YAĞMUR DAMLALARI…

ABONE OL
12:26 - 24/01/2021 12:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

“Branda ’ya vuran yağmur damlaları hızlandı… Dışarı çıkmak imkânsız… Ancak biliyorum ki sonunda yağmurda yorulacak yağmaktan… Vazgeçecek elbette… Vazgeçecek anılar bizleri kovalamaktan…”

Anılar bizi kovalamaktan vaz geçmiyor.

Birinin bittiği yerde bir diğeri boy gösteriyor. Zaman, zaman yaşam duyduğunuz her söz dizisinde, gördüğünüz her resimde, geçtiğiniz bir sokakta duyduğunuz yemek kokusunda size maziyi anımsatır.  Eğer bu tür anımsamalarınız yoksa siz boşa yaşamışsınız demektir. Olgunlaşmak veya hayattan ders almak demek çok anı biriktirmek, bunları unutmamak, olumlu-olumsuz hepsinden ders almak demektir.

Çok insan tanırsınız. Ömür yolculuğunda çok kişi ile ortak bir yerde buluşur, olumlu-olumsuz birliktelikler kurarsınız. Sonra siz onu, o sizi unutur gider… Beklenmedik bir anda karşınıza çıktığında ya resmi davranırsınız, ya içten… Bu, biraz özleminizin veya kırgınlığınızın göstergesidir.

***

Bugün doğruları halka duyurmak için görev yaparken öldürülen gazetecilerden sadece birinin, basın şehitlerinden birinin yıldönümü.

Uğur Mumcu’nun… Tarih boyunca pek çok gazeteci bu uğurda can verdi. Suikasta uğradı, susturulmak için sudan sebeplerden mahkûmiyet aldı, itibarsızlaştırıldı, işlerinden oldu, aç kaldı. Toplumdan dışlandı.

Acaba değer miydi? Cahil, kendinden başkasını düşünmeyen, benden uzak olsun, cehenneme direk olsun diyen bir kitleye sesini duyurmaya çalışmak?  Kadir-kıymet bilmeyen, uğradığı zulüm ve haksızlıklarla ses çıkarmayan, haline şükretmek öğretilmiş bağnaz kitlelerin sesi olmaya değer miydi?

Bugün kendi kurtarıcısına bile sahip çıkmayan, saltanat ve debdebenin özlemini çeken, çalıyor ama çalışıyor diyerek buna karşı çıkmayan kitleler için ölmeye değer miydi?

Demokrasinin beşiği sayılan Atina’da bile halkın ve hakkın savunucularına din ve devlet adamlarının neler yaptıkları, onları nasıl ölüme mahkûm ettikleri, suikastlar düzenledikleri ortada iken gerçekleri haykırmak adına ölüme yürümeye değer miydi?

***

Kendinden sonraki nesli düşünenler, yaşamı sadece kendi hakları olarak görmeyenler; huzur-adalet ve zenginliği, medeniyet ve eşitliği, kardeşliği ve güzelliği herkes için dileyenler ne büyük bir inanç içindedirler ki, bu yolda canlarını seve, seve vermeye hazırdırlar.

Dünyanın her geçen gün daha da kötüye gittiği, bencillik ve egoizmin ön plana çıktığı, doğruyu haykıran insanlardan uzaklaşıldığı, iyi gün dostlarının çok fazlalaştığı, çıkarı olmadığı takdirde elini taşın altına koymayan, vatan ve millet için fedakârlığı aptallık olarak değerlendiren bir toplum mühendisliği ile karşı karşıyayız.

Oynatılan filmlerden, yok edilen milli duygu ve onu besleyen markalardan uzaklaştırılan,  giderek kendi toplumuna, örf ve ananelerine yabancılaşan, toprağı hamur olarak değil çamur olarak görenlerden, cep telefonu ve bilgisayar oyunları arasına sıkışmış, televizyon tuşlarında dolaşan, her şeyi devletten bekleyen tembel bir dünyaya doğru hızla yol alıyoruz.

Oysa devir, çalışkan olma devri.

Devir Uzay devri.

Uzay devri bilgi devri.

Beynin yapay uyuşturucular ile uyutulma devri değil.

Hiç kimsenin yapay uyuşturucular ile uyuyacağı, çocuklarını başıboş bırakacağı, hurafelere inanacağı, yoğun polisiye dizilerin yer aldığı ekranlara kilitleneceği, ekmek peynir ile karnını doyuracağı devir değil. Onun yanında haftada en az birkaç kitap bitirecek, dünya olaylarını izleyip dersler çıkaracak, yeni yaşam kaynakları araştıracak, şatafatlı gök delenlerde oturmak için hırslanacak değil, toprağa yüzünü dönecek bir devir.

İmecenin yeniden başlaması, dayanışmanın çoğalması, sevginin yeşermesi, yalancı inanç baronlarının bir kenara fırlatılıp atılması gereken bir bilim çağı…

Ülkeye sahip çıkmanın kaba güçle değil, akıl ile mümkün olabileceğini anlama çağı…

Yoksa modern köleliğe hoş geldiniz demekten başka çaremiz kalmayacak…

Taner Tümerdirim

[email protected]

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.