UNUTMAK VE HATIRLAMAK

ABONE OL
20:50 - 24/02/2023 20:50
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye’nin tarihi, ülkenin kaydedilen en eski tarihine kadar uzanan depremlerle dolu. Ancak tüm bu geçmişe rağmen, meydana gelen deprem muhtemelen ülkenin şimdiye kadar karşı karşıya kaldığı en büyük doğal afetti. Can kaybı, yaralı sayısı açısından, art arda gelen iki deprem muhtemelen dünyada tanık olunan en kötü doğal afetler arasına yerleşecek.

* * * *

Gazetelerde depremin yol açtığı tahribatın uydu fotoğraflarını görmüşsünüzdür.  Haber duyulur duyulmaz NASA da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki uzay ajanslarındaki bilim adamları, uydu verilerini analiz etmeye başlamış. NASA Observatory platformuna baktım. NASA’nın Jet Propulsion Laboratuvarı’nda jeofizikçi Eric Fielding ‘Bunlar, uzun bir dizi fay segmenti boyunca yüzeye kadar parçalanan çok büyük ve güçlü depremlerdi. Kırılma uzunluğu ve büyüklüğü, San Francisco’yu yerle bir eden 1906 depremine benziyordu ‘diye yazıyordu.

* * * *

Resmi verilere göre, 43 bin 556 kişi hayatını kaybetti. Yaralı sayısı 100 binleri aştı. Şu anda 21 bin 259 kişinin tedavisinin sürdüğü ifade ediliyor. 1999’daki depremde 17 bin can kaybı vardı. Bu can kayıplarını unutmak mümkün mü? Bir anlamda unutarak yaralar sarılıyor/iyileşmeye çalışılıyor, ama bu uzun vadede katkı sağlamıyor. Tam aksine bir sonraki afete hazırlıksız yakalanılmasına yol açıyor.

* * * *

Psikanaliz biliminin kurucusu Sigmund Freud 1914 yılında yazdığı ‘Unutmak ve Hatırlamak Üzerine ‘makalesinde şöyle yazıyor; ‘Unutulanlar yok edilemez, sadece bastırılır; anı-izleri tüm tazeliğiyle oradadır‘. Freud’a göre ‘zihnin derinliklerine bastırılan izlenimler adeta ölümsüzdür, yıllar geçse de sanki daha yeni yaşanmış gibidirler.‘ Araştırmalara bakılırsa çok muhtemeldir ki, depremzedelerin önemli bir bölümü yaşadıkları travmanın ruhlarında açtıkları hasarın etkisini uzun süre taşıyacaklar. Böyle afetler, hem etkilenenleri, hem de toplumsal yapıyı derinden sarsıyor. Bu depremin sosyal, ekonomik ve psikolojik etkileri de yıllarca araştırılacak.

* * * *

Herkes biliyor. Bir depremin meydana gelmesini önlemenin bir yolu yok, ancak önlenebilecek – veya en azından azaltılabilecek – olan bu kaçınılmaz sarsıntıların neden olduğu felaketin boyutu… 2018’de revize edilip yayınlanan Türkiye Deprem Haritası‘na göre, Türkiye’nin neredeyse tamamı sismik risk taşıyor. Çünkü iki önemli fay hattı – Doğu Anadolu Fay Kuşağı ve Kuzey Anadolu Fay Kuşağı – ülkeyi boydan boya kat ediyor.

* * * *

Günlerdir konuşuluyor. Hazırlıklı olunmadığı deprem bilimleri alanında çalışanlar yüksek sesle defalarca tekrarladıklarını söylüyorlar.  17 Ağustos veya 6 Şubat gibi büyük depremlere karşı yönetim, yapı stoku, organizasyon ve toplum olarak ‘yeterince‘ hazırlıklı olunmadığı ortaya çıktı. Önemli bir volkanoloji ve jeoloji uzmanı İngiliz Prof. David Rothery, ‘Türkiye, sismik olarak zorlu Kaliforniya’da uygulanan katı yönetmeliklerin eşdeğeri olan yönetmeliklere sahip ama bu deprem Türkiye’de sismik riski yönetme konusundaki bilgi ve eylem arasındaki uçurumu yansıtıyor‘ diyor.

* * * *

Prof. Rothery, ‘Türkiye, ülkenin yerkabuğunda uzun bir deprem faaliyeti geçmişi olan aktif fay kuşakları üzerinde oturduğunun gayet iyi farkında. Türkiye şimdi bir yol ayrımında ve bu son felaket acil bir ulusal eylem çağrısı gerektiriyor. Kısa vadeli çözümler yalnızca gelecekteki trajedilerin şansını artıracaktır‘ diyor. İngiliz profesöre göre, şimdi Türkiye cesur adımlar atmalı.

* * * *

Ona göre takip edilecek yol şu; ‘Yönetim şimdi mühendisler, mimarlar, jeologlar, biliminsanları, ekonomistler, sosyologlar gibi tüm uygulayıcılar ile birlikte elele cesur adımlar atmalı. Türkiye’yi sismik riskle birlikte yaşayacak şekilde yeniden tasarlamalı ve depremleri devam eden bir tehdit olarak kabul eden bir toplum da yaratmalı. Ama bu cesur adım atılırken tüm halkı da bu adıma dahil etmeli.  Bakalım böyle bir cesur adım atılabilecek mi.

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.