından Berlinli Türklerin Şehitlik Cami’sine giderken uğrak yeri oluyor.

İki çocuğum üniversiteyi bitirdi, üç torun sahibi oldum. Üçünce iş yerimde otuz iki yıl aynı okulda çalıştım. Öğrencilerimin çocuklarını okutmaya başlayınca emekli oldum. Daha önce Türkiye’de sekiz yıl Yatılı Bölge Okulu’nda çalışmıştım.

İlk ve orta öğretimde öğrencileri okuturken, ebeveynlerine de Yüksek Halk Okulunda Almanca öğrettim. Çalıştığım ilçede kadınların, gençlerin toplanacağı evlerin açılmasında rolüm oldu. Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) nezdinde, ilçemde göçmenler çalışma kolunda kurucu başkan görevi yaptım. Benden sonra görevi devralan ikinci nesil göçmen genci Raed Saleh Berlin Parlamentosu’nda grup başkanı oldu.  Gelecek yıl yerel seçimde Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmasına çok sevindim.

Öğrencilerim iyi tahsil yaptı, meslek sahibi oldu. Berlin’de nereye gitsem, bir öğrencim karşıma çıkıp selâm veriyor. Onlar yetişkin olmuşlar, ben onları tanımıyorum, yanıma gelip selâm verdiklerine göre, anıları olumlu diye yorumluyorum. Demek ki, emeğim boşa gitmemiş, diyorum.

Irkçılık nedeniyle kaybettiğimiz insanlara çok üzüldüm. Hâlâ da devam etmesine üzülüyorum. Korona krizinden sonra yine zor günler gelecek, bu nedenle Türk toplumu Elele vermeli, birlikte dost, hürriyet, adalet, eşit haklara saygılı, demokrasiye sahip çıkan Alman dost, arkadaşlarla dayanışma içinde olmalıdırlar. Genç nesiller eşit paylaşım, katılım için mücadeleye partilere üye olarak devam etmek zorundadır.

Çoğunun bu dünyadan göçtüğü, şu anda da 65 üstü riziko grubundan olan ilk neslin emeği böylece boşa gitmemiş olsun. 

Ağacın kökünden beslendiği gibi, toplumlar da önceki kuşakların deneyimlerinden esinlenip yaşanılan çağın koşullarına göre gereğini yerine getirir.                                                    

Adnan Binyazar

Yarım asır önce, hemen hemen her gün yağmur yağardı. Hiç şemsiye almadan evden çıkmazdık. Almanya’da bir gün orman yangın tehlikesi olacağını hayal bile edemezdim.

Ayrılık gurbet, anadilden ayrılınca başladığını, şimdiki nesillere anlatıyorum. Anadolu’da alıştığımız yiyeceklere hasret kalıyorduk o zaman. Şimdi ise yalnız Türk marketlerinde değil, Alman marketlerinde de her türlü gıda maddesini bulmak mümkün.

Yarım asır ömrü bir makaleye sığdırmak kolay değil.

Sağlıkla kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey

eMail: [email protected]

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.