TÜRKİYE´DE BASIN ÖZĞÜRLÜĞÜ TAMAMEN YOK EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR

ABONE OL
14:27 - 06/12/2020 14:27
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Demokratik hiçbir ülkede benzeri olmayan bir kurum var Türkiye’de: RTÜK.

Görev Yetki ve Sorumlulukları: “Yazılı, görsel, işitsel ve internet ortamında çıkan haber, yorum ve eleştirileri izlemek, Üst Kurulu bilgilendirmek, acil müdahale gerektiren haberler hakkında işlem başlatılması için gerekli düzenlemeleri ve takibi yapmak, basın yayın organlarıyla olan ilişkileri düzenlemek.”

RTÜK’ün görev ve yetkileri arasında ayrıca “Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) kanalı ile yapılan başvuruları değerlendirmek, ilgili birimlere havalesini yapmak, başvuruları etkin, süratli ve doğru bir şekilde sonuçlandırmak üzere gerekli tedbirleri almak.” olarak belirtiliyor.

RTÜK’ün en yeni uygulaması, Habertürk-TV yayınına öngörülen ceza uygulamasıdır.

CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın izlediğim canlı yayında “Devletin Ordusu Katar’a satılmış” sözünü düzelterek “Devletin Palet Fabrikasının Katar’a” satıldığını söyledi. Yayın moderatörü bu yanlış ifadesinin düzeltilmesini istedi. Milletvekili özür dileyerek Palet fabrikasının satımına yeniden vurgu yaptı.

Gündemi değiştirmekte çok usta olan AKP başkanı ve yetkilileri, Orduyu da siyasete katarak milletvekiline ve CHP’ye ölçüsüz saldırıya geçtiler. RÜTUK hemen harekete geçti.

CİMER’in istekleri doğrultusunda hükümet güdümünde olmayan Halk-TV, TL-1 kanallarına ve Cumhuriyet Gazetesine kesilen ağır cezalara, şimdi Habertürk-TV de ekleniyor. Amaç açıkça görülüyor; özgür Medya’ya yaşam hakkı verilmek istenmiyor. Medyanın yüzde 95ìni kendine güdümlü konuma getiren AKP yönetimi, dört-beş TV kanalına ve iki üç gazeteye bile tahammül edemiyor ve sürekli ceza, baskı ve gözdağı verme stratejisi uyguluyor.

10-11 Aralık 2020’de Brüksel’de AB yetkilileriyle yapılacak zirve görüşmede AKP yönetimi, diğer konuların yanı sıra, Türkiye’de fikir ve basın özgürlüğü, demokrasi, yargı bağımsızlığı ve hukuk devletinin varlığından söz ederek kendini savunacak. AKP, kendine biat edenlerin söylenenlere inandığı gibi, AB yetkililerinin de inanacağını sanıyorsa, nedenli yanıldığına kendisi tanık olacaktır. AB yetkilileri Türkiye’deki siyasi, hukuksal, toplumsal ve ekonomik durumu çok yakından izlemekte ve bilmektedirler.

Türkiye Akdeniz’de petrol arama, kıta sahanlığı ve Kıbrıs konularında yüzde yüz haklı olduğu halde, AB’nin Yunanistan’a destek olması tabii ki asla kabul edilemez. Ancak AKP yönetiminin izlediği yanlış dış politikalar sonucu, Türkiye bu haklı davasında bile yalnızlığa itilmiştir.  Akdeniz’deki komşu ve kıyı ülkeler Suriye, Lübnan, İsrail ve Mısır ile ilişkiler kopma noktasına gelmiş ya da dondurulmuştur. Bu durumu fırsat gören Yunanistan ve Güney Kıbrıs, bu ülkelerle anlaşmalar yaparak, Türkiye karşıtı bir politikanın oluşmasını ve AB desteğini de almayı sağlamışlardır.

Muhalefet partilerinin ve uzmanların tüm uyarılarına karşın, AKP bu yanlış dış politikasını sürdürmekte ve de bu yanlış politikasının “ulusal konu” olduğunu söyleyerek muhalefetin de desteklemesini istemektedir. Muhalefet partileri, bu yanlış dış politikanın değişmesinde çok daha kararlı ve ısrarlı bir politika izleyeceklerine ve hatta bu ülkelerle doğrudan diyaloğa girmeleri gerekirken, zaman zaman AKP’nin bu “ulusal konu” söylemlerine pirim verir görünmektedirler.

 

Prof. Dr. Hakkı Keskin

Siyaset Bilimci

Almanya Parlamentosu eski Milletvekili

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.