YALANLARDAN GERÇEKLERİ AYIRMAK…

08.09.2023 22:46

Günümüzde en büyük sorun bizden uzakta veya önce yaşanmış olaylarla ilgili söylence ve iddiaların ne kadar doğru olduğunu araştırmayla ilgili… Mesela ülkeye ilk otomobilin İngiltere kraliçesi tarafından Osmanlı padişahı Abdülmecit efendiye ricacı olarak yaptırdığı Anglikan kilisesi nedeni ile açılışta hediye olarak o zaman yeni padişah olan Abdülaziz’e gönderildiği söyleniyor.  “Zatül Hareke” adı verilen ve zamanın şeyhülislamı Hacı Mehmet Refik efendinin fetva vermediği için Haliç’e atıldığı, en az kırk sene daha İstanbul’un otomobil yüzü görmediği, faytonlar ile idare edildiği iddia ediliyor.

Matbaanın Osmanlıya girişinin de gerici tayfa tarafından geciktirilmesini de düşünürsek bunun mümkün olduğunu düşünebiliriz.  Buna benzer pek çok yeniliğin softa bozuntularınca engellendiği, bilimin ve Fen’in şeytan işi olduğunun söylendiğini biliyoruz.

Ancak bu karşı çıkışlar elbette Osmanlıyı büyük başarı ve savaş galibiyetlerine rağmen gerileten, dünya devletleri arasında düşman kazanarak “gerici” bir zihniyete sahip olduğu şeklinde suçlayan bir konuma düşürmüş, sonunda da çökmesine neden olmuştur.

***

Gelelim zurnanın zırt dediği yere…

Bu sıralarda Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ile ilgili Yıldız Sarayını nasıl soydukları konusunda tarihçi olduğunu söyleyen, ellerinde de belge bulunduğunu iddia eden kişilerce iddialar bulunuyor.

Elbette vatanı kurtarma derdinde olan bir kadronun böyle bir şey yaptığını düşünmek abesle iştigal etmekten başka bir şey değil. Hatta böyle bir iddiayı gündeme taşımak, Cumhuriyetimizin 100 yıllık tarihine leke sürmeye çalışmaktan başka bir anlam da taşımıyor.

Günümüzde sahte bir belgenin cazibesine kapılıp peşinden koşmak hiç te rastlamadığım bir olay değil. Osmanlıda kadılığı muhkem kılan kanaat ve şahitlik idi.  Delil bulunmadığı durumlarda, kişinin ailesi, hizmetleri, yaşantısı incelenir; müessir fiilin işlenip-işlenmediğine dair izler aranır, eğer böyle bir işin iftiradan ibaret olduğu öğrenilirse şikayet eden cezai işleme tabi tutulurmuş.

Cephede canını ortaya koymuş insanlara iftira atmak, özellikle bu dönemde bir takım belgeler ileri sürerek suçlamalarda bulunmak, labirentte fare kovalamaya ve insanların beynini bulandırmaya çalışmaktan başka bir işe yaramaz.

***

İdareciler yaşamları boyunca yaptıkları hizmetler ve engel oldukları gelişmeler ile  anılırlar.  Yapılanların artısını eksisini düşünmek bile bir değerlendirme için yeterlidir.

Hakim ve savcıların ömrü yalanların içindeki gerçeği bulup çıkarmak, ileride vicdan azabı çekmelerine neden olabilecek bir yanlışı yapmamak adına geçip gitmektedir. Veballeri ve Sevapları çok büyüktür.

Türk adaletinin görevlerini üstlenmek bizim gibi yazar- çizer ve kendine araştırmacı unvanını vererek ortalık yerdeki insanların görevi değildir.

Kaldı ki tarih boyunca insanlık bir şizofrenin yarattığı yalanlar ile savaşlara, katliamlara, hastalıklara, yokluk ve kıtlıklara uğramış, her seferinde yeniden ayakta kalmaya çalışmıştır.

Üç kuruşluk aklımızı insanlığın iyiliği, güzelliği, refahı ve huzuru için harcayacak iken, kötülük ve kinle yalanların içinde yuvarlanmak, bunlardan medet ummak niyedir anlamıyorum?

İnsanlığın evrimleşmesi elbette birbirini sevmesi, adil ve hakça bir paylaşım, dünden daha iyi yaşanacak bir dünya ve bunu sağlayacak olan medeni araç ve gereçlerin çoğaltılması ile mümkündür.

Düne kadar oturacak evi, binecek arabası, gidecek bir işi, yiyecek bir yudum ekmeği olmayanların gerek emeği sömürerek ve gerekse başkasının hakkına girerek elde ettiği zenginlikler onların medeni olduğunun göstergesi değildir.

Bize düşen, safsatalara, yararsız bilgilere, sahte belgelere ve hurafelere inanmadan, insanoğlunun insanlığına itimat ederek yaşamak, milli birlik ve beraberliğimizi zedeleyecek davranışlardan kaçınmaktır.

Birbirine düşmanlık, yalan ve fitne aşılayanlar belki geçici olarak başarılı olabilirler.

Ancak ilelebet kendilerine inanacak bir toplum bulamazlar…

Lütfen tarihimize ve ecdadımıza haksızlık ve hakaret etmeyin.

Yalanlarınızla kırıyor ve incitiyorsunuz…

Taner TÜMERDİRİM

[email protected]

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları